Hukuk Genel Kurulu 2017/3153 E. , 2021/717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 11. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin çocukları ..."nun iş kazası nedeniyle 09.04.2003 tarihinde hayatını kaybettiğini, müvekkillerine ... tarafından 09.04.2003 tarihi itibariyle ölüm geliri ve 01.10.2003 tarihinden itibaren de ölüm aylığı bağlandığını, ölüm aylığının davalı Kurum tarafından 20.07.2007 tarihinden itibaren kesildiğini, Kuruma yapılan başvuruya 23.10.2007 tarihli yazı ile 4958 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanun’un 24 ve 69. maddelerinde yapılan değişiklik ile 06.08.2003 tarihi itibariyle ölen sigortalıların ana ve babasına gelir ve aylık bağlanmasının bunların 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylıklar hariç olmak üzere sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışması olmaması ve bu kuruluşlardan her ne ad altında olursa olsun gelir ve aylık almamalarına bağlı bulunduğu bu nedenle müvekkillerinin birden fazla dosyadan aylık almalarına imkân bulunmadığı gerekçe gösterilerek ölüm aylığının iptal edildiği cevabı verildiğini, yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, Kurumun 506 sayılı Kanun’da yapılan değişikliği geçmişe yürüterek uygulamak istediğini oysa 06.08.2003 tarihinde yapılan değişiklik öncesinde ve sonrasında ölüm aylığı ve ölüm gelirinin beraber alınmasına bir engel bulunmadığını, bu nedenle ölüm aylığının iptali kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere ölüm aylığının kesilmesi kararının iptali ile ölüm geliri ve ölüm aylıklarından fazla olanın tamamının, az olanın 1/2"sinin davacılara ödenmesine hükmedilmesine, 20.07.2007 tarihinde tamamen kesilmesine karar verilen ölüm aylığının kesilme tarihi olan 01.10.2003 tarihinden itibaren ödenmesi gereken miktarının bilirkişi marifetiyle hesaplanacak kısmının yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 01.10.2003- 20.07.2007 tarihleri arasında müvekkillerine ödenen toplam 19.094,78TL kısmın mükerrer ödeme olmaması için tespit edilecek ödeme miktarından mahsubuna hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; cevap dilekçesi sunmamış, yargılama aşamasında Kurum işleminin yerinde olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... 11. İş Mahkemesinin 29.06.2015 tarihli ve 2011/576 E., 2015/738 K. sayılı kararı ile; davacılara oğullarının iş kazası nedeniyle vefatı üzerine ölüm geliri ve ölüm aylığı bağlandığı, Kurumun daha sonra davacılara ödenen ölüm aylığını kestiği ve 20.10.2003-18.08.2007 tarihleri arasında her bir davacı için yersiz olarak ödenen 9.547,39TL"nin borç kaydedilerek tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığı ancak yargılama aşaması itibarıyla tahsil edilen bir miktarın bulunmadığı, davalı Kurumun ölüm aylığının kesilmesine yönelik işleminin 506 sayılı Kanun’un 92. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 54/4. maddesi karşısında yerinde olmadığı, ilgili yasal düzenlemeler gereği iş kazası kolundan ölüm geliri ve ölüm aylığı bağlanan davacılara aylık ve gelirlerden fazla olanın tümünün, az olanın yarısının ödenmesi gerektiği, davacılara bağlanan ölüm aylığının 20.07.2007 tarihinden itibaren kesilmesi nedeniyle ödenmesi gereken ölüm aylığı ve ölüm geliri ile dava tarihine kadar işlemiş faizlerinin 12.05.2015 tarihli ek bilirkişi raporunda usulüne uygun olarak hesaplandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
7. ... 11. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.06.2016 tarihli ve 2015/22020 E., 2016/10165 K. sayılı kararı ile; “..Davacılara, muris oğullarından dolayı 09.04.2003 tarihinde ölüm geliri, 01.10.2003 tarihinde ise ölüm aylığı bağlandığı, Kurumca 23.10.2007 tarihinde davacılara hitaben yazılan yazı içeriğinde, aynı anda ölüm aylığı ve gelirinin alınamayacağı ileri sürülerek davacılara bağlanan ölüm aylığının iptal edildiğinin belirtildiği, bunun üzerine, 20.10.2003-18.08.2007 tarihleri arasında ölüm aylıkları yersiz ödeme kaydedilip davacılara ayrı ayrı 9.547,00 TL borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, 506 sayılı Kanun’un 92. maddesi gereği, ölüm aylığı ve gelirinin aynı anda bağlanması halinde yüksek olanın tamamının, az olanın ise yarısının bağlanacağı gerekçesine dayanarak, davanın kabulü ile davacıların aldığı ölüm aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaline, davacılara ölüm geliri ve ölüm aylıklarından fazla olanın tamamının, az olanın 1/2 sinin ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacıların 20/07/2007 tarihinde tamamen kesilmesine karar verilen ölüm aylığının kesilmesi nedeniyle ödenmeyen ölüm aylığı alacağının tahsiline ilişkin taleplerinin kabulü ile her bir davacı için 13.226,61 TL (iki davacı için 26.453,22 TL) ödenmeyen ölüm aylığı asıl alacağın dava tarihi olan 19/04/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte her bir davacı için ödenmeyen aylıkların dava tarihine kadar işlemiş faizi 2.158,00 TL nin (iki davacı için 4.316,00 TL) faizsiz olarak davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine şeklinde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacılar tarafından, 01.10.2003-20.07.2007 tarihleri arasında ise az olanın yarısının bağlanması gerekirken hem ölüm aylığının hem gelirin tam olarak Kurumdan alınması karşısında, yersiz ödenen aylık ya da gelirin de, “az olanın yarısının mahsubunun" talep edildiğinin anlaşıldığı ancak Mahkemece bu talep hakkında hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda mahsup ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... 11. İş Mahkemesinin 17.10.2016 tarihli ve 2016/850 E., 2016/662 K. sayılı kararı ile; davacılar vekilinin 17.10.2016 tarihli duruşmadaki beyanında dava dilekçesinde netice ve talep kısmında yer alan 3. paragraftaki ibarenin sehven yazıldığını, bu alacakla ilgili olarak davalı Kurumun icra takibinin derdest olduğunu bildirdiği, dosyaya celp edilen ... 1. İcra Müdürlüğünün 2013/8611 sayılı takip dosyası ile eldeki dava tarihinden önce 27.10.2010 tarihinde davalı Kurum tarafından davacılar aleyhine 20.10.2003-27.10.2010 tarihleri arasındaki yersiz ödemeler için icra takibi başlatıldığı, yargılama tarihi itibariyle takibin derdest olduğu, davacı tarafın mahsup talebinde bulunmasında hukukî yararı olmaması nedeniyle dava dilekçesi netice ve talep kısmı 3. paragraftaki mahsuba ilişkin ibarenin sehven yazıldığının kabulü gerektiği, davalı Kurumun mahsup talebi bulunmadığı ve derdest icra takibi olması nedeniyle her zaman kendi alacağını davacıların alacağından, gelir ve aylıklarından mahsup etme imkânı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacılar tarafından, 01.10.2003-20.07.2007 tarihleri arasında az olanın yarısının bağlanması gerekirken hem ölüm aylığının hem gelirin tam olarak Kurumdan alınması karşısında yersiz ödenen aylık ya da gelirin, “az olanın yarısının mahsubunun” talep edildiği dikkate alındığında; bu talep hakkında karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, yeni hüküm olarak kabul edilir.
16. Somut olayda; davacıların ölüm aylığını kesen Kurum işleminin iptali, ölüm aylığının 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili, ölüm aylığı ve ölüm gelirinden fazla olanın tamamının az olanın yarısının bağlanması gerektiğinin tespiti ile 01.10.2003-20.07.2007 tarihleri arasında yersiz ödenen kısmın mahsubu istemiyle açılan eldeki davada; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece mahsup talebi hakkında hüküm kurulmadığı gerekçesiyle kararın bozulması üzerine davacı vekili 17.10.2016 tarihli duruşmada dava dilekçesindeki mahsup talebinin sehven yazıldığını belirtmiştir. Mahkemece davacılar vekilinin mahsuba ilişkin talebinin sehven yazıldığı, Kurumun da mahsup talebi bulunmadığı ayrıca derdest icra takibi olması nedeniyle her zaman kendi alacağını davacıların alacağından, gelir ve aylıklarından mahsup etme imkânı olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
17. Görüldüğü üzere mahkemece bozma kararından sonra davacı vekilinin bozma sebebi yapılan mahsup talebi hakkındaki beyanı dikkate alınarak bu beyan da değerlendirilmek suretiyle yeni bir karar verilmiştir.
18. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
19. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.
20. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.