Esas No: 2015/3160
Karar No: 2020/6596
Karar Tarihi: 21.12.2020
Danıştay 10. Daire 2015/3160 Esas 2020/6596 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/3160
Karar No : 2020/6596
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
(… Bakanlığı)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- …
…
8- …
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : …. Bakanlığı
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem:
1- Davacılar tarafından, murisleri … ve oğlu …'ın Suriye'deki taşınmazlarına Suriye Arap Cumhuriyeti tarafından el konulmasından dolayı oluşan zararların 1062 sayılı Kanun uyarınca giderilmesi amacıyla yapılan başvuruların reddine ilişkin Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali,
2- 1062 sayılı Kanun uyarınca uğranılan zararlara karşılık olarak ilk başvuru tarihi olan 04/03/2008 tarihinden itibaren 10 yıl geriye doğru her bir davacı için yıllık 6.250,00 TL'nin tahakkuk ettiği tarih itibarıyla yasal faizi ile birlikte ödenmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince; 1062 sayılı Kanun uyarınca, Suriye uyruklu kişilerin Türkiye'deki taşınmazlarından elde edilen ve bankada bloke tutulan gelirlerden, Suriye'deki taşınmazlarına el konulan Türk vatandaşlarının zararlarının karşılanması gerektiğinden, davalı idarece, davacıların başvurusu üzerine diğer şartları da sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi suretiyle hak sahibi olup olmadığını tespit etmesi gerekirken, bu yönde bir değerlendirme yapılmaksızın Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hakkında Yönetmelikt'e Suriye uyruklu kişilerin el konulmuş taşınmazlarından elde edilen gelirlerden Suriye'de taşınmazları kalan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermeye yönelik ödeme yapılması ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle davacıların başvurusunun reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka uygunluk görülmediği, öte yandan davacıların tazminat isteminin incelenmesi yönünden ise davalı idarece, davacıların başvurusu üzerine diğer şartları da sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi suretiyle hak sahibi olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılacağından bu aşamada tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, 1062 sayılı Kanun'da Türk vatandaşlarının mülkiyet haklarına sınırlama getiren devletlerin Türkiye'de bulunan vatandaşlarının mülkiyet haklarına sınırlama getirildikten sonra, bu kişilerin malvarlığının tasfiyeye tabi tutulacağı ve tasfiye sonucu elde edilen gelirlerin zarar gören Türk vatandaşlarına dağıtılacağının belirtildiği; ancak Türk vatandaşlarının zararda olduklarını ispat etmeye yarayacak belgelerin türlerini ve bunları sunacakları makamın Bakanlar Kurulunca bir talimatname ile tespit edileceğinin hüküm altına alındığı, iddia edilen zararın oluşmasında Bakanlıklarının herhangi bir kusuru bulunmadığı, İdare Mahkemesi kararında Bakanlıklarının 1062 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerini uygulamayarak, davacıların zarara uğratıldığı iddia edilmekteyse de anılan Kanun'un 4. maddesinde bulunan, "İşbu kanun ahkamının icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur." hükmünün göz ardı edildiği, konunun esas itibarıyla uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturulacak bir durum olduğu, Suriye uyruklulara ait olan, Türkiye'de bulunan ve Hazinece el konulan taşınmazların yönetiminden elde edilen kira ve ecrimisil geliri paraların Suriye uyruklu kişilerin adlarına açılmış bulunan hesaplarda muhafaza edilmesi zorunluluğu bulunduğundan davaya konu zararın tazmini isteminin yerine getirilmesinin hukuken mümkün olmadığı, Suriye uyruklulara ait taşınmazların ve gelirlerin, zarar gören Türk vatandaşlarına dağıtılmasına yönelik herhangi bir talimatnamenin Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılmadığı ve bu taşınmazların tasfiyesinin öngörülmediği, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince; 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca davalı Maliye Bakanlığı yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı davalı konumuna alınarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacılardan … ve … tarafından, murisleri Kürkçü ... ile oğlu ...'ın Suriye sınırları içinde kaldığı belirtilen taşınmazlarına Suriye Hükümetince el konulduğu ve bu taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulmasının engellendiği ileri sürülerek, bu nedenle uğranılan zararlara karşılık 10 yıllık dönem için 1062 sayılı Kanun uyarınca ...'ya 62.500,00 YTL, ...'ya 62.500,00 YTL ödenmesi istemiyle 04/03/2008 tarihinde Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğüne başvurulmuştur.
Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işlemi ile 1062 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca gerekli belgelerin ibraz edilmesi hâlinde zarar isteminin incelenebileceği başvuru sahiplerine bildirilmiştir.
Sonrasında davacıların tümü adına zararlarının giderilmesi istemiyle 01/12/2010 tarihinde idareye başvurulmuştur.
Başvuruya yönelik idareler arası iç yazışmaların ardından, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünün dava konusu … tarih ve … sayılı işlemi ile 1062 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan yönetmelikler gereğince Suriye uyruklulara ait olan ve Hazinece el konulan taşınmazlardan elde edilen gelirlerin, bu taşınmazların sahipleri adına açılan emanet hesaplarında muhafaza edilmesi zorunlu olduğundan, bu gelirlerden Suriye'de taşınmazı kalan Türk vatandaşlarına ödeme yapılmasının öngörülmediği, ayrıca, söz konusu düzenlemeler ile Bakanlıklarına, sadece Suriye uyruklu kişilere ait taşınır ve taşınmazları idare yetkisi ve görevi verildiği, taşınmazların idaresi sonucu elde edilen gelirler üzerine Bakanlıklarına herhangi bir tasarruf yetkisi ve görevi tanınmadığından bahisle davacıların başvuruları reddedilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Suriye Hükümetinin, Türklere ait taşınmazların devrinin durdurulmasına yönelik 18/04/1927 tarihli yazısıyla başlayan ve Türk vatandaşlarının Suriye'deki taşınmazları üzerindeki tasarruf haklarının aşamalı olarak kaldırılması şeklinde devam eden süreçte, Türk vatandaşlarının haklarının korunabilmesi amacı ile Bakanlar Kurulunca, Devletler Hukukunun mütekabiliyet esası gereğince, 1062 sayılı Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çeşitli kararnameler yürürlüğe konulmuştur.
15/06/1927 tarih ve 608 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye'deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun'un (uyuşmazlık tarihindeki hâli ile) 1. maddesinde; "İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye'deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi icra Vekilleri Heyeti karariyle Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrimenkulatına vaziyet olunabilir. Vaziyed edilen emvalin varidatı ve ledelicap tasfiyelerinden mütevelit hasılatı, vesaika istinaden isbat edecekleri zarar nispetinde, zarar gören Türk tebasına tevzi olunur.", 2. maddesinde; "Zarar gören vatadaşların istinat edecekleri vesikaların şekil ve suret ve merci tanzimi İcra Vekilleri Heyetince bir talimatname ile tayin ve tesbit olunur." ve 4. maddesinde; "İşbu kanun ahkamının icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur." hükümleri yer almaktadır.
1062 sayılı Kanun dayanak alınarak hazırlanan 13/01/1939 tarih ve 2/10250 sayılı Kararname ile Türkiye'deki Suriyelilere ait taşınmazların ipotek ve devrinin yasaklanmasına; 14/02/1942 tarih ve 2/17317 sayılı Kararname ile söz konusu taşınmazların icra yoluyla satışına izin verilmemesine ve kamulaştırma bedellerinin Hazinece emaneten muhafaza edilmesine; 18/11/1957 tarih ve 4/9697 sayılı Kararname ile bahsi geçen taşınmazların inşaat yapmak ya da ağaç dikmek suretiyle kazanılmasına izin verilmemesine, bu yöndeki taleplerin reddedilmesine, hisseli taşınmazların taksim ve ifrazının yapılmamasına, mahkemelerce izale-i şüyuu kararı verilmesi hâlinde Suriye uyruklulara düşen payın Hazinece emaneten muhafaza edilmesine karar verilmiştir.
Türk vatandaşlarının Suriye'deki taşınmazlarının tarım reformu adı altında bedel ödenmeksizin millileştirilmesi üzerine, 1062 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan ve 17/10/1966 tarih ve 12428 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Suriye Uyrukluların Mallarının Tesbiti ve Bu Mallara El Konulması Hakkında Yönetmelik'in 1. maddesi ile Suriye uyruklu bütün özel ve tüzel kişilerin, Türkiye'de bulunan taşınmaz ve taşınır - zati ve ev eşyası hariç malları ile bütün hak ve menfaatlerine 1062 sayılı Kanun hükümleri gereğince Hazinece el konulmuştur.
06/11/1967 tarih ve 12743 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hakkında Yönetmelik'in 4. maddesinde, Suriyelilerin Türkiye'de bulunan taşınmaz malları hakkında Bakanlar Kurulunun 13/01/1939, 14/02/1942, 18/11/1957 tarihli kararları ile konulmuş takyitlerin devam edeceği, 5. maddesinde, el koyma ve idare bakımından 17/10/1966 tarihinde bihakkın iktisap edilmiş uyrukluğun esas olacağı; ancak 13/01/1939, 14/02/1942, 18/11/1957 tarihli kararlarla takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu malikleri, 13/01/1939 tarihinden sonra başka bir devlet uyrukluğuna geçmiş olsalar dahi, taşınmaz malları yönünden bu kişilerin Suriye uyruklu ad ve itibar olunacağı kurallarına yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen Yönetmelik'ler ile getirilen kısıtlayıcı tedbirlerin Türkiye ve Suriye Hükümeti arasında imzalanan 26/02/1971 tarihli protokolle kısmen kaldırıldığı, emlak sorununun çözümü konusunda 09/05/1972 tarihli protokol hazırlandığı ve 24/02/1976 tarih ve 1937 sayılı Kanun ile kabul edildiği, Bakanlar Kurulunun 28/02/1983 tarih ve 83/6123 sayılı kararıyla onaylandığı; ancak onay belgesinin teatisinin Başbakanlığın 22/04/1984 tarihli talimatıyla durdurulduğu, ayrıca 1966 yılında konulan kısıtlayıcı önlemlerin kaldırılması hakkında iki ülke yetkilileri tarafından Türkiye-Suriye Karma Ekonomik Komisyonu çerçevesinde 09/02/1983 tarihinde imzalanan protokolün de yürürlüğe konulmadığı, öte yandan, emlak sorunun çözümüne ilişkin Türkiye - Suriye Karma Komisyonunun da hiçbir zaman toplanamadığı anlaşılmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1062 sayılı Kanun uyarınca, mütekabiliyet ilkesi gereğince Suriye uyruklulara ait olup el konulan malların tasfiyesinden, Suriye'deki mallarına el konulan Türk vatandaşlarının zararlarının karşılanacağı, el konulan malların ne şekilde dağıtılacağına yönelik Bakanlar Kurulunca bir talimatname çıkarılacağı kural altına alınmışsa da bu süreçte herhangi bir talimatname hazırlanmamış, yukarıda belirtilen Yönetmelik'lerde de bu yönde bir düzenleme yer almamıştır. Ayrıca, emlak sorunlarının çözümüne yönelik Türkiye ve Suriye arasında imzalanan ve kanun olarak kabul edilen protokol ise Başbakanlığın talimatnamesi ile yürürlüğe konulmamıştır.
Oluşan bu süreç nedeniyle, davacıların murisine ait olduğu ve Suriye Arap Cumhuriyetince el konulduğu belirtilen taşınmaz ya da taşınmazların var olup olmadığı, var ise tapu bilgilerinin neler olduğu gibi hususların kesin bir şekilde tespit edilebilmesi; Suriye Arap Cumhuriyeti kayıtlarının incelenmesi ve Türkiye ile Suriye arasında mutabakata varılması sonucunda ortaya konulabileceğinden; bu sürecin tamamlanmasından sonra davacıların iddiaları doğrultusunda, bu taşınmazların incelenebilmesi ve oluşan zararın net bir şekilde ortaya konulabilmesi mümkün olabilecektir. Bu nedenle, Suriye uyruklulara ait olup 1062 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca Hazine tarafından el konulan malların tasfiye edilmesi sonucunda, davacılar tarafından ileri sürülen ve maddi değerinin kesin bir şekilde hesaplanması mümkün olmayan zararların karşılanması mümkün değildir.
Öte yandan, iki ülke arasındaki emlak sorununun çözümüne yönelik yeni hukuki gelişmelerin ortaya çıkması hâlinde, davacılar tarafından murislerine ait olduğu belirtilen taşınmazlar bakımından başvuru yapılabileceği de açıktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı ... Bakanlığının temyiz isteminin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin iptaline, tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.