Esas No: 2021/1137
Karar No: 2022/5091
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1137 Esas 2022/5091 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı şirkette %35 hisseye sahipti. Kendisinin isteğiyle şirket ortaklığından ayrıldı. Ancak hisse devir bedeli hesaplanırken şirketin gerçek değeri dikkate alınmadı. Şirket değeri 8 milyon TL iken, 4 milyon TL olarak gösterilmişti. Ayrıca, kendisine kâr payı da ödenmediğini iddia etti. Davacı, davalılardan 1,000 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etti. Ancak mahkeme, davacının isteğini kısmen kabul edip, davalıların hisse devir bedelini daha yüksek belirleyip 1,850,000 TL ödediğini ve bu nedenle davacının 369,201.68 TL alacağı olduğuna karar verdi. İlk derece mahkemesi kararına yapılan istinaf başvurusu sonucunda, Bölge Adliye Mahkemesi davalıların davanın reddine karar verdi. Ancak avukatlık ücreti hatalı yazıldığı için karar düzeltildi. Davacı, TBK'nın 36 ve 39. maddelerinin uygulanması gerektiğini ileri sürdü. Ancak mahkeme, bu iddianın ispatını gerektiren yeterli kanıt olmadığını belirterek davayı reddetti. Kanun maddeleri; HMK'nın 369/1., 371 ve 372. m
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.10.2017 tarih ve 2014/1425 E- 2017/1016 K. sayılı kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.12.2020 tarih ve 2017/6884 E- 2020/2121 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, asıl davada, davacının, davalı şirketin % 35 hisse oranında ortağı olduğunu, şirket ortaklığından kendi isteği üzerine ayrıldığını, ancak devir bedeli hesaplanırken şirket değerinin 4.000.000.- TL olarak alındığını, halbuki haricen yaptıkları araştırmaya göre şirket değerinin 8.000.000.- TL olduğunu, ayrıca kâr payının da şimdiye kadar kendisine ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000.- TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 19/08/2016 tarihli ıslahla dava değerini 369.201,68 TL'sına artırarak bu miktarın 03/10/2013 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 10/01/2013 tarihli sözleşme akdedilerek davacının, şirketteki % 35 hisse bedelinin satışı ve müvekkiline devri konusunun kararlaştırıldığını ve 35 hisse karşılığında 1.820.724 TL’nin ödenmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, anlaşılan bedelin tamamının davacıya ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hisse devir tarihi itibariyle şirketin işletme değerinin 6.340.576,24 TL olduğu, davacının hissesine karşılık gelen tutarın ise 2.219.201,68 TL olduğu, davacıya 1.850.000,00 TL ödendiği, bu durumda davacının dava tarihi itibariyle davalı ...'den 369.201,68 TL alacağının bulunduğu gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın kabulüne, her ne kadar husumet davalı şirkete de yöneltilmiş ise de, hisse devir sözleşmesinin davacı ve davalı ... arasında yapıldığı, davalı şirketin hisse devir sözleşmesinin tarafı olmadığı gerekçesiyle davalı şirket yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı ... vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin dava dilekçesinde, şirket değerinin düşük gösterilerek eksik ödeme yapıldığı, aradaki bedel kadar alacaklı olduğunu ileri sürdüğü, ön inceleme duruşmasından önce ibraz ettiği 16/01/2015 tarihli dilekçesinde, davalının şirket pay oranlarının hesaplanmasında hile yaparak, davacıyı hile ile aldatarak haksız zenginleştiğini ileri sürdüğü, hisse devir sözleşmesinin 10/01/2013 tarihli olduğu, davanın 03/10/2013 tarihinde açıldığı ve hile iddiasının 6098 sayılı TBK’nın 36 ve 39. maddeleri gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği, hak düşürücü sürenin resen dikkate alınması gerektiği, kabule göre de, öncelikli olarak, davacının hile ile hataya düşürülerek, iradesinin sakatlandığı ve sözleşme yapmaya sevk edildiğinin ispatı gerektiği, 10/01/2013 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı, aynı tarihli olup şahitler huzurunda imzalanan adi yazılı sözleşme, Kartal Noterliği’nin 10/01/2010 tarihli 00921 yevmiye numaralı Hisse Devir Sözleşmesi ve Ticaret Sicil Gazetesinden, davacının, şirketteki % 35 sermaye payını, 1.850.000 TL karşılığında davalı ...'e devrettiği ve bedelin davacıya ödendiğinin anlaşıldığı, tarafların hisse devir sözleşmesinde, devir bedelini serbestçe belirleyebilecekleri, devir bedelinin düşük olmasının sözleşmenin davacının hile ile hataya düşürülerek, iradesinin sakatlandığı ve sözleşme yapmaya sevk edildiğini ispat yönünden yeterli olmadığı gibi, dosyada dinlenen tanık beyanının da hile iddiasını ispat yönünden yeterli olmadığından mahkemece ... hakkındaki davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, hile ile şirket değerinin düşük gösterilmesi sebebiyle eksik ödenen devir bedelinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın davalı ... yönünden kabulüne, davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın da husumetten reddine karar verilmiş olup, buna göre davacı aleyhine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/4. maddesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretine hükmolunması gerekirken 33.439 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiş ise de, anılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının 5. maddesinin 3. bendinde yer alan “Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden, lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, 33.439 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,” rakam ve yazı dizisinin hükümden çıkartılarak, yerine “Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden, lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, 4.080 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,” rakam ve yazı dizisinin eklenmek suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5. maddesinin 3. bendinde yer alan “Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden, lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, 33.439 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,” rakam ve yazı dizisinin hükümden çıkartılarak yerine “Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden, lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, 4.080 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,” rakam ve yazı dizisinin eklenmesi suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 21/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.