Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2732
Karar No: 2021/715
Karar Tarihi: 08.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2732 Esas 2021/715 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2732 E.  ,  2021/715 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki "boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 4. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı 15.06.2011 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 15.06.1997 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, evliliğin ilk gününden itibaren davalı ile aralarında devamlı tartışma yaşandığını, davalının kendisine hakaret ettiğini, tehdit içerikli sözler söylediğini ileri sürerek 250TL tedbir-iştirak nafakası ile 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine, vekili tarafından sunulan 01.11.2011 tarihli ikinci cevap dilekçesi ile de; davacının doğuştan kalça çıkıklığı rahatsızlığı konusunda davalının ağır hakaretlerde bulunduğunu, ortak çocuğa da aynı şekilde kötü davrandığını, maddi destek sağlamadığını, geçimini sağlamak amacıyla günlük temizlik işlerine giden müvekkilini fuhuş yapmakla suçladığını, küfür ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, ortak çocuğa “piç, şeytan” gibi sözler söylediğini ileri sürerek tarafların boşanmasına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 250TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına aylık 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ve 20.000TL maddi, 40.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı 07.09.2011 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davacının ağır kusurlu olduğunu, günlük temizlik işlerine gittiğini ve gelirinin kendisinden yüksek bulunduğunu, kendisini sürekli küçük gördüğünü, aşağıladığını, hakaret ettiğini, önceki evliliğinden olan çocuklarına kötü davrandığını belirterek ağır kusurlu olan davacının davasının reddine karar verilmesini; vekili tarafından sunulan 19.10.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ise; davacının sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlarda bulunduğunu, gayri ahlaki ilişki içerisinde bulunan insanlarla görüştüğünü, bu durumun çevre tarafından yuvalarının yıkılmaması amacıyla müvekkilinden saklandığını ileri sürerek velayetin müvekkiline verilmesine ayrıca müvekkili yararına 30.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. ... 4. Aile Mahkemesinin 13.11.2012 tarihli ve 2011/617 E., 2012/897 K. sayılı kararı ile; kadın eşin, davalının ilk evliliğinden olan çocuklarına kötü davrandığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, buna karşılık erkek eşin de davacının topal olması ile ilgili olarak alay ettiği, gerçekleşen ve boşanmaya sebep olan bu olaylara göre kadın eşin ağır, erkek eşinse az kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, çocuk yararına 150TL tedbir-iştirak nafakası ile erkek eş yararına 5.000TL manevi tazminat ödenmesine, ağır kusurlu bulunan davacının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.09.2013 tarihli ve 2013/7570 E., 2013/20502 K. sayılı kararı ile;
    “…Hüküm davacı tarafından; kusur belirlemesi, davalı koca lehine hükmolunan manevi tazminat, davacı kadının reddedilen tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1- Mahkemece, davacı kadın ağır kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de, yapılan tahkikat ve toplanan delillerden, davalı kocanın eşine şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini sürekli aşağıladığı ve ona ağır hakaretlerde bulunduğu; buna karşılık davacı kadının ise eşine hakaret ettiği ve eşinin önceki evliliğinden olan çocuklarına kötü muamelede bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı kadının 10-12 yıl önce başka bir erkekle ilişkisi olduğuna yönelik tanık beyanları sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, hükme esas alınamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, boşanmaya neden olan olaylarda davacı kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi doğru olmadığı gibi; daha ağır kusurlu eş manevi tazminat alamayacağı halde, bu talebinin reddi yerine davalı koca yararına manevi tazminata karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir (TMK md. 174/2).
    2-Davacı kadının yukarıdaki bentte açıklanan kusur durumu talep etmesine yasal engel teşkil etmediği halde; daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat (TMK md. 174/1 -2) ile yoksulluk nafakası (TMK md. 175) taleplerinin de reddedilmesi doğru olmamıştır,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Birinci Direnme Kararı:
    8. ... 4. Aile Mahkemesinin 24.12.2013 tarihli ve 2013/1022 E., 2013/1192 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; her ne kadar bozma ilamında davalı erkek eşin ağır kusurlu olduğu belirtilmiş ise de tanık ...’in beyanından kadın eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışının erkek eş tarafından aleyhine boşanma davası açıldıktan sonra öğrenildiği, ayrıca bir kısım tanık beyanlarında yer alan fiziksel şiddet olayının ise yer ve zaman içermediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu Kararı:
    9. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.2016 tarihli ve 2014/2-1121 E., 2016/635 K. sayılı kararı ile; yerel mahkemece direnmeye ilişkin kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu gibi bazı talepler hakkında iki kez hüküm kurulması nedeniyle de infazda tereddüt oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    İkinci Direnme Kararı:
    10. ... 4. Aile Mahkemesinin 12.01.2017 tarihli ve 2016/810 E., 2017/58 K. sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda kısa karar ve gerekçeli karar arasında oluşturulan çelişki giderilerek, bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında, tanık ...’in beyanından kadın eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışının erkek eş tarafından aleyhine boşanma davası açıldıktan sonra öğrenildiği, ayrıca bir kısım tanık beyanlarında yer alan fiziksel şiddet olayının ise yer ve zaman içermediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    11. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen ilk uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda davacının mı yoksa davalının mı ağır kusurlu olduğu, buradan varılacak sonuca göre Türk Medeni Kanunu’nun 174 ve 175. maddesinde yer alan tazminat ve yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    13. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.
    14. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında;
    "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
    15. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
    16. Aynı Kanun’un “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
    17. Kanun’un “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ise “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” hükmünü taşımaktadır.
    18. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; TMK"nın 166/1 ve 2. maddesine göre evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
    19. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’ileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
    20. Eldeki davaya gelince; yerel mahkemece kadının davalının ilk evliliğinden olan çocuklarına kötü davrandığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket sergilediği, buna karşılık erkeğin de eşinin topal olması ile ilgili olarak alay ettiği şeklinde gerçekleşen olaylara göre kadının ağır, erkeğinse az kusurlu oldukları belirtilerek boşanmaya karar verilmiştir. Özel Daire ise toplanan delillere göre erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini sürekli aşağıladığı ve ona ağır hakaretlerde bulunduğu; buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği ve eşinin önceki evliliğinden olan çocuklarına kötü muamelede bulunduğunun anlaşıldığı, tarafların ispatlanan bu kusurlu davranışlarına göre erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğunu kabul ederek boşanma nedeniyle kadın eş yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası ile maddi-manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
    21. Kanunda açık şekilde bir ayrım yapılmamasına rağmen, hukukumuzda deliller; kesin ve takdiri delil ayrımı esas alınarak incelenmektedir. Kesin delil terimi takdiri delil teriminin karşıtıdır. Takdiri deliller; tanık (HMK m. 240-265), bilirkişi (HMK m. 266-287), keşif (HMK m. 288-292), senet dışındaki belgeler (HMK m. 199) ve kanunda düzenlenmemiş (HMK m. 192) deliller olup; bu deliller, koşullarını ve hükümlerini kanunun tayin etmediği, hâkimi bağlamayan, hâkimin üzerinde serbestçe takdir hakkını kullanabildiği delillerdir. HMK uyarınca tanık delili takdiri delildir. Aynı Kanun’un “Delillerin değerlendirilmesi” başlıklı 198. maddesine göre “kanuni istisnalar dışında hâkimin delilleri serbestçe” değerlendirebileceği açıklanmıştır. Burada hâkimin; tanık delili altında yer alan beyanları hükmün gerekçe bölümünde serbestçe takdir ederken, sadece kendi vicdani kanaatinden bahsetmesi yeterli olmayıp ayrıca dinlenen tanığın ifadesinin, hangi nedenlerle hükme esas alınıp alınmadığını da belirtmesi gerekmektedir.
    22. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tarafların 16.06.1997 tarihinde evlendiği, erkeğin önceki evliliğinden iki çocuğunun bulunduğu ve evlendikten sonra o çocuklarında taraflar ile birlikte yaşadığı, tarafların ayrıca evliliklerinden bir ortak çocuklarının dünyaya geldiği anlaşılmıştır. Yerel Mahkeme ve Özel Dairece gerçekleştiği kabul edilen olaylara göre tarafların birbirlerine karşılıklı hakaret ettikleri ve kadının, eşinin önceki evliliğinden olan çocuklarına kötü davrandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, evlilik birliği içerisinde gerekleştiği iddia olunan; Yerel Mahkemece kadın eşe yüklenen “sadakat yükümlülüğüne aykırı” davranış ile Özel Dairece erkek eşe yüklenen “fiziksel şiddet, birlik görevlerini yerine getirmeme, eşine karşı sürekli aşağılama ve ağır hakareti” vakıalarının ispatlanıp ispatlanmadığı noktasındadır. Taraflar karşılıklı olarak iddia ve savunmalarına yönelik tanık deliline dayanmış olup, kadının altı, erkeğinse yedi tanığı dinlenmiştir. Kadın eşin sadakatsiz davranışına yönelik erkek eş tanıklarından ... ve ... dışında, davalının yakın ve uzak akrabaları, arkadaşı ve apartman görevlisi de dâhil olmak üzere beş tanığının da “kadının namusuna ve aldatmasına” yönelik hiçbir görgü, duyum ve bilgilerinin bulunmadığı, direnmeye hükmüne esas alınan tanık ...’in ise “…Şükran"ın benim eski eşim Hamdi ile ilişkisi vardı, bu ilişki hemen hemen 10-12 yıl önceydi, davacı o zaman davalı ile evliydi, ben kaç sefer eşine söylemek istediysem de eşimin korkusundan söyleyemedim,…,davacının eşinin de bunlardan haberi olmadı, ben söyleyemedim, ben boşanma davasını duydum, ... abi şahitlik yapar mısın dedi, ben de yaparım dedim,…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir. Dava tarihinden on iki yıl öncesinde, boşanmış olduğu eşiyle gerçekleştiği iddia edilen bu beyanın soyut, inandırıcı olmaktan uzak, sebep ve saiki açıklanamayan anlatım olması nedeniyle bu beyanlar hükme esas alınamaz. Erkek eşin fiziksel şiddet, birlik görevlerini yerine getirmeme, eşine karşı sürekli aşağılama ve ağır hakaretine dayanan kusurlu davranışlarının ise; tanık ...’ın “…davacının yanına bir akrabası bir komşusu gelse davalı hep Şükran"a sen fuhuş yapıyorsun, fuhuş yaptırıyorsun diyor,…”, ...’in “…davalı davacıya iftira atıyor, davacının fuhuş yaptığını söylüyor, sürekli bunları dile getiriyor,…”, ...’in “…... Şükran"ı dövermiş, ben vardığımda önceden dövmüş olurdu, çünkü davacının sağında solunda morluklar görüyordum, davalının evden haberi yoktu, barda pavyonda gezerdi, evden ekmekten aştan elektrik faturasından haberi olmazdı,…,davalı davacıya küfürler ederdi, her zaman küfür ettiğini duydum, küçümserdi,…”, ...’ın “…inşaat işi olunca iki kişi birlikte yapıyorduk, bir gün biz yolda yine işe giderken davalı davacıya fuhuş yapmaya gidiyorsunuz,…”, ...’ın "dört kollu topal senin topal kıçına tekme vururum" şeklindeki beyanları ile ispatlandığı anlaşılmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini sürekli aşağıladığı ve ona ağır hakaretlerde bulunduğu; buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği ve eşinin önceki evliliğinden olan çocuklarına kötü muamelede bulunması şeklinde gerçekleşen boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğu tartışmasızdır.
    23. Hâl böyleyken yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eş yararına manevi tazminat ödenmesine ve kadın eşin yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    Dr. ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi