8. Hukuk Dairesi 2011/5328 E. , 2012/3018 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, ... ve katılan ... aralarındaki tescil davasının reddine dair Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.12.2010 gün ve 92/1189 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, miras yolu ile intikal, satın alma ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddi ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Katılan vekili, dava konusu bir kısım taşınmaz bölümünün vekil edeni zilyetliğinde olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece imar-ihya ve zilyetlikle edinim koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine, teknik bilirkişinin 12.7.2010 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen 1796,24 m2 taşınmaz bölümünün hali arazi vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro çalışmaları sırasında köy boşluğu olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddesi hükümleri uyarınca tescili isteğine ilişkindir. Paftasında gösterilmek suretiyle yapılan tespit dışı bırakma işleminde taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden, bu işlemin tespit veya sınırlandırma olarak kabulü mümkün değil ise de, bir kadastro işlemi olduğu kuşkusuzdur. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddesi hükümlerine göre tapuda tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir.
Somut olayda, toplanan delil ve belgelere göre; tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 1985 yılından davanın açıldığı 25.07.2001 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş ise de, hüküm redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğrudur. Açıklanan nedenle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında kanuna aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin buna ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün davanın reddine ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Dosya arasında mevcut uzman ziraatçı bilirkişinin 5.7.2010 tarihli raporuna göre; uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümü zemini otlarla ve dikenlerle kaplı, topografik yapısı itibariyle tarım yapıldığına dair emare bulunmayan, imar-ihya yapılmadan tarım arazisi olarak kullanılamayacak yapıda bulunmaktadır. Tarıma elverişli olmayan kayalık, taşlık, çakıllık, kumluk ve dağlık alanlar Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerdendir. TMK.nun 715. maddesinin 2.fıkrasında “ aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar,… kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.” denilmiştir. Benzer bir hüküm de 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddesinde yer almıştır. Anılan maddeye göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler,.. gibi tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerlerin tescil ve sınırlandırmaya tabi olmadığı açıklanmıştır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bu tür yerlerin doğal yapıları gereği olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılmaları ve TMK.nun 999.maddesi gereğince özel mülkiyet şeklinde tapu siciline tescilleri de mümkün değildir. O halde niza konusu taşınmazın saptanan niteliğine göre Hazine adına tesciline karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün buna ilişkin bölümünün BOZULMASINA ve aşagıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.