3. Hukuk Dairesi 2016/12535 E. , 2017/11161 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacı ile davalı arasında imzalanan 31.01.2001 tarihli sözleşme ile davacının davalıdan enerji satın aldığını, daha sonra imzalanan 06.08.2003 tarihli sözleşme ile...de kurulan santralde üretilecek elektrik enerjisinin ... Anlaşması(ESA) hükümlerine uygun olarak direk baradan enerji almak için anlaşma yapıldığını, buna göre ...Perakende Birim Fiyatına göre %16 indirimli enerji alınmasının kararlaştırıldığını, direk baradan elektrik almak için beton trafo köşkü, hücre, akü, kablo, proje ve onay gibi yatırım bedeli harcadıklarını, daha sonra davalının 06.08.2003 tarihli sözleşmeyi feshettiklerini belirten 17.10.2006 tarihli ihtarı ile taraflar arasındaki ilişkinin 31.01.2007 tarihinde sona erdiğini belirterek sözleşmeye aykırı olarak fazla tahakkuk edilen fatura bedeli 5.000 TL (ıslah ile 175.354 TL), enerji temini için yapılan yatırım bedeli 5.000 TL (ıslah ile 105.068 TL) alacağın, birleşen davada ise 06.08.2003 tarihli ve 5 yıl süreli sözleşme gereğince %16 indirimli elektrik enerjisinden yararlanmış olması halinde yoksun kaldıkları kâr bedeli 10.000 TL (ıslah ile 148.226,56 TL) alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı ile önce 31.01.2001 tarihli sözleşme imzalandığını, daha sonra ucuz ve doğrudan elektrik almak için 06.08.2003 tarihli sözleşme imzalandığını, direk baradan elektrik alma işleminin... Kaynaklar Bakanlığınca iptal edildiğini, davacıya 31.01.2001 tarihli eski sözleşme gereğince elektrik verilmeye devam edildiğini, bu sözleşmenin de 17.10.2006 tarihinde feshedildiğini, davacının yaptığı yatırımlardan sorumlu olmadıklarını beyan etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 25.02.2014 tarih ve 2013/19821 E. 2014/2816 K. sayılı ilamı ile "... davada, 06.08.2003 tarihli sözleşmeden doğan edimini diğer tarafa güvenerek ifa eden davacı taraf, sözleşmenin geçerli olmaması ve yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı zararını talep edebilir ise de; sözleşmenin diğer tarafı olan
. davacının gerekli inceleme ve araştırma yapmadan yatırım yapmasından, başka bir ifadeyle zararın artmasında müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmadan ve buna ilişkin zarardan indirim gerekip gerekmediği tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, davacının yaptığı yatırımların davacı tarafta kaldığı anlaşıldığına göre bunlardan davacının başka bir şekilde yararlanıp yararlanmadığı da araştırılmamıştır. Davacının dava konusu trafo, akü, kablo vs"den başka birşekilde yararlanması halinde davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemez. Bu durumda, yatırım unsurlarından davacının kullanıp yararlandıkları belirlenerek, bu miktarın indirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, yatırım bedelinin tamamına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.Bundan başka, davacının başka enerji satış şirketinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alma şansının olup olmadığının araştırılması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin anılan bozma ilamı sonrasında, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davacının 06/03/2003 tarihli sözleşmenin 5.2 maddesi uyarınca %16 oranındaki sözleşmesel elektrik ücreti indirim bedeli olarak 175.354,13 TL ve ucuz enerji temin etmek amacı ile yapılmış bulunan yatırım bedeli 39.105,22 TL olmak üzere toplam 214.459,35TL menfi zararın davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, müspet zararın tazminine ilişkin istemin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakacak olursak, yerel mahkeme bozma kararına uymakla birlikte bozma gereğini yerine getirmemiştir. Zira; Dairemizin bozma ilamında davacının zararın artmasında müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması için dosya içerisindeki bilgi, belgeler, ..., Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, .... yazıları ile taraflar arasındaki sözleşme hükümleri incelenerek sonucu dairesinde karar verilmesi gerkirken mahkemece sadece bilirkişi raporundaki kusur değerlendirmesine göre karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacının yaptığı yatırımların kullanınılıp kullanılmadığının mahallinde keşif marifetiyle araştırılması gerektiği halde keşif yapılmadan dosya üzerinden alınan bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmiştir. Son olarak, davacının başka enerji satış şirketinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alma şansının olup olmadığının araştırılması gerektiği belirtildiği halde, mahkemece gerekli araştırma yapılmadan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir.
Yukarıda izah olunan nedenler ile, mahkemece işlem yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.