8. Hukuk Dairesi 2011/6855 E. , 2012/2911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 07.04.2011 gün ve 101/72 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ve davalı Hazine vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, mevkii ve sınırları dava dilekçesinde yazılı tahmini 2000 m2’lik yerin 1970-1971 yılında vekil edeninin ev yaparak ve ağaç dikerek zilyet olduğunu açıklayarak TMK.nun 713/1.maddesi uyarınca müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin imar planı içerisinde kaldığını ayrıca zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığını ve davacı tarafın 1971-2006 yılları arasında ecrimisil ödeyerek zilyetliğini sürdürdüğünü açıklayarak davanın reddini savunmuştur. 30.03.2006 tarihli oturumda dava konusu yerin TMK.nun 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tesciline karar verilmesini ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca uzman bilirkişilerden rapor alınmasını talep etmiştir.
Davalı ... Başkanlığına dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup, duruşmalara katılmamış ve cevap vermemiştir. Mahkemece 19.07.2007 tarihli 2006/31 - 2007/167 Esas ve Karar sayılı kararıyla davacının davasının reddine, dava konusu yerin son parsel numarası verilmek suretiyle TMK.nun 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin 21.01.2008 tarih, 2007/7198 - 2008/225 Esas ve Karar sayılı bozma ilamında özetle; “…dava konusu yerin hangi tarihte ve hangi nedenle tapulama harici bırakıldığının sorulmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine göre imar ve ihya edilmek suretiyle zilyet olunabileceğinin düşünülmesi, imar planı içerisine alındığı tarihe kadar zilyetlikle iktisap için koşulların oluşup oluşmadığının belirlenmesi, bu amaçla keşif yapılması, tanık, mahalli bilirkişi ile ziraat mühendisi ve jeolog bilirkişiden ayrıntılı rapor alınmasına…” işaret edilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmuştur. Bozmadan sonra keşif yapılmıştır. Dinlenen 1938 ve 1946 doğumlu mahalli bilirkişiler dava konusu yeri önce davacının babası sonra davacı tarafından kullandığını, taşınmazın bir bölümünün bahçe olduğunu, doğu bölümünde ev ve ahırın bulunduğunu, bunların 30-35 yıl önce davacının babası tarafından inşa edildiğini, taşınmazın batısındaki evin ise daha sonra davacı tarafından yapıldığını söylemişlerdir. Davacı tanığı; dava konusu yerdeki ev ve ahırın davacının babası tarafından 1976 yılında yapıldığını, taşınmazın diğer kısımlarının bahçe olarak kullanıldığını, davacının yeni evini daha sonra yaptığını beyan etmiştir. Uzman bilirkişiler; 11.01.2010 tarihli müşterek raporlarında özetle: keşfi yapılan arazi ve yakın civarının tamamına yakın bölümünün kaya, (kireç taşı) yüzlekleriyle kaplı olup, bu kaya birimlerinin yüzeyde çatlaksız, masif bir görünümde olduklarını fiziksel bir ayrışma ve ufalanma söz konusu olmadığını, kaya yüzlekleri arasında oldukça dar bir alan mevcut olup, bu kısımların fazla derinliği olmayan bir nebati toprak örtüsü ile dolgulanmış olduğunu, bütün bu özellikler dikkate alındığında keşfi yapılan arazinin kayalık bir arazi olduğunu 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre tarıma elverişli hale getirmenin söz konusu olmadığından ihya olarak değerlendirilemeyeceğinin taşınmaz üzerindeki bir adet incir, bir adet armut, bir adet ayva ve bir adet süs eriğinin 10 yaşlarında bir adet çam ve erik ağacının 20 yaşında olduğunu açıklamışlardır. Ayrıca 15.09.2010 tarihli ek raporlarında 11.01.2010 tarihli rapor ve krokideki A harfi ile gösterilen 594,48 m2"lik alan üzerinde imar-ihya şartlarının oluştuğunu beyan etmişlerdir. Ayrıca ölçekli kroki dosyaya sunulmuştur. Kadastro Müdürlüğünden gelen 08.07.2008 tarih 1276 sayılı yazı kapsamına göre tapulama çalışmalarının 04.07.1975 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Boyalıca Belediye Başkanlığının 18.12.2008 tarih, 1041 sayılı yazılarına göre dava konusu yerin imar planında konut alanında kaldığı, imar planının 11.09.1995 tarihinde 12 sayılı meclis kararıyla onandığı bildirilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine 11.01.2010 tarihli rapora ekli krokide A harfi ile gösterilen 594,48 m2"lik kısmın davacı adına tapuya tesciline, aynı krokide A harfi dışında ve kuzeyde kalan kısma ilişkin tescil davasının reddine karar verilmiştir. Hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine vekili tarafından, redde ilişkin bölümü davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; yerel mahkemenin 11.01.2010 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde A harfi dışında kuzeyde kalan kısımla ilgili davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan kararın bu bölümünün ONANMASINA,
Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakılan ve bilirkişilerin raporlarına göre tamamıyla yüzlek kaya vasfında olan ve çok dar kısımda derinliği çok az olan toprak dolgu yapılarak davacının zilyetliğinde bulunan böyle bir yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca zilyetlikle iktisabının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; "kayalık" niteliğiyle tescil harici bırakılan bir yerin imar-ihya ve zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş içtihatları bu yoldadır. Böyle bir yer üzerine toprak taşınarak tarıma elverişli hale getirilmeye çalışılması da imar ve ihya yoluyla kazanılmasına imkan vermemektedir. Bilirkişilerin ilk raporlarının kapsamı bu şekildedir. Öte yandan, dava konusu yer; 04.07.1975 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakılmıştır. Bu yer 11.09.1995 tarihinde imar planı kapsamına alınmıştır. Böyle bir yerin iki aylık bir zaman süresi içerisinde yoğun emek ve para sarfedilerek imar ve ihya edilmesi mümkün olmadığı gibi nitelik itibariyle de mümkün değildir.
Hal böyle olunca davacının davasının tümüyle reddine karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün kısmen kabulüne ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Yasanın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 17.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.