10. Hukuk Dairesi 2014/25368 E. , 2016/6758 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirlerin 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddeleri uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Kurum, davalı işveren yönünden davasını 506 sayılı Yasa’nın 10. maddesine dayandırmış olup; 10. maddenin 26. maddeye göre uygulama önceliği bulunmaktadır. Anılan Yasa’nın 4447 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesine göre; işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak gönderilmekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde, işe başlatılacak kimseler için, işe başladıkları gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile, Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
Davacı Kurum, davasını 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayandırdığı halde, mahkemenin 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığını irdelememesi isabetsizdir.
3-Sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlere ilşkin tablolarda yer alan eksi değerler gözetildiğinde, 506 sayılı Kanunun, “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek
hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içeren 92. madde hükmünün gelir bağlamada uygulanıp uygulanmadığı ortaya konulmalıdır.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının yarısının da eklenmesi suretiyle belirlenecek değere davalının kusur oranı uygulanmak suretiyle belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir.
4-Bozma sonrası yapılacak değerlendirmede, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, Kurumun ancak ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumluların kusurlarına isabet eden miktar ile sınırlı şeklide isteme hakkı bulunduğu, ancak hak sahiplerine ödenen sosyal yardım zamlarının ilk peşin sermaye değerlerinin de Kurum zararı içinde olduğu gözetilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre yapılacak irdeleme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.