Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 7388 parsel sayılı taşınmazın öncesinde çevre yolu düzenlemesi nedeniyle miktarı azalmışken, bilahare yapılan imar uygulamalarıyla 3796 ada 3, 4 ve 5 sayılı parsellerin oluşturulduğunu, ancak yapılan işlemler sonucu payının yasal sınırlar aşılmak suretiyle azaltıldığını, davalıların paydaş hale geldiklerini, usul ve yasaya aykırı hareket edildiğini ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptali ile öncesi olan 7388 sayılı parseldeki hisse ve yüzölçüm üzerinden adına tescilini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu taşınmazın öncesinde kamulaştırma sonucu yüzölçümünün azaldığını ve hükmen ifraz ile oluşan 7388 sayılı parselde bir defa imar uygulaması yapıldığını ve bu işlemin usul ve yasaya uygun olarak gerçekleştirildiğini, kendilerinin imardan sonra 3 nolu imar parselinde kayden paydaş olduklarını, davacının paydaşı bulunduğu 4 sayılı parselle ilgilerinin olmadığını, şuyulandırma işleminin de kesinleştiğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Müdahiller, 4 ve 5 sayılı imar parsellerinde paydaş olduklarını ve ihtiyati tedbir nedeniyle zarar gördüklerini belirterek, davaya katılma isteminde bulunmuşlardır.
Mahkemece, davacının imar planının iptalini talep ettiği ve bu istemin idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı, 15.11.2006 tarihli dava dilekçesinde ve özellikle sonuç bölümünde, açıkça imar uygulaması sonucu oluşan 3, 4 ve 5 sayılı imar parsellerine ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile 7388 parsel sayılı taşınmazın yeniden tapuya tescilini (ihyasını) istemiştir.
İddianın açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle, dava imar uygulamasına esas olan idari işlemin iptaline yönelik olmayıp, sicile yöneliktir. Bu tür davaların idari yargı yerinde değil, genel yargı yerlerinde görülmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Esasan davacı, idari yargıda idari işlemin iptali için Konya 1.İdare Mahkemesinin 2006/2888 sayılı esasında kayıtlı idari dava açtığını da bildirmiştir.
Bilindiği üzere; idari işlemin iptali halinde sicilin dayanaksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği tartışmasızdır.
Öte yandan, dava sadece 3 nolu imar parselinin bir kısım paydaşları aleyhine açılmıştır. Oysa, bilindiği gibi tapu iptali ve tescil davaları, kaydının iptali istenen taşınmazların tüm malikleri (paydaşları) aleyhine açılır.
Hal böyle olunca, zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle 3 nolu imar parselinin diğer paydaşlarının davada yeralmalarının sağlanması,4 ve 5 sayılı imar parsellerinin tüm paydaşları aleyhine dava açması için davacıya önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, idare mahkemesinde görülen idari işlemin iptaline ilişkin dava sonucunun beklenmesi, taraf delillerinin toplanması ve ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.07.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.