14. Hukuk Dairesi 2019/4265 E. , 2020/4052 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 28/03/2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/03/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili, davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili davacıların murisi ... ile davalılardan ..."ın anne-oğul olduğunu, davalı ..."ın adına kayıtlı 6162 parsel sayılı taşınmazda yer alan binadaki 1. Kat 3 numaralı daireye isabet eden hisseyi 12.11.2007 tarihinde noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile oğlu ...a"a 16.000,00TL bedelle satışını vaddettiğini, bedelin tamamını alarak dairenin zilyetliğni de teslim ettiğini, ..."ın 22.03.2009 tarihinde trafik kazası sonucu vefat ettiğinin, mirasçıları olarak davacı eşi... ve kızı ..."in kaldığını, davacıların dava konusu dairede oturmaya devam ettiklerini, davalı ..."ün tapuyu devretmemesi nedeniyle daha önce ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/757 Esas sayılı dosya ile açılan tapu iptali ve tescil davasının, satış vaadi sözleşmesinde alıcının muvazaasının eksik olması nedeniyle sözleşme geçersiz addedilerek davanın reddedildiğini ve kesinleştiğini belirterek, sözleşmede şekil şartı eksik olmakla birlikte gayrimenkulün zilyetliğinin alıcıya teslim edilmiş olması ve alıcının da malik sıfatı ile dava tarihine kadar bu yerde oturmuş olması nedeniyle ortada geçerli bir satış bulunduğu için öncelikle tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescilini, bu talepleri kabul görmediği takdirde, davalı ..."ün satış vaadi sözleşmesinde satış bedelini aldığını imzası ile kabul etmiş olması ve diğer davalı sözleşmeyi düzenleyen ve o tarihte 15. Noter olarak görev yapan ..."ün de görevini ihmal ederek alıcının imzasını almamış ve sözleşmeyi kusuru ile geçersiz hale getirmiş olması nedeniyle sorumlu olduğu iddiası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla daire bedeli 70.000,00TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmesinin talep etmiştir.
Davalı ... vekili taşınmazın tapuda üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle davalının tapu iptali ve tescil davasında hasım olamayacağını, sözleşmenin yasal unsurları taşımadığını bu nedenle daha önce aynı taleple açılan davanın retle sonuçlandığını, ortada kesin hüküm bulunduğuna, davacının zarar talebinin de usul ve yasaya uygun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, sözleşmede satıcı davalı ..."ün imzasının bulunduğunu, bu şekilde taahhüt altına girdiğini, tarafların karşılıklı olarak taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmeyi düzenleyen noter olarak sorumlu tutulamayacağını, taleplerin haksız zenginleşme niteliği taşıdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tapu iptali ve tescil davasının şekil noksanlığı nedeniyle reddine, davalı ... aleyhine açılan alacak davasının reddine, davalı ... aleyhine açılan alacak davasının kabulü ile 65.000,00TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacılar vekili ile davalı ... vekilinin temyizi üzerine mahkemece verilen karar Dairemizin 30.11.2017 tarihli, 2015/5791 Esas, 2017/9001 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş, davalı ... vekilinin karar düzeltme isteği reddolunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda “Bozmadan önceki 2013/143 Esas 2014/592 Karar 19/12/2014 tarihli hükmünde davalı ... aleyhine kurulan hüküm Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2015/5791 Esas 2017/9001 Karar sayılı ilamı ile onanmış olduğundan bu davalı hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, bu davalı aleyhine davacıların açmış oldukları alacak talebine dair davalarının kısmen kabulü ile hükmedilen 65.000,00 TL alacağın dava tarihi olan 28/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hakkında hüküm verilen ve kesinleşen davalı ..."la birlikte davalı ..."den müştereken ve müteselsilen tahsili ile ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 30/04/2009 tarih 2009/674-619 Esas ve Karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında davacılar ... ve ..."a verilmesine, davacıların davalı ... yönünden fazlaya ilişkin alacak taleplerinin reddine” karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olayda; mahkemece, hükmün gerekçesinde davacının davasının reddine yönelik karar verildiği belirtilmiş olmasına rağmen, hüküm sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki meydana getirilmiştir.
Öte yandan, bozma kararı ile ilk hüküm geçerliliğini ve ifa kabiliyetini yitireceğinden, bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece, bu husus gözetilmeden, davalı ... yönünden kurulan kararın onandığından bahisle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Belirtilen sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
25.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.