8. Hukuk Dairesi 2012/2434 E. , 2012/3016 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.07. 2010 gün ve 688/605 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, miras yoluyla intikal ve eklemeli zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan taşınmaz bölümünün müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, nizalı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup zilyetlikle kazanılamayacağı gibi davacının zilyetliği de bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişilerin 04.01.2010 tarihli rapor ve krokilerinde A harfiyle gösterilen 722,71 m2 taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısına göre; dava konusu taşınmazın 1967 yılında yapılan tapulama çalışmalarında "taşlık" niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Esasen davacı, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın öncesinde anne ve babasının zilyetliğinde olduğunu açıklamış; 21.12.2009 tarihli keşifde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ise uyuşmazlık konusu taşınmazın öncesinde davacının babasının tasarrufunda bulunduğunu, ölümüyle davacının zilyetliği sürdürdüğünü bildirmiş olmalarına rağmen, çekişmeli taşınmazın davacıya intikal şekli açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durum, dava koşulu bakımından önem arzetmektedir.
Bilindiği üzere ve kural olarak; TMK.nun 640/2 ve 702/2. maddelerine göre; miras bırakanın beyan edilen ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Murisin terekesi üzerinde mirasçıların TMK.nun 701 ve 702. maddelerine göre belirlenmiş payları olmayıp, herbirinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olduğundan tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişi durumunda bulunan Hazineye karşı dava açmaları zorunludur. Davacı, dava konusu taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Şayet dava konusu taşınmaz, satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan paylaşım ile davacıya kalmış ise, davanın şimdi olduğu bu haliyle yürütülmesi, dava konusu yer açıklanan yollarla davacıya kalmamış ve terekeye dahil bir taşınmaz ise, davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açamayacağı düşünülerek davanın dava koşulundan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu haliyle davacının tek başına Hazineye karşı dava açma sıfatı ve yetkisi bulunmamaktadır. Dava dışı kalan mirasçının, böyle bir davada 11.10.1982 gün ve 3/2 sayılı YİBK"na göre de, sonradan muvafakatının ya da açılan davaya karşı olurunun alınması veya miras şirketine mümessil tayini suretiyle dava koşulunun yerine getirilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece; tereke adına dava açmayan ve taşınmazın babasından kaldığını ileri süren davacıdan bu devir hakkında açıklama istenmesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline göre, öncelikle dava şartı üzerinde durulması, miras bırakana ait mirasçılık belgesinin istenilmesi, davacıdan başka mirasçı olduğunun ve çekişme konusu taşınmazın halen elbirliği mülkiyeti şeklinde bulunduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi, taşınmazın tereke malı olmadığının saptanması halinde yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, bu usuli eksiklik yerine getirilmeden yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.