12. Ceza Dairesi 2020/4445 E. , 2021/732 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : İltimas suretiyle yargı görevi yapanı etkileme, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
Hüküm : TCK"nın 277/1-son, 62, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet
İltimas suretiyle yargı görevi yapanı etkileme, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1- Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerek Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 tarihli ve 65–69, 22.10.2002 tarihli ve 234–366, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 21.02.2012 tarihli ve 279–55, 15.04.2014 tarihli ve 599-190, 28.03.2017 tarihli ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25.03.2003 tarihli ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında adliyeye karşı işlenen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında; sanığa atılı suçun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçinin sanığa yüklenen suçun mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin, davaya katılmasına karar verilmesi,
2- Sanık ...’in, tehdit ve hakaret suçundan yargılandığı Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/681 esasına kayıtlı dava dosyasında, teknik bilirkişi olarak şikayetçi ...’in görevlendirildiğini öğrenip, kimliği tespit edilemeyen bir kişiyle beraber şikayetçinin yemin zaptında yazılı adresine giderek, kapıda görüştüğü şikayetçinin babası olan tanık ...’ye, kartını uzatıp, söylediği; “Onda bizim dosyamız var. Bize yardımcı olsun. Bizim suçumuz yok, bize iftira atıldı” biçimindeki sözlerine, tanık tarafından “Suçunuz yok ise mahkeme buna karar verir, bizim ile ne alakası var” şeklinde tepki gösterilmesinin ardından, sanığın kartını geri istediği; ancak, tanığın, şikayetçi olabileceğini söyleyerek, kartı vermediği, bunun üzerine sanığın, “Özür dileriz. Hata ettik” diyerek, yanındaki kişiyle beraber oradan ayrıldığı, durumun tanık tarafından şikayetçiye, şikayetçi tarafından sanığa ait kartın eklendiği 22.04.2014 tarihli dilekçe ile Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesine, anılan mahkeme tarafından da 15.05.2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine başlatılan adli soruşturma sonunda, sanığın, TCK’nın 277/1-1. madde, fıkra ve cümlesindeki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu işlediği iddiasıyla dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda, sanığın fiilinin iltimas derecesini aşmaması nedeniyle subut bulan eyleminin TCK"nın 277. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen iltimas suretiyle yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakla,
Sanığa isnat edilen iltimas suretiyle yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu için TCK"nın 277. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde öngörülen temel ceza miktarı itibariyle, 5271 sayılı CMK"nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile yeniden düzenlenmiş olan ve 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Basit Yargılama Usulü” düzenlemesine tabi olacağı; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı doğrultusunda CMK"nın 251. maddesi hükümlerinin değerlendirilmesinin gerekmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.