13. Hukuk Dairesi 2014/24720 E. , 2014/30598 K.
"İçtihat Metni"... vekili avukat ... ile 1-... vekili avukat ..., 2-... İnş. San. Tic. A.Ş. vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... 1. Tükteici Mahkemesinden verilen 11/06/2013 gün ve 2012/301-2013/492 sayılı hükmün Dairemizin 27.03.2014 tarih ve 2013/28660-2014/9003 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
K A R A R
Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında usulün 440. Maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE ve aynı kanunun 442 maddesi hükmünce 228.00 (ikiyüzyirmisekiz) Lira para cezasının 02.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Dairemizce, verilen kararın bozulmasına ilişkin dairemizin çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık davalı Belediyenin dava konusu olunan alacaktan sorumlu olup olmayacağı hususunda toplanmaktadır. Dairenin Davacıya teslim edilmediği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı, tüketici-alıcı olup, davalı ... - satıcı"dan satın almış olduğu (5) nolu bağımsız bölümün, diğer davalı Belediyece sözleşmenin feshi nedeniyle tesliminin mümkün olmadığını, diğer bir deyişle sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini İleri sürerek tazminat isteminde bulunmuş ve Mahkemece de ödenen satış bedelinin her iki davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dairemizin sayın çoğunluğu 2014/24720-2014/30598
Tarafından Belediyenin sözleşmenin tarafı olmadığı, bu sebeple sorumlu olmayacağından bahisle karar bozulmuştur.
Değerli çoğunluğun bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Şöyleki;
Borcun Muhtelif kaynakları bulunmaktadır. Bunlar arasında sözleşme ilişkisi, haksız fiiller, sebepsiz zenginleşme ve yasal düzenlemeler mevcut olup, Sözleşme İlişkisi borcun kaynakları arasında önemli bir yer tutmakta ve özel kanunlarda da Borçlar Kanunu dışında muhtelif sözleşme ilişkileri düzenlenmektedir. Öte yandan, 4077 Sayılı Yasa da tüketici hukuku alanında düzenlemelere yer vermiştir. Anılan Yasa"nın hem sözleşme ilişkisini düzenlediği, hem de sözleşme ilişkisi olmasa dahi sorumluluk yüklediği haller bulunmaktadır, örneğin, araç satımında ayıp halinde satıcı yanında hem üretici hem ithalatçı, bayi,acente, ithalatçı müteselsilen sorumludurlar. Hukukumuzda da, sözleşme serbestisi ilkesi düzenlenmiş, gerek yasal olarak gerekse uygulamada benimsenmiştir. Doktrinde de bu konuda ayrık düşünce mevcut değildir. Sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin kurulması ve koşullartnın belirlenmesinde kişilerin özgür iradeleriyle karar verebilme serbestisini ifade eder. Buna göre, sözleşme dediğimiz, borç kaynağı ancak kişinin kendi serbest iradesi varsa hak yada borç doğurabilir. Sözleşme özgürlüğünün istisnaları da mevcut olup, tekel konumunda bulunanların sözleşme yapmama özgürlüğüne sahip olmadıktan gibi, 4077 Sayılı Yasa’nın 5. maddesinde olduğu hallerde satıştan kaçınılamaz. (teşhir edilen bir malın üzerinde numunedir veya satılıktır ibaresi bulunmaması halinde satıştan kaçınılamaz. Hizmet sağlamada haklı bir sebep olmaksızın satıştan kaçınılamayacağı gibi, aksine bir teamül, ticari örf veya adet yoksa, satıcı bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı veya ebat gibi koşullarla satın alınmasını, yada başka bir mal veya hizmetin de alınması koşuluyla satın alınması da yasaklanmıştır.) Yine şufa hakkı da sözleşme özgürlüğünün bir istinasıdır. Öte yandan sözleşmesin kurulmasında iradenin açıklanmasında hangi etmenlerin etkili olduğu da önemlidir. Örneğin satın alınmak istenen malın kalitesi, fiatı teslim süresi, veb. Birçok etken bulunmaktadır. Satın alınan malın üreticisi ve servis ve bakım hizmetleri, araç ise, 2. el fiatları, gibi pek çok faktör etkilemektedir.Borçlar Kanunu’nun benimsemiş olduğu liberal hukuk felsefesinin ve bunun en önemli aracı olan sözleşme özgülüğünün gerçekleştirilmesi için, sözleşme yapmaya girişen tarafların iradelerinin serbestçe oluşmasını ister.İradesinin sakatlandığını ileri süren taraf bundan dolayı bir zarara uğramamış olsa dahi sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Nitekim hilenin varlığı halinde sözleşmenin 2014/24720-2014/30598
İptali istenebilmektedir. Sözleşmenin kurulmasında etken olan nedenlerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması durumunda sözleşmeden dönülmesi yanında uğranılan zararın da istenebileceği kuşkusuzdur. Sözleşme geçerli ise her türlü zararın istenebileceği, gerçersiz ise, tarafların verdiklerini iade alabilecekleri yerleşik uygulamalarla kabul edilmiştir.Diğer taraftan genel anlamıyla güven, hayatın bir çok alanında mevcut olan psikolojik ve sosyolojik bir olgudur. Ancak edim yükümlülüklerinden bağımsız borç ilişkilerinin dayanağını oluşturan güven esası, psikolojik "içsel anlamda bir güven olgusunu" değil, normatif anlamda korunmaya değer olan güveni yani, "normatif güveni” ifade eder. Normatif güven, kanunu ifadesini Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinin 1. fıkrasında bulur. Buna göre,"Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." Kurulmuş bir sözleşmenin yorumlanması ve tamamlanması, dürüstlük kuralı ve güven esası doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu hallerde hukuk mantığı ve hakkaniyet düşüncesinin yöneldiği ortak nokta, aralarında belli ölçüde güven ilişkisi kurulmuş bulunan kimselerin bu güven ilişkisine dayanan beklentilerinin, yani haklı güvenlerinin korunması anlayışlarıdır. ( Sözleşme Görüşmelerindeki Kusurlu Davranıştan Doğan Sorumluluk, Dr. Huriye Reyhan Demircioğlu, 2009 Baskı sh. 134-146) Güven esasıyla ilgili olarak Hukuk Genel Kurulu"ndan geçen Gazipaşa Belediyesinin taraf olduğu dava dosyalarında da, açıklama yapılmış Hukuk Genel Kurulu büyük çoğunlukla güven esasıyla davalı belediyeyi de sorumlu tutmuştur. (YHGK. 4.5.2011 tarih ve 2011/13-56 esas ve 2011/264 karar), Genel Kurul Bozma ilamında; "sonuç olarak, davalı ... Belediye Başkanlığı"nın kendi adına kayıtlı bulunan arsaya ortağı olduğu diğer davalı ... turizm İnşaat ve Ticaret Limited şirketi tarafından yapımı kararlaştırılan dava konusu devre mülk için davalı alıcıya haklı bir güven verdiği ve oluşan bu güven duygusu nedeniyle devre mülkün teslim edilememesinden kaynaklanan davacı zararından davalı Belediyenin de sorumlu bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır." denilmiştir. Öte yandan, yine tüketicilerin ... şirketinin inşaatı tamamlamadan iflası nedeniyle sözleşmelerin iptali ile bedellerin iadesi yönünde açmış oldukları davalarda da, Davalı arsa sahibi TOKİ"nin sorumluluğu diğer gerekçeler yanında güven esası baz alınarak kabul edilmiş ve TOKİ sorumlu tutulmuştur. (Dairemizin 13.6.2013 gün ve 1844-16036 , 5.3.2013 gün ve 2012/19219 esas, 2013/5142 karar, 26.1.2012 gün 2011/16549 esas 2012/1177 karar vb. Emsal kararlar.)
Görüldüğü üzere, güven esası muhtelif kararlarda işlenmiş ve sorumluluğun kaynağı olarak gösterilmiştir. Bu güven esası, sözleşme öncesi görüşmelerde de ( culpa ın Contrahendo)
2014/24720-2014/30598
sorumluluğun kaynağı olarak doktrinde ve kimi zaman Yargıtay kararlarında işlenmektedir.
Öte yandan, 4077 Sayılı Yasa"nın 1. maddesi, "Bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici , çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir." denilerek Tüketicinin korunması amaçlanmıştır. Elbette tüketici korunurken, tarafların yarar dengeleri de zedelenmemelidir. Bir diğer düzenleme de, Ticari Reklam ve İlanlarla ilgili 16. madde ve bu Yasa uyarınca hazırlanan Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin ilkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik olup, 5. maddesinin (a) fıkrasında, Reklamlar yasalara, genel ahlaka uygun, doğru ve dürüst olmalıdır. Bu düzenlemenin yanında reklamlarla ilgili pek çok düzenleme mevcuttur.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa; Mahkemenin kararında da vurgulandığı üzere, Belediyenin güvencesi altında yapıldığı izlenimi vererek ve alıcılarda bu algıyı uyandıracak şekilde ve bu doğrultuda ilan, reklam, kampanca, büroşür gibi enstürmanların kullanıldığı, böylelikle tüketicilerin kamunun (Belediyenin) güvencesi altında bir konut edinme İradesine etki ettiği, davalı belediyenin 2007 tarihinde başlayan ve yoğun bir şekilde Belediyenin güvencesi altında olduğu izlenimini uyandıran reklam, ilan, büroşürler nedeniyle ... ’a gerekli İhtarların, sözleşmelerin kurulmasından çok sonra 29.6.2009 ve 11.11.2011 tarihlerinde yapıldığı, ilk ihtarın son ödeme tarihinden birkaç ay öncesi, 2. ihtarın ise, ödemeler tamamlandıktan sonra çekildiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahibi olan Belediyenin akdi sorumluluğu sözkonusu değil ise de, az yukarıda açıklanan nedenlerle, gerek özel yasa olan 4077 Sayılı Yasa"nın ilgili hükümleri, gerekse BK.nun sorumluluğa ilişkin hükümleri nazara alındığında sözüedilen proje nedeniyle Belediyenin de projeye güvence verdiğinin, bu haliyle davacının ifa edilmeyen sözleşme uyarınca zarar kalemlerini isteyebileceği, mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinin doğru olduğunu, düşündüğümüzden, kararın husumet yönünden bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.