Esas No: 2021/1195
Karar No: 2022/5004
Karar Tarihi: 20.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1195 Esas 2022/5004 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Bayilik sözleşmesinin haklı sebeple feshedilmesi davası ile ilgili olarak, davacının davalıdan akaryakıt taleplerinin karşılanmaması sebebiyle sözleşmeyi feshettiği, davalı ise borçlu olduğu taahhütlerini yerine getirmediği için fesih iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi, davacının haklı sebeple fesih iddiasının ispatlanamadığı sonucuna vararak, ancak sözleşmenin 12/e maddesinin ihkakı hak yasağına aykırı olduğuna karar vermiş ve davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Bölge adliye mahkemesi ise, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu reddetmiştir. Temyiz istemi de reddedilerek, karar onanmıştır.
Kanun maddeleri:
- Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi
- Türk Medeni Kanunu'nun 796. maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1.b.1. ve 370/1. maddeleri
- Türk Ticaret Kanunu'nun 540. maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.09.2018 tarih ve 2014/331 E- 2018/558 K. sayılı kararın asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nce verilen 05.11.2020 tarih ve 2019/110 E- 2020/1161 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalının arasında 17.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin feshine ilişkin ilk iradenin dava ile beyan edildiğini, sonradan prosedür gereği fesih bildiriminin de yapılacağını, Belediye Başkanlığının yazısından da görüldüğü üzere, 2011 yılının temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık aylarında sürekli olarak müşterilerinin davacıda ürün olmaması nedeniyle mazot alamadığını, buna ilişkin müşterilerin imzalı belgelerinin olduğunu, bu belgelerden anlaşılacağı üzere davacının müşterilerine mal satamadığını, ayrıca yakıt almak için rafineye giden aracının günlerce bekletildiğini, davalı şirketin istemleri üzerine 20.000.-TL bedelli 2 adet mazot ve benzin tankı, 50.000.-TL bedelli kanopi, 20.000.-TL bedelli pompa, çay ocağı, market, 40.000.-TL bedelli lokanta inşası, 15.000.-TL bedelli pano olmak üzere toplam 145.000.-TL harcandığını, ancak davalının giydirme taahhüdünü ve asli edimlerini yerine getirmediğini, Rekabet Kurulu kararları uyarınca intifa hakkının sona ermesinin ve taşınmazdaki teminat ipoteğinin de fesih ile kaldırılmasının gerektiğini, davacının davalıya borcunun bulunmadığını belirterek davalı ile müvekkili arasında yapılan bayilik sözleşmesinin davalının müvekkilinin ihtiyacı olan akaryakıt ürününü tedarik etmemesi üzerine haklı sebeple feshedildiğinin kabulüne, sözleşmenin müvekkili aleyhine olan hükümlerinin iptaline, davalı lehine müvekkiline ait olan taşınmazda bayilik ilişkisi kapsamında davalı lehine tesis edilen 75.000,00 TL meblağlı ipoteğin fekkine, aynı taşınmazda 10 yıl süre ile davalı lehine tesis edilen intifa hakkının terkinine, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak yoksun kalınan 25.000,00 TL kazanç kaybı ile istasyona yönelik yapılan harcamalardan şimdilik 50.000,00 TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, ıslah dilekçesi ile; yapılan harcamalar yönünden talep edilen 50.000,00 TL'yi 60.804,62 TL arttırarak toplam 110.804,62 TL talep etmiştir. Birleşen davanın ise reddini istemiştir.
Davalı vekili, davalının kurumsal kimlik için 5.811,50 $'lık malı davacıya ariyet olarak verdiğini, davalının davacıya gönderdiği ihtarıyla sözleşmenin Rekabet Kurulu kararları uyarınca 18.09.2010 tarihinde sona ereceğinin bildirildiğini, ancak davacının sözleşmeyi sona erdirmek istemediğini, sözleşmeyi yenilemeyi teklif ettiğini, davacının işbu davayı davalıya olan sözleşmeden kaynaklı borçlarından kurtulmak için açtığını, çünkü davacının müvekkili şirkete sözleşmelerdeki taahhütlerinden dolayı borcu bulunduğunu, bu borçların teminatını teşkil eden ipoteğin fekkinin söz konusu olamayacağını, davacının satış taahhütlerini yerine getirmediğini, satış taahhütlerinden açığı ve cezai şart borcu bulunan davacının bu borç ve taahhütlerinden kurtulmak için mal verilmediği şeklinde gerçek dışı iddialarla kendi nezdinde haklı sebepler yaratmaya çalıştığını, bayilik sözleşmeleri asgari mal alım taahhütnameleri nedeni ile müvekkili şirketin davacıdan sözleşmenin geçerli olduğu dönemde ve haksız suretle feshi sonrasında doğmuş cezai şart alacağı bulunduğunu, davacının ariyet olarak verilen malzeme ve kurumsal kimlik uygulaması bedellerini de geri ödemediğini, intifa hakkının terkini koşullarının gerçekleşmediğini, TMK'nın 796. maddesinde terkin sebeplerinin sayıldığını, davacının müvekkili şirketin akaryakıt taleplerini karşılayamadığı yönündeki iddiasının da gerçek dışı olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiş birleşen davada ise fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL kâr mahrumiyeti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı bayinin, dosya içerisinde davalının ürün tedarik etmediği iddiasını doğrulamaya yarayacak herhangi bir delile rastlanmadığı, 2011 yılının mayıs ve aralık ayları haricinde akaryakıt alımlarının düzenli olarak ve hatta bir önceki yıl ile mukayese edildiğinde artan bir şekilde gerçekleştirildiği, Tüpraş tarafından gönderilen cevabi yazılarda, davacının iddia ettiği gibi rafineride bir beklemenin söz konusu olmadığı, davacının belirli bir dönemde davalıdan akaryakıt talep edip de kendisine akaryakıt tesliminin gerçekleşmediğini ortaya koyan bir delile rastlanmadığı, bu sebeple davacının haklı sebeple fesih iddiasının ispatlanamadığı, dolayısıyla davacı bayinin davalıdan haklı fesih sebebiyle kazanç kaybı veya istasyona yapılan harcamaların tazminini talep edemeyeceği kanaatine varıldığı, ancak sözleşmenin 12/e maddesinde "işbu sözleşmenin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde, bayinin söz konusu yerlerle ilgili işletmeciliği de sona erecektir. Bayi, sözleşmenin feshini müteakiben herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek Şirkete teslim edeceğini kabul ve taahhüt etmiştir..." şeklinde belirtilen hükmün içeriği itibariyle ihkakı hak yasağına açıkça aykırı olduğu, davalı bayilik vereni olağanüstü ayrıcalıklı bir konuma taşımayı amaçladığı, bu sebeple sözleşmenin 12/e maddesinin BK 19. maddesi kapsamında geçersiz olduğu sonucuna ulaşıldığı, ipoteğin alacakların teminatı olduğundan terkini koşullarının oluşmadığı, bayilik sözleşmesi sona erdiğinden artık intifa hakkının devamının da anlamsız hale geldiği kabul edileceğinden intifa hakkının sona erdirilmesi ve terkinine karar vermek gerektiği, birleşen dava yönünden ise birleşen davada davacının cezai şartı aşacak şekilde kâr kaybına
uğramadığı, bu nedenle birleşen davaya konu kâr kaybı alacağı talebinin reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle asıl davada, davanın kısmen kabulüne, taraflar arasında akdedilen 17/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 12/e madde ve bendinin geçersizliği nedeniyle iptaline, Konya ili, Yunak ilçesi, Hacıfakılı Mah.Osmantepe mevkii, 145 ada, 3 parselde kayıtlı, 3891,85 m2 yüz ölçümlü, kargir petrol binası ve müştemilatı nitelikli taşınmazın tapu kaydında davalı Enerji Petrol Ürünleri Paz. A.Ş lehine konulan 10 yıl süreli 10/01/2005 tarihli 22 yevmiye nolu 10.000 YTL tutarlı intifa hakkı kaydının terkinine, davacının diğer taleplerinin ve ıslahla arttırdığı talebinin reddine, birleşen dava yönünden ise, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 42,80 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davada davacı-birleşen davada davalıdan alınmasına, 20/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.