Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2007/11433
Karar No: 2008/1338
Karar Tarihi: 06.02.2008

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/11433 Esas 2008/1338 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, maliki bulunduğu taşınmazın ifraz edildiğinde hata yapıldığını ve üzerinde lojman binası bulunmayan parselin satıldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil istemiştir. Mahkeme ise hata olgusunun akit tarihinden fark edildiği ve hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, hatanın ne zaman öğrenildiğinin açıklığa kavuşturulması, delillerin ilgili kanun maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Hüküm, Borçlar Kanunu'nun 24. ve 26., Medeni Kanun'un da 2. maddeleriyle ilgilidir.
1. Hukuk Dairesi         2007/11433 E.  ,  2008/1338 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MARMARİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 19/10/2006
    NUMARASI : 2006/129-2006/253

    Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki bulunduğu 497 parsel sayılı taşınmazın 2327 ve 2328 sayılı parsellere ifraz edildiğini ve bu ifraz parsellerinden boş olan 2327 parselin satışı yapılacakken hataen üzerinde lojman binası olan ancak kayıtta arsa görünen 2328 parselin davalıya satıldığını ileri sürerek, tapu iptal, tescil istemiştir.
    Davalı, satım aktinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, resmi akit tarihinde hata olgusundan haberdar olunduğunun kabulü gerektiği, akit tarihinden dava tarihine kadar da 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

                                                                                                        -KARAR-

    Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali- tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 4122 m2"lik “içinde bir adet betonarme lojmanı bulunan avlu” vasfındaki 497 parsel sayılı taşınmazın davacı Orman İdaresi adına kayıtlı iken 26.10.2004’de ifraz edilerek 2327 ve 2328 sayılı parsellere ayrıldığı, ancak fiili durumda lojman binası 2322 m2"lik 2328 sayılı parselde kaldığı halde ifraz krokisi ile ifraz beyannamesinde 1800 m2"lik 2327 sayılı parsel içersinde gösterildiği ve sicile de bu şekilde yansıtıldığı; Orman İdaresinin, sicile arsa vasfıyla kaydedilen ancak içerisinde lojman binası bulunan 2328 sayılı parseli 31.12.2004 tarihli akitte davalı Köy Tüzel Kişiliğine ihale suretiyle sattığı görülmektedir.
    Davacı İdare, gerçekte arsa vasfında olan 2327 sayılı parseli satmak istedikleri halde, ifraz sırasında oluşan yanlışlık nedeniyle lojman binasının bulunduğu 2328 sayılı parselin satıldığını, meydana gelen hatayı sonradan öğrendiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanunu’nda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 24. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (Subjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
    Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi Borçlar Kanununun 25. ve Medeni Kanunun 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, Borçlar Kanununun 26. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
    Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Hatanın öğrenildiği tarih olarak , hataya düşenin bildirdiği tarih esas alınır. Ancak diğer taraf öğrenmenin daha önce olduğunu iddia ederse, o takdirde bu iddiasını ispat zorunluluğundadır. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
    Hal böyle olunca, öncelikle ileri sürülen hata olgusunun ne zaman öğrenildiğinin açıklığa kavuşturulması, davanın süresinde açıldığının anlaşılması halinde, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, 1 yıllık sürenin başlangıcında akit tarihi esas alınıp davanın süre yönünden reddedilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi