
Esas No: 2017/966
Karar No: 2021/720
Karar Tarihi: 08.06.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/966 Esas 2021/720 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali ve tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin kira alacağının tahsili amacıyla davalı hakkında icra takibi başlattığını, davalının borçlu olmadığı iddiasıyla süresi içinde takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, itirazın haksız ve dayanıksız olduğunu, dava konusu taşınmazın eski maliki ile davalı arasında 15.09.2011 tarihli kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira sözleşmesi uyarınca aylık kira bedelinin 850TL olduğunu, müvekkilinin taşınmazı 19.04.2012 tarihinde satın aldığını, davalının sürekli olarak kira bedellerini eksik yatırdığını, 2012 yılının Ekim, Kasım ve Aralık aylarında kira bedellerinin 350TL’lik kısmı ödendiği gibi taşınmazın da tahliye edilmediğini, davalı aleyhine daha önce de icra takipleri yapıldığını, davalının her seferinde itiraz ettiğini, ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1210 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali taleplerinin mahkemece yerinde görüldüğünü ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının kiralanandan tahliyesine ve asıl alacağın %20’si oranından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kira borcunun bulunmadığını, cevap dilekçesi ekinde sundukları kira sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere davaya konu taşınmazın kira bedelinin 350TL olduğunu, müvekkilinin taşınmazı kiraladığı tarihten itibaren kira bedellerini aylık 350TL olarak bankaya ödediğini, davacı vekili tarafından sunulan kira sözleşmesinin müvekkilinin yapmış olduğu tadilat nedeniyle geçersiz kılındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.06.2013 tarihli ve 2013/182 E., 2013/597 K. sayılı kararı ile; davacı tarafın 850TL bedelli kira sözleşmesine, davalı tarafın ise 350TL bedelli kira sözleşmesine dayandığı, her iki kira sözleşmesinin aynı yere ilişkin olduğu ve kiraya veren imzasının aynı şahsa ait olduğunun taraflar arasında ihtilaf konusu olmadığı, davacı taşınmazı sonradan satın alan bir kişi olup önceki kiralayanın kendisine verdiği kira sözleşmesine dayandığı, davacının aylık kira bedelinin 850TL olduğunu ispat etmesi gerektiği, davacı taraf 350TL bedelli kira sözleşmesinin düşük stopaj ödenmesi amacıyla davalıya verildiğini savunmakta ise de bu savunmasını yazılı delil ile kanıtlayamadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 09.04.2014 tarihli ve 2013/12056 E., 2014/4625 K. sayılı kararı ile; “…Davalı kiralananda, önceki malik ile yaptığı sözleşme uyarınca kiracıdır. Davacı kiralananı 19.04.2012 tarihinde satın almıştır. Davalı ile önceki malik arasında aynı kiralanana ilişkin olarak aylık kira bedeli farklı iki ayrı kira sözleşmesi akdedildiği uyuşmazlık konusu değildir. Her ikisi de 15.09.2011 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli sözleşmelerden davacının dayandığı sözleşmede aylık kira bedeli 850,00 TL olarak kararlaştırılmışken, davalının ibraz ettiği sözleşmede aylık kira bedeli 350,00 TL olarak gösterilmiştir. Davacı düşük bedelli kira sözleşmesinin daha az stopaj ödemek için davalı ile önceki malik arasında muvazaalı olarak akdedildiğini, tarafların gerçek iradesini yansıtan sözleşmenin yüksek kira tutarı içeren sözleşme olduğunu iddia etmiştir.
Taraflar arasında kira ilişkisinin varlığı, başlangıç tarihi ve süresi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık aylık kira bedeli yönünden farklı hükümler içeren iki ayrı sözleşmeden hangisinin tarafların gerçek iradesine uygun olduğunun tespiti noktasında toplanmaktadır. Davacı kiralananı 19.04.2012 tarihinde satın almış, kira paralarını davalı ile önceki malik arasında yapılan aylık kirası 850,00 TL olan sözleşmeye göre talep etmiştir. Tarafların ortak iradelerinin hangi sözleşmeye üstünlük tanıdığının tespiti konusunda yine taraflar arasında itirazın iptaline ve tahliyeye ilişkin olarak görülüp kesinleşen ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1210 esas ve 2013/138 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde yarar vardır. Anılan dava dosyasında davacılar davalının taşınmazda 15.09.2011 başlangıç tarihli ve aylık kirası 850,00 TL olan sözleşme uyarınca kiracı olduğunu bildirmiş, davalı vekili de 14.02.2013 tarihli oturumda “her iki sözleşme altındaki imza da davalıya aittir.” şeklinde beyanda bulunarak buna karşı çıkmamıştır. Açıklanan bu olgular karşısında mahkemece uyuşmazlığın davacının dayandığı sözleşme hükümleri ve sözleşme bedeli esas alınarak çözüme kavuşturulması gerekirken yazılı gerekçeyle davalının sunduğu sözleşmeye değer verilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.09.2014 tarihli ve 2014/562 E., 2014/754 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, kira bedelinin 850TL olduğu kira sözleşmesinin mi yoksa 350TL olduğu kira sözleşmesinin mi tarafların gerçek iradesine uygun olduğu, buradan varılacak sonuca göre davacının dayandığı sözleşme hükümleri ve sözleşme bedeli esas alınarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle kira sözleşmesinin hukuksal niteliğinin açıklanmasında yarar vardır.
13. Kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kira sözleşmesi karşılıklı edimleri içeren bir sözleşmedir.
14. Başka bir anlatımla kira sözleşmesi, bir bedel karşılığında geçici bir süre için tarafa veya başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın veya bir hakkın kullanımını sağlayan sözleşmedir. Kira sözleşmesi karşılıklı iradelerin birleşmesi suretiyle oluşur. Kira sözleşmesinin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiralayandır.
15. Kira sözleşmesinde kiracının asli edim yükümü, kira bedelinin ödemesi; kiraya verenin asli edim yükümü ise, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurmasıdır.
16. Kira sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 257. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 313.) maddesine göre “Müstecir kirayı akit ile yahut mahalli adet ile muayyen olan zamanda tediyeye mecburdur.” Kira bedeli kiraya veren için bir semere olup, kiracının, kiralananı kullanmasına karşılık olarak, belirli tarihlerde kiraya verene ifa etmeyi taahhüt ettiği bir edimdir. Kiracı, aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür. Kira bedelinin ödenmesi konusunda sözleşmede bir hüküm bulunması hâlinde sözleşmedeki hükme göre hareket edilir.
17. Kira sözleşmesine ilişkin bu açıklamalardan sonra ispat hukuku kavramı ve hukukî niteliği üzerinde durulması yerinde olacaktır.
18. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesi:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesi:
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
hükümlerini içermektedir.
19. Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır.
20. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddi hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hâllerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir.
21. Somut olayda, davacı vekili, dava konusu taşınmazın eski maliki ile davalı arasında 15.09.2011 tarihli kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira sözleşmesi uyarınca aylık kira bedelinin 850TL olduğunu, müvekkilinin taşınmazı 19.04.2012 tarihinde satın aldığını, davalının sürekli olarak kira bedellerini eksik yatırdığını iddia etmiştir.
22. Davalı vekili ise müvekkilinin kira borcunun bulunmadığını, cevap dilekçesi ekinde sundukları kira sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere davaya konu taşınmazın kira bedelinin 350TL olduğunu, müvekkilinin taşınmazı kiraladığı tarihten itibaren kira bedellerini bankaya aylık 350TL olarak ödediğini, davacı vekili tarafından sunulan kira sözleşmesinin müvekkilinin yapmış olduğu tadilat nedeniyle geçersiz kılındığını savunmuştur.
23. Taraflar arasında imzalanan her iki kira sözleşmesi incelendiğinde, davacının dayandığı 15.09.2011 tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesinde aylık kira bedelinin 850TL olarak, davalı vekilinin sunduğu 15.09.2011 tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesine göre ise kira bedelinin aylık 350TL olarak belirlendiği görülmektedir.
24. Davacı tarafından aynı kira sözleşmesine ilişkin olarak davalı aleyhine açılan ve ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1210 E. sayılı dosyasında görülen itirazın iptali ve tahliye davasının 14.02.2013 tarihli duruşmasında, davalı vekilinin “Her iki sözleşme altındaki imza da davalıya aittir” şeklinde beyanda bulunduğu, mahkemenin 14.02.2013 tarihli ve 2012/1210 E., 2013/138 K. sayılı kararında da, “15.09.2011 başlangıç tarihli, aylık kira bedeli 850TL olan kira sözleşmesindeki imzaya davalı yanca itiraz olmadığı” gerekçesiyle itirazın iptali ile takibin kira alacağı yönünden devamına karar verildiği, anılan kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.01.2014 tarihli ve 2013/7882 E., 2014/720 K. sayılı kararıyla, hükmün kesin olması nedeniyle temyiz isteminin miktardan reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
25. Bu durumda yerel mahkemece, uyuşmazlığın davacının dayandığı kira sözleşmesi hükümleri ve sözleşme bedeli esas alınarak çözüme kavuşturulması gerekirken, davacının aylık kira bedelinin 850TL olduğunu ispat etmesi gerektiği, 350TL bedelli kira sözleşmesinin düşük stopaj ödenmesi amacıyla davalıya verildiği savunulmakta ise de bu savunmanın davacı tarafından yazılı delil ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davalının sunduğu sözleşmeye değer verilerek hüküm kurulması yerinde değildir.
26. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.