Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/3954
Karar No: 2009/8080

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/3954 Esas 2009/8080 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2009/3954 E.  ,  2009/8080 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : POLATLI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 03/02/2009
    NUMARASI : 2006/177-2009/46

    Taraflar arasında görülen davada;
     Davacı, çekişme  konusu  taşınmazların  davalılar ile  müşterek  murisleri  olan  S... T... ve A... T... tarafından  mirasçılardan  mal  kaçırmak  ve davaılı oğulları H... ve K..."a  devrini  sağlamak amacıyla muvazaalı  olarak  ara malik  F..."ye  temlik edildiğini,F..."nin  de   gerçek amaca uygun  olarak  taşınmazları davalılara devrettiğini ileri  sürerek  miras payı  oranında  tapu iptal ve  tescil  isteğinde  bulunmuştur.
    Davalılar, davanın  reddini  savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın  reddine  karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 189 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki miras bırakan A..."nin payının davacı ile birlikte diğer mirasçılara intikal ettikten sonra, davacının miras payının taksim nedeniyle davalı H..."e tcmlik edildiği; 229 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakan Sadi adına kayıtlı iken ölümüyle mirasçıları olan davacı ve davalılara intikal ettiği , tarafların taşınmaza elbirliği ile malik oldukları, mirasbırakanlar A... ve S..."nin bu taşınmazlara yönelik olarak yapmış oldukları bir temlikin bulunmadığı belirlenerek mahkemece, çekişme konusu  189 ada 1 sayılı parsel ilc 229 sayılı parsel yönünden davanın rcddine karar verilmiş olmasında bir isabctsizlik yoktur. Bu parsellere ilişkin olarak davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacının diğer parsellere ilişkin olarak temyizine gelince; davacı Z..."nin miras bırakan A..."nin 2. eşi S..."nin önceki eşinden olma kızı olup, A..."nin çekişme konusu taşınmazları temlik ettiği 1967 yılında mirasçı gözükmüyor ise de A..."nin  1974 yılında, eşi S..."nin ise 1979 yılında vefat etmesi nedeniyle, sağ kalan eşi S..."nin mirasçısı olarak davacı Z...."nin halefiyet yoluyla muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açabileceği kuşkusuzdur.
    Davacının sonradan mirasçı sıfatını kazanması dava açmasına engel değildir. Yargısal uygulamalarda bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Zira, mirasbırakanın belli bir mirasçıdan değil, mirastan(terekeden) mal kaçırdığı iddia edilmektedir.
    O halde, miras bırakan A..."nin yaptığı temlikler açısından muris muvazaası iddiasının araştırılması gerektiği tartışmasızdır.
    Hemen belirtilmelidir ki, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan; diğer  miras bırakan  S..."nin  davalılara  ölünceye  kadar  bakma  akti ile   devrettiği  taşınmazlarında  temlikinin  muvazaalı  olduğu  ileri  sürülmüştür. Dava dilekçesinde  satış  deyiminin  kullanılmış olması iddianın  bu  niteliğini  değiştirmektedir.
    Bilindiği üzere;  ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.        
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün  Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.     
    Hal böyle olunca,yukarıda  açıklanan ilkeler  doğrultusunda  araştırma  yapılması, davaya  konu bu  taşınmazların  imar  uygulamasına  tabi  tutulduğunun gözetilmesi, davanın kabulü halinde  davacının  miras  hakkının  imar  parsellerine  yansıtılması, bu arada  herhangi  bir biçimde  davadan önce  üçüncü kişilere  geçmiş  bulunan  taşınmazlar  var ise  iptal ve  tescil davasının  kayıt  maliklerine  karşı açılması  ayrıca yargılama sırasında  el  değişteren  taşınmaz  mevcutsa  HUMK"nun 186. maddesinin  uygulanması  gerektiğinin  düşünülmesi, hasıl  olacak sonuca göre  bir karar  verilmesi  gerekirken, noksan  soruşturma ve yanılgılı değerlendirmeyle   yazılı olduğu  üzere karar  verilmiş olması  doğru  değildir.
    Davacının  bu yöne  ilişkin  temyiz  itirazları yerindedir.Kabulü ile  hükmün  açıklanan  nedenden  ötürü HUMK"nun  428. maddesi  gereğince  BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi