(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/42859 E. , 2020/8032 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı nezdinde 01/05/1997 tarihinden 01/09/2003 tarihine kadar aralıksız 6 yıl 4 ay çalıştığını, ... Sigorta İl Müdürlüğüne sigortasız çalıştırıldığını ihbar ettiği için haksız ve kötü niyetli olarak iş akdine son verildiğini belirterek kıdem tazminatı, süt alacağı ve diğer işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının müfettiş beyanındaki 10/09/2003 tarihli beyanında son 2 yıldır ücret alamadığını beyan etmişken dava dilekçesi ile 5 yıllık ücret talep ettiğini, bu hususun davacının davalı tarafa karşı sürdüğü iddia ve taleplerinin tutarsızlığını gösterdiğini,davacı taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunudavanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre ve davacı tarafından gerekçeli temyiz dilekçesinin süresinde verilmediği dikkate alınarak, gerekçesiz temyiz dilekçesi çerçevesinde kanunun açık hükmüne ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususları ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda, yerinde bulunmayan bozma isteğinin reddine, davalının ise aşağıdaki bend dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Taraflar arasında davacının ücret alacağının miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 37. maddesine göre, işçiye ücretinin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
Somut olayda, davacı Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişine verdiği 10.09.2003 tarihli ifadesinde "...çalıştığım süre içinde ilk yıllarda ücretim ödeniyordu. Son 2 yıldır herhangi bir ücret ödenmedi...." şeklinde beyanda bulunmuştur. Bilirkişi raporunda ise, davacının vermiş olduğu bu beyanın mahkeme içi veya mahkeme dışı ikrar olmadığı, bu nedenle kesin delil olmadığı, takdiri delil olduğu, bu beyanın başkaca delillerle desteklenmediği, bu konuda başkaca bir delilde sunulmadığı gerekçeleri ile davacının ücret alacağı zamanaşımı itirazı dikkate alınarak 23/08/1999-01/09/2003 dönemi için hesaplanmış, mahkemece rapor hükme esas alınmıştır. Ancak 4857 sayılı İş Kanunu"nun 92/son maddesinde yer alan hüküm uyarınca iş müfettişleri tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir, diğer bir anlatımla; yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir. (Hukuk Genel Kurulu 14.11.1979 gün ve 1014 esas, 1364 karar). Maddede ifade edilen tutanaklar; müfettiş tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkarına konu olmayan tutanaklardır. İş müfettişi tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği müfettiş raporlarının sadece müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları 4857 sayılı İş Kanununun 92/son maddesi kapsamında kabulleri için yeterli değildir. İş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanununun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında zorunludur. ( Hukuk Genel Kurulu 2009/9-2 esas 2009/48 karar sayılı 04.02.2009 tarihli kararı ). Hal böyle olunca, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişine vermiş olduğu beyanın davacının imzası ile tasdik edilip, imza inkarına konu olmadığı dikkate alınarak davacıyı bağladığı kabul edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Anılan yön gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 29.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.