Esas No: 2021/3492
Karar No: 2022/5025
Karar Tarihi: 20.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3492 Esas 2022/5025 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3492 E. , 2022/5025 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ (İLK DERECE)
İstanbul Tahkim Merkezince (ISTAC) verilen 16.10.2019 gün ve 2019/DA-320 sayılı kararın iptali istemi ile İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Bölge Adliye Mahkemesine açılan davanın yargılaması sonucunda davanın reddine ilişkin verilen 12.01.2021 gün ve 2019/13-2021/1 sayılı karar, yasal sürede davacılar vekilince temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili; taraflar arasındaki iş ilişkisinin fesdinden sonra davalının 31.01.2018 tarihinde bir sulh protokolü imzalandığını, bu protokolüne göre ayartıldığı iddia edilen her bir iş ortağı için davalıya 166.666,66 TL cezai şart ödemesi gerektiğinin iddia edildiğini ileri sürerek İstanbul Tahkim Merkezi'nin 2019/DA-320 sayılı dosyası ile davacılar hakkında, 31.01.2018 tarihli sulh protokolüne aykırılık sebebiyle cezai şart istemli dava açtığını, yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, tek hakem tarafından yanlış usul kuralları uygulanmış olması nedeniyle hakem kararının iptalinin gerektiğini, yargılamanın HMK veya MTK hükümlerine göre yapılıp yapılmadığının açık olmadığını, uyuşmazlığa konu olayda yabancılık unsuru bulunması nedeniyle yargılamanın MTK'nın emredici hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini, davalı şirket tarafından kendilerine tahsis edilen araçlar hakkında bir süre sonra ceza kesildiğini, bu ceza nedeniyle zor durumda kaldıklarını, bir kısım tanıkların ise davalıdan kendi istekleri ile ayrıldıklarını beyan ettiklerini, bu beyanlara rağmen cezai şarta hükmedilmesinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğunu, davacı ...'ün yanlış hukuki değerlendirme sonucu tacir kabul edilerek kendisi bakımından cezai şartın fahiş olup olmadığı hususunun hakem tarafından değerlendirilmediğini, dosyada müvekkili ...'ün bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işlettiğine dair
bir delil bulunmadığını, ... tacir olarak kabul edilse bile cezai şartın fahişliği üzerinde durulması gerektiğini, cezai şartın fahiş olup olmadığı hususunda resmi verilere dayanan veya bilirkişi raporuyla tespit edilmesi gereken hususlarda hiçbir veri toplanmadığını, uyuşmazlığın çözümünde teknik ve özel bilgi gerektiren hususların bulunduğunu ancak bilirkişi incelemesi yapılması veya uzman görüşü alınması yönündeki taleplerinin hakem tarafından hukuka aykırı bir şekilde reddedilerek eksik inceleme ile karar verildiğini, uyuşmazlığa konu sulh protokolünde kararlaştırılan ve cezai şarta konu olan ayartmama yükümlülüğünün Rekabet Hukuku'na aykırılık teşkil etmesi nedeniyle tahkime elverişsizlik ve kamu düzeni gereği iptal sebebi olduğunu, sulh protokolündeki cezai şartın TTK, TBK ve TMK'ya aykırı olduğu gibi 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna da aykırı olduğunu, cezai şart hükmünün Anayasa ile güvence altına alınan çalışma ve sözleşme hürriyetine aykırılık oluşturduğunu, söz konusu cezai şartın rekabetin korunmasını engeller mahiyette olduğunu, Rekabet Kurulu'nun münhasır yetkisine giren bir konuda değerlendirme yapılmasının hakemin yetkisi dışında olduğunu, cezai şartın geçerliliğinin ancak Rekabet Kurulu tarafından karara bağlanabileceğini belirterek, İstanbul Tahkim Merkezi'nin 2019/DA-320 sayılı ve 16/10/2019 tarihli hakem kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı ... ve eşinin 21.06.2013 tarihinde müvekkili ile iş ortaklığı sözleşmesi imzalayarak davalı ürünlerinin alım ve satımını kendi nam ve hesaplarına bağımsız olarak yapmaya başladıklarını, bu iş ortaklığının ...'ün talebi üzerine 04.11.2013 tarihinde kurucusu olduğu davacı Asila şirketine devredildiğini, müvekkili ile Asila arasındaki sözleşmesel ilişkisinin 12/09/2017 tarihi itibariyle feshedildiğini, fesih sonrasında taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda feshe konu sözleşmelerin ifasından doğan hak ve yükümlülüklerin çözümlenmesi amacıyla 31.01.2018 tarihli sulh protokolü imzalandığını, sulh protokolünde ... ve Asila'nın müvekkili şirket iş ortaklarını veya çalışanlarını ayartmamayı taahhüt ve garanti ettiklerini, ancak ...'ün protokole rağmen 1 yıl sonra ... ile iş ortaklığı ilişkisine girdiğini, eş zamanlı olarak müvekkili şirketin onlarca iş ortağını ayartarak bu kişilerin müvekkili ile olan ilişkilerini sona erdirmelerine ve ...'de çalışmalarına sebebiyet verdiğini, hakem kararında yasada belirtilen hiçbir iptal sebebinin bulunmadığını, Yargıtay kararları ile belirlendiği üzere mahkemelerin hakem kararının esasına girerek hukuka uygunluk denetimi yapmasının mümkün olmadığını, hakem kararında MTK'da belirtilen iptal sebeplerinin mevcut olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılamada tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanmış olan 31/01/2018 tarihli sulh protokülünün 12. maddesinde sözleşme ile ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların İstanbul Tahkim Merkezi seri tahkim kuralları uyarınca çözüleceği, hakem sayısının bir olacağı ve tahkim yerinin İstanbul olacağı hususlarının hüküm altına alındığı, uyuşmazlık sulh protokolünde hüküm altına alınan ayartmama yükümlülüğüne dayalı cezai şart istemine ilişkin olup uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olduğu, tahkim anlaşmasının tarafları bakımından ehliyetsizlik iddiasının bulunmadığı, sulh protokolündeki tahkim şartının geçerli olduğu, hakem seçiminde tarafların karşılıklı talebi doğrultusunda hakemin tahkim divanınca seçildiği, kararın 3 aylık tahkim süresi içerisinde verildiği, hakemin sulh protokolü gereğince uyuşmazlığın çözümünde yetkili olduğu, hakem tarafından verilen kararın tamamen tahkim şartı kapsamında ve istemin tamamı hakkında tesis edildiği, yetki aşımının söz konusu olmadığı, tahkim yargılamasının sulh protokolü ile yasada öngörülen usul kurallarına uygun olarak yürütüldüğü, tarafların eşitliği ilkesine de aykırılık bulunmadığı, yabancılık unsuru nedeniyle uyuşmazlıkta MTK hükümlerinin uygulanması gerektiği, hakem kararında HMK hükümlerinin uygulandığı yönünde bir tespit bulunmaması, yargılamanın tarafların üzerinde anlaştıkları usuli zaman çizelgesine ve MTK usul hükümlerine uygun olarak yürütülmüş olması karşısında, bu yöndeki iptal gerekçesinin yerinde olmadığı, tüm tanık beyanlarının kararda tek tek tartışılarak değerlendirildiği, kararda hukuki dinlenilme hakkının ihlaline gerekçe olabilecek bir ihlal bulunmadığı, tahkim yargılamasının gizliliği ilkesine riayet edilmiş olması ve daha da önemlisi hukuka aykırı olduğu ileri sürülen delillerin karara dayanak tek delil olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, iptal isteyen tarafın hukuka aykırı delil iddiasına da itibar edilmediği, bilirkişi incelemesi veya uzman görüşü delilleri tamamen hakemin takdirinde olup, hakem tarafından tartışılıp değerlendirilen hususlarda ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmaması veya uzman görüşü alınmamasının iptal nedeni olarak ileri sürülemeyeceği, taraflar arasında imzalanan sulh protokolündeki ayartmama yükümlülüğünün rekabet yasağı kapsamında yasal dayanağı mevcut olup, somut olayda süre bakımından da sınırlandırılmış olmakla, çalışma özgürlüğüne aykırılığından bahsedilemeyeceği, Rekabet Kurulunun yasa hükümlerinin uygulanması bakımından bu idari yetkilerin münhasır yetki olarak değerlendirilmesine olanak olmadığı, rekabet şartının ihlalinin özünde bir haksız fiil olması ve ihlal eyleminin yaptırımının özel hukuk kapsamında kaldığından bu uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenebileceği, hakem tarafından hükmedilen cezai şartın fahiş olup olmadığı hususunda kamu düzeni gerekçesiyle hakem kararının esasının denetlenmesi, yerindelik denetimi anlamına gelmekte olup, hukuken mümkün olmadığı, 818 sayılı BK'nın cezai şarttan indirimi düzenleyen 161/son maddesi hükmünün değerlendirilmemiş olması nedeniyle hakem kararının iptaline yönelik kararın temyizi üzerine verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2016/4931 esas, 2016/6886 karar sayılı, 22.6.2016 tarihli ilamında da cezai şartın fahiş olup olmadığı hususunda kamu düzeni gerekçesiyle hakem kararının esasının denetlenmesinin mümkün olmadığı kabul edildiğinden kararın iptalini gerektirecek nedenler bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi'nce ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama ve HMK’nın hakem kararlarının iptaline ilişkin 439. maddesi hükmü gözetildiğinde, verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 20/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.