8. Hukuk Dairesi 2011/7037 E. , 2012/3159 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması
... ile ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının kabulüne dair Ceyhan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.06.2011 gün ve 58/271 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 110 ada 19 parsel sayılı taşınmazda dava dışı Hazinenin maliki bulunduğu 48/192 paya karşılık olarak 1984 yılından itibaren ecrimisil bedeli ödediğini ve anılan payı zilyetliğinde bulundurduğunu, öncesinde şehir dışında yaşaması nedeniyle dava konusu yeri nizalı taşınmaza çap komşusu dava dışı aynı ada 20 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olan davalının kullanmasına izin verdiğini, sonrasında davalıdan nizalı yeri terk etmesini istediği halde davalının haksız kullanımını sürdürdüğünü açıklayarak, davalının dava konusu yere elatmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda davacının mülkiyet hakkının bulunmadığını, kendisinin maliki olduğu pay ile taşınmazı kullanmasına rızaları bulunan bir kısım dava dışı paydaşların paylarına karşılık gelen miktarda bölümü kullandığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazda nizalı payı ecrimisil bedeli ödemek suretiyle kullandığı, bu nedenle üstün zilyetliğinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne; 110 ada 19 parsel sayılı taşınmazda Hazinenin maliki bulunduğu 48/192 paya yönelik olarak davalının elatmasının önlenmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu 110 ada 19 parsel sayılı taşınmazda 48/192 pay dava dışı Hazineye, 42/448 pay ise davalıya aittir. Öteki paylar dava dışı kişilerindir. Davacı ise nizalı parselde kayden paydaş değildir. Davacı, Hazinenin taraf olmadığı eldeki bu davada herhangi bir hakka değil, sadece mukaddem (önceki) zilyetlik iddiasına dayanmaktadır. O halde, bu davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus; davacının, davalıya karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı ile eldeki davada yargılamaya konu payın maliki olan Hazine arasında herhangi bir kiracılık ilişkisi kurulmadığı gibi davacının dava konusu taşınmazda kullandığı bir yer de bulunmamaktadır.
Öte yandan, sadece ecrimisil bedeli ödemek zilyetliğin bulunduğuna kesin karine teşkil etmez. Başka bir anlatımla, somut olayda nizalı taşınmazda fiili kullanımı bulunmayan davacının, sadece dava dışı kayıt maliki olan Hazineye ecrimisil bedeli ödemesi, nizalı paya zilyet olduğunun yani fiili hakimiyetinde bulundurduğunun kabulü için yeterli değildir. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazda paylı olarak kayıt maliki olan davalıya karşı TMK.nun 974 ve devamı maddeleri uyarınca üstün ve korunmaya değer zilyetliği bulunmayan davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmesi gerekirken, maddi olgu ve hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bundan ayrı, kural olarak, zilyetliğin korunması davalarına HUMK.nun 8/II-3 maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılıp görülmesi gerekir. 6100 sayılı HMK.nun 4. maddesi kapsamı da bu mealdedir. Ancak, HUMK.nun 7. maddesinin son fıkrası ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2000 tarih ve 2000/8-1225-1281 Esas ve Karar sayılı ilamı kapsamında tarafların görev bakımından bir itirazları bulunmadığı göz önüne alınarak görev konusu bozma nedeni yapılmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve 2.383,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 24.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.