Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, 259 ada 2 parsel sayılı taşınmazı ifraz ve rızai taksimi sonucu oluşan, kayden malik ve intifa hakkı sahibi oldukları 66 parsel sayılı taşınmaz ile davalının paydaşı olduğu 67 sayılı parsel arasında evlere geçişi sağlamak amacıyla 1.10 m genişliğinde ortak yol bırakıldığını, ancak davalının bu yolun girişine kilitli demir kapı takmak, ortasına demir kapaklı su vanası yerleştirmek, balkon yapmak, mutfak ve banyo pis su borularını bu yoldan geçişi zorlaştıracak şekilde takıp, kullanmak ve çatısına taşkın saçak ilave etmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, yıkım suretiyle elatmanın önlenmesini istemişlerdir.
Davalı, dava konusu kapıyı davalı taraf ile beraber yaptırdıklarını, su vanasının yerini değiştirmelerine itirazının olmadığını, davacı tarafın pis su borularının da kendi evinin borularına bağlı bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu kapının çok önceden de var olup, avluyu şehir yoluna bağlayan geçide kapı takılmasının olağan ve gerekli bulunduğu, çatının saçağının mevzuata uygun olduğu, atık su borularının binanın niteliği gereği mevcut hali dışında konuşlandırılmasının mümkün bulunmadığı; ancak davalının balkonunun tarafların müştereken kullandıkları ara yolun sokağa çıkan hizasına isabet eden 0.23 metrelik kısmına taştığı ve giriş kısmını daralttığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 66 parsel sayılı taşınmazın davacılara ait olduğu, buna komşu 67 sayılı parselde ise, davalının paydaş bulunduğu; esasen, her iki parselin öncesinde bir bütün iken ifraz sonucu oluştukları anlaşılmaktadır.
Davacılar, ifraz sırasında her iki taşınmazı birbirinden ayıracak şekilde arada boşluk bırakıldığını, ancak bu boşluğa davalının bir takım muhdesatlar yaparak elattığını ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Ne varki, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve özellikle uygulama neticesinde, davacıların ifraz sırasında boşluk olarak bırakıldığını belirttikleri çekişmeli yerin davalının paydaşı olduğu 67 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığı, iddia edildiği gibi her iki tarafın kullanımına bırakılmadığı keşfen saptanmıştır.
O halde, davalının anılan yeri kullanması Türk Medeni Kanunun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkının bir gereğidir.
Öyle ise, davacıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davalının temyizine gelince;
Mahkemece kabul kapsamına alınan kısmın, 30.05.2007 tarihli teknik bilirkişi raporunda belirtildiği ve yukarıda değinildiği üzere davalının mülkiyet alanında kaldığı, kaldı ki, dava sırasında anılan bu bölümle ilgili olarak davacılar vekilinin tecavüzün kalktığını bildirdiği dosya kapsamıyla sabittir.
Öte yandan, komşuluk hukukundan kaynaklanan bir istek de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 24.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.