Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,9196 ada 10( tevhitle 17) parsel sayılı taşınmazda mevcut binadaki 2 adet gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle satın alınıp bilahare diğer davacı H..."ye aynı şekilde satıldığını ve H..."nin kayden paydaş olduğunu; ancak paya isabet eden ve ince işlerini yaptırdıklarını, çekişmeli 2. kat 9 nolu dairenin davalı paydaş H... tarafından işgal edildiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalıya Türk Medeni Kanununun 35. maddesi gereğince tebligat yapılmış, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve davacılardan H... ile davalının kayden paydaş bulundukları, davacı A..."in ise herhangi bir hissesinin bulunmadığı, çekişmeli 2. kat 9 nolu dairenin ince işlerini davacı tarafın yaptırdığı, davalının kendisine hangi dairenin satıldığı konusunda belge sunmadığı ve işgalinin haklı bir sebebe dayanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 27.12.2005 tarih 9/784 sayılı mahkeme kararının davalıya Tebligat Yasasının 35. maddesinden sözedilerek tebliğ edildiği ve buna göre de 18.3.2006 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verildiği daha sonra davalı tarafından vekili aracılığıyla 8.5.2009 tarihinde temyiz dilekçesi sunulduğu görülmektedir.
Keza, dosyadaki tebligat evrakı ile diğer belgelerden dava dilekçesinde davalının Şişli Cumhuriyet Başsavcığında yapılan bir tahkikat esnasında bildirdiği adresinin gösterildiği ve bu adrese çıkan tebligatın " muhatabın yurtdışında olduğundan" bahisle bila tebliğ iade edildiği, bunun üzerine Tapu Sicil Müdürlüğündeki adrese çıkan tebligatın da " tanınmadığından" iade edilmesi üzerine Tebligat Kanununun 35. maddesine göre işlem yapıldığı ve bu suretle taraf teşkilinin sağlanmaya çalışıldığı, böylece yargılamanın sona erdirildiği ve aynı biçimde kararın tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekirki, bir davada yada somut olayda, adres saptanması, ya da saptanmaması davacının ihtiyarında olan bir husus değildir.Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılabileceği adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48. ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Bilindiği gibi tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği taşıyan bir usul işlemidir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri şeklidir. Bu nedenle , tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.Kural olarak " tebligat" tebligat yapılacak kimseye bilinen en son adresinde yapılır.(Teb.Y.10. Mad) Son adreste bulunamamışsa, tebliğ memuru bulunabileceği adresi araştırır.Bulamazsa , durumu muhtarlığa onaylatmak suretiyle saptar.(Teb.Y. 28) Tebliği çıkaran kurulaşa bildirir. İlgili kuruluş, adresi kişinin mensubu olduğu kurumlardan, tapu muhtarlık ya da nüfus , Belediye İdarelerinden adresini araştırır. Buna rağmen adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir.(Teb.Y. 46 m) Özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş , öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir.(1.H.D. 15.9.1998 6407/9124, HGK. 20.9.1999 1-609-744; Baki Kuru H.Muh. Usulu 2. Cilt, S. 1582,1583)
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler gözardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Bu durumda, dava dilekçesinin tebliğinin ve kararın tebliği ile kesinleştirilmesinin yöntemine uygun olmadığı açıktır. Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.
O halde, mahkemenin kararın kesinleştiğine dair şerhinin kaldırılmasına; mahkemece gerektiğinde Tebligat Yasasının 25 ve tüzüğün 41. maddesinde yazılı yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarına tebligat yöntemi izlenmek suretiyle usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.