
Esas No: 2017/2718
Karar No: 2021/714
Karar Tarihi: 08.06.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2718 Esas 2021/714 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Anadolu 9. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 18.02.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 03.11.1993 yılında evlendiklerini, ortak iki çocuklarının olduğunu, davalının evlilik süresince aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, ortak çocukların başka erkeklerden olduğu düşüncesine kapıldığını, müvekkilinin yıllarca ağır hakaret, küfür, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldığını, son olarak çıkan tartışmada davalının müvekkiline küfür ederek evden kovduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına velâyetlerin anneye verilmesine, çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 300TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 300TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000TL maddi, 50.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı 15.03.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin eşini gereken ölçüde kıskandığını, evden müvekkilinin kovulduğunu, davacının zamanın büyük bir kısmını internet üzerinde geçirdiğini, müvekkilini ihmal eder duruma geldiğini, sabahları bu sebeple uyanamadığını, çocuklar ve eşi ile ilgilenmediğini, davacının internette bir erkekle yazışmalar yaptığını, canım şeklinde hitap ettiğini, davacının internet sayfasında kızlarının resmini kullanıp yaşını daha küçük gösterdiğini, müvekkilinin bu hususu davacı ile konuşmak istemesi üzerine davacının sinirlenerek müvekkiline hitaben "kendisine karılık yapmayacağını, kendisinin başının çaresine bakması gerektiğini” söyleyerek müvekkilini evden kovduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... Anadolu 9. Aile Mahkemesinin 06.05.2014 tarihli ve 2013/121 E., 2014/371 K. sayılı kararı ile; davalı erkek eşin küfür ve hakaret ettiği, şiddet uyguladığı, kıskançlık gösterdiği ve eşini evden kovduğu, buna karşılık davacı kadın eşin de zamanın çoğunu internet üzerinde geçirdiği, başka erkeklerle görüşerek güven sarsıcı davranışta bulunduğu, eşi ve çocuklarını ihmal ettiği, eşine sana karılık yapmam, başının çaresine bak diyerek evden ayrılmasını istediği, gerçekleşen olaylara göre boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 200TL tedbir-250TL iştirak nafakası ile davacı yararına 200TL tedbir nafakası ödenmesine, davacının yasal koşulları oluşmayan yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararları:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.05.2015 tarihli ve 2014/25597 E., 2015/10735 K. sayılı kararı ile;
"...Hüküm davacı kadın tarafından, kusur belirlemesi, reddedilen tazminatlar, reddedilen yoksulluk nafakası ve nafaka miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden, davalı erkeğin, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, eşini evden kovduğu, davacı kadının ise internette uzun süre vakit geçirerek birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının eşit kusurlu olmadığı gerçekleşmiştir. Türk Medeni Kanununun 174/1-2 madde koşulları davacı kadın yararına oluşmuştur. O halde, davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata (Tmk madde 174/1-2) hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak isteğin reddi doğru görülmemiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
8. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 01.12.2015 tarihli ve 2015/22144 E., 2015/22762 K. sayılı kararı ile;
“…Temyiz ilamında bildirilen gerektirici sebeplere, özellikle her davanın açıldığı tarihteki vakıalara göre değerlendirileceği, yargılama sırasında ileri sürülmeyen ve dayanılmayan olayların temyiz aşamasında dikkate alınamayacağının anlaşılmasına göre, Hukuk Usul Muhakemeleri Kanununun 440.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine,…” karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. ... Anadolu 9. Aile Mahkemesinin 07.06.2016 tarihli ve 2016/23 E, 2016/469 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında davalı erkeğin cevap dilekçesinde açıkça eşi hakkında internette başka erkeklerle görüştüğü vakıasına dayandığı, bu eylemin güven sarsıcı davranış kapsamında bulunduğu ve bu iddianın da dosyada mevcut delillerle kanıtlanmış olması karşısında, Özel Dairenin yargılama sırasında ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların temyiz aşamasında dikkate alınamayacağı yönündeki görüşüne katılmanın mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı eş yararına maddi-manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.
13. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü taşımaktadır.
14. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
15. Aynı Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
16. Türk Hukuku’nda boşanmanın malî sonuçları açısından kusur ve nedensellik bağı kavramları önem arz etmektedir, zira boşanma nedeniyle tazminat ödenmesine karar verilebilmesi için; bir eşin “kusurlu davranışları” ile diğer eşte “tazminatlar yönünden zarar oluşumu” arasında “nedensellik bağı” olmasını gerektirir. Daha açık bir ifadeyle eşte oluşan zarar olgusu; boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleştiği kabul edilen kusurlu davranışlar nedeniyle oluşmalıdır. Hâkim; olayların alışılan akışına ve yaşam deneyimlerine göre, kusurlu eşin boşanmaya sebebiyet veren eylemlerinin, diğer eşte ağır zarar yaratması arasında uygun nedensellik bağını kurduğu takdirde tazminat ödenmesine karar verebilir.
17. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
18. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’ileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; yerel mahkemece erkeğin eşine küfür ve hakaret ettiği, şiddet uyguladığı, kıskançlık gösterdiği, evden kovduğu, buna karşılık kadının da zamanının çoğunu internette geçirdiği, başka erkeklerle görüşerek güven sarsıcı davranışta bulunduğu, eşi ve çocuklarını ihmal ettiği, eşine “sana karılık yapmam, başının çaresine bak” diyerek evden ayrılmasını istemesi şeklinde gerçekleşen olaylara göre tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları belirtilerek boşanmaya karar verilmiştir. Özel Daire ise toplanan delillere göre erkeğin, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, eşini evden kovduğu, kadının ise internette uzun süre vakit geçirerek birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, tarafların ispatlanan kusurlu davranışlarına göre erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğunu kabul ederek boşanma nedeniyle kadın eş yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
20. Kanunda açık şekilde bir ayrım yapılmamasına rağmen, hukukumuzda deliller; kesin ve takdiri delil ayrımı esas alınarak incelenmektedir. Kesin delil terimi takdiri delil teriminin karşıtıdır. Takdiri deliller; tanık (HMK m. 240-265), bilirkişi (HMK m. 266-287), keşif (HMK m. 288-292), senet dışında ki belgeler (HMK m. 199) ve kanunda düzenlenmemiş (HMK m. 192) deliller olup; bu deliller, koşullarını ve hükümlerini kanunun tayin etmediği, hâkimi bağlamayan, hâkimin üzerinde serbestçe takdir hakkını kullanabildiği delillerdir. HMK uyarınca tanık delili takdiri delildir. Aynı kanunun “Delillerin değerlendirilmesi” başlıklı 198. maddesine göre “kanuni istisnalar dışında hâkimin delilleri serbestçe” değerlendirebileceği açıklanmıştır. Burada hâkimin; tanık delili altında yer alan beyanları hükmün gerekçe bölümünde serbestçe takdir ederken, sadece kendi vicdani kanaatinden bahsetmesi yeterli olmayıp, ayrıca dinlenen tanığın ifadesinin, hangi nedenlerle hükme esas alınıp alınmadığını da belirtmesi gerekmektedir.
21. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tarafların 03.11.1993 tarihinde evlendiği, bu evlilikten ortak iki çocuklarının bulunduğu, toplanan delillere göre erkeğin eşine aşırı kıskançlık gösterdiği, hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı ve eşini evden kovduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık kadın eşe yerel mahkemece yüklenen “başka erkeklerle görüşerek güven sarsıcı davranışta bulunma ve eşine sana karılık yapmam, başının çaresine bak diyerek evden ayrılmasını isteme” şeklindeki kusurlu davranışlarına yönelik yapılan incelemede; erkek eşin cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde eşi hakkında bu iddialara dayanarak, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının tam kusurlu olduğunu savunduğu, savunmasına yönelik dört tanık bildirdiği, bu tanıklardan ...’ın tarafların komşusu olduğu, taraflar hakkında geçimsizliğe dayalı hiçbir görgü, duyum ve bilgisinin bulunmadığı, tanıklardan ... ve ...’ın ise erkeğin kardeşi oldukları ve aynı şekilde yerel mahkemece kadına yüklenen yukarıda yazılı kusurlu davranışlara ilişkin hiçbir açıklamalarının bulunmadığı, direnme kararına dayanak tanık ...’nun beyanlarına bakıldığında ise tarafların komşusu olduğu, davalı ile dışarıda görüştüğünü beyan ettiği, tarafların evlerine gidip gelmediğini açıkladığı, kadına yüklenen kusurlu davranışlar hakkında ise “…... bey bana eşinin kendisinin kıskanç olduğunu iddia ettiğini söyledi,...,Davalıyla sohbetimizde eşinin gece geç saatlere kadar internette takıldığını, başka erkeklerle konuştuğunu, davanın açılma sebebinin de bu olduğu söylüyordu,…” şeklinde davalıdan duyuma dayalı şekilde aktarımlardan ibaret olduğu görülmektedir. Görgüye dayanmayan, aktarıma dayalı tanık beyanları hükme esas alınamaz. Ayrıca mahkemece direnme kararında hükme esas alındığı anlaşılan “kadın eşin başka bir şahısla birlikte yan yana oturup çekirdek yerken çekilmiş” fotoğrafın ise karar düzeltme istemi aşamasında dosyaya belge ekinde sunulmuş olduğu, davalı tarafından usule uygun şekilde bu delile dayanılmadığı, usule uygun şekilde dayanılmayan delillerin hükme esas alınamayacağı, kaldı ki fotoğrafın incelenmesinde de, kişilerin kim olduğunun açıklanmadığı gibi çekilme yer ve zamanının da belli olmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında erkek eşten kaynaklanan kusurlu davranışlara karşılık; kadın eşin internette uzun süre vakit geçirerek birlik görevlerine yerine getirmediği şeklindeki kusurlu davranışıyla tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları tartışmasızdır.
22. Hâl böyleyken yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.