(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/3006 E. , 2020/8012 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalılar Cevaplarının Özeti:
Davalı Prizma .... Hizm. İnş. Bilgisayar Taş. Dan. Hizm. San. ve Tic. Ltd. Şti. Vekili, zamanaşımı def’i ve husumet itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... İnşaat .... Sis. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili, zamanaşımı def’i ve husumet itirazında bulunmuş, davacının iş sözleşmesinin feshinde müvekkili şirketin tasarrufunun bulunmadığını, iş yerinde fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmasının olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili; zamanaşımı def’i ve husumet itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı hususuna ilişkindir.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi haftanın 6 günü, 08.00- 17.30 ve 17.00- 08.00 saatleri arasındaki vardiyalarda çalıştığını ileri sürmektedir. Davalı yanca çalışma düzenine ilişkin iş yeri kaydı sunulmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda mahkemece tanık anlatımlarına göre, davacının gündüz vardiyasında çalıştığı aylarda vardiya süresi 9 saat olup bir saat ara dinlenme tenzili ile günlük çalışma süresinin 8 saat ve haftalık fazla çalışma süresi 3 saat olduğu; gece vardiyasında geçen 15 saatten davacının yürüttüğü işin sağlık personelinin nöbetleriyle benzeştiği dikkate alınarak Yargıtay içtihatlarına göre 3 saat ara dinlenme süresi düşüldüğünde çalışma süresinin 12 saat, gece 7,5 saati aşan çalışmalar her halükarda fazla çalışma sayıldığından, gece vardiyasında çalışılan aylarda günlük çalışma süresi 4,5 saat, haftalık fazla çalışma süresinin 27 saat olup davacının bir ay gece bir ay gündüz vardiyasında çalıştığı kanaatine göre haftalık ortalama fazla çalışma süresinin 15 saat olduğu kabul edilmiştir. Davacı ile aynı görev ve dönemde çalışan işçilerce açılarak Dairemizce incelemesi yapılan dosyalarda kabul edilen fazla çalışma saatleri değerlendirildiğinde, (Dairemizin 2014/22123, 2015 26878 ve 2016/25617 Esas sayılı dava dosyaları gibi) davacının ayda bir değişen vardiyalarla gündüz vardiyasında haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arasında, gece vardiyasında ise 17.30-08.00 saatleri arasında çalışarak ertesi gün izin yaptığının dosya kapsamına uygun olacağı kanısına varılmakla, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin davacının hak kazandığı yıllık ücretli izinlerine ilişkin ücret alacaklarının ödenmediğini iddia etmiştir. Mahkemece, davacının toplam hizmet süresince 9 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 9 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- Diğer yandan gerekçeli karar başlığında, davalı tarafın “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olarak belirtilmesi gerekirken, tüzel kişiliği bulunmayan “...” olarak belirtilmesi hatalıdır. Ancak, yargılamada davaya cevap veren ve duruşmalara katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilleri olup taraf teşkili sağlandığından, gerekçeli karar başlığının mahal mahkemesince her zaman düzeltilebilecek nitelikte maddi hataya dayandığı anlaşılmakla, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgililere iadesine, 29.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.