Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/24962
Karar No: 2016/6752
Karar Tarihi: 26.04.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/24962 Esas 2016/6752 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/24962 E.  ,  2016/6752 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davacı Kurum, 05.12.2008 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerin, 5510 sayılı Kanunun 21/4. ve 76. maddelerince, ayrıca kazalanan sigortalının işvereninden, süresinde bildirilmeyen iş kazası sebebiyle geçici işgöremezlik ödeneklerinin tamamını aynı yasanın 21/2. maddesince istemiş, Mahkemece, geçici işgöremezlik ödeneklerinin tamamı hakkında, teselsüle dayalı olarak tüm davalılardan tahsiline karar verilmiş, tedavi giderleri yönünden dava reddedilmiş, bağlanan gelir yönünden ise, aracın bakımını gerektiği gibi yaptırmayan dava dışı Güngör Koll.Şti "yi %95, davalı sürücüyü %5 kusurlu bulan kusur raporuna dayanarak, davalı sürücü ve sigorta şirketinden teselsülen tahsiline karar verilmiştir.
    1-5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir. Anılan fıkrada geçen “çalıştıranlara” ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun bulunduğunun saptanması gerekir.
    Daval sürücünün, bozulan fren tertibatı ile seyrederken, direksiyon hakimiyetini kaybederek, trafik yoğunluğu ile yavaşlayan araçlar arasına girmesi ve 36 aracın hasarlanması şeklinde gerçeleştiği anlaşılan somut olayda, ilgili ceza dosyasında, Adli Tıp raporundan hareketle, sürücünün bozulan fren tertibatına rağmen yaklaşık 2 km. daha seyretmesi, bu süreç içinde ek tedbirlere başvurmaması sebebiyle asli kusurlu kabul edildiği, teşdiden aldığı cezanın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, işbu davada dayanılan kusur raporunda ise, bozulan fren tertibatının olaya sebep olduğu kabul edilmekle beraber, sefer öncesi aracın gerekli olan bakım ve onarımlarını tam anlamıyla yaptırmamış olan dava dışı Güngör Kollektif Şirketinin %95 oranında kusurlu bulunduğu, geri kalan %5 oranında kusurun ise ceza davasında her ne sebeple sürücü ..."a asli kusur verilmiş olmasından dolayı almış olduğu cezanın oluşturduğu maddi olgu nedeniyle ..."a izafe edileceği, freni patlayan araç sürücüsü tarafından arkadan çarpılmaya maruz kalan kazalı sürücü Süleyman Tunalı"ya herhangi bir kusurun izafe edilemeyeceği, dolayısıyla işvereni olan davalı .... Tic. A.Ş. şirketine de gerek meydana gelmiş olan trafik kazasında ve gerekse işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi görülmediğinden herhangi bir kusurun ve sorumluluğu izafe edilemeyeceği kabul edilmiştir.
    İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır. Buna göre; işverenin/üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, davalı ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu"nun Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasındaki Münasebet başlığını taşıyan 53. maddesindeki, "Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." hükmü ve benzer nitelikteki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 74. maddesindeki "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." hükmü çerçevesinde, hukuk hakiminin, kesinleşmiş ceza kararına konu maddi olgularla bağlı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
    Bu kapsamda, kusurun belirlenmesinde, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
    2- 5510 sayılı Kanunun, "İş kazasının, 13 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir." şeklinde düzenlenen 21/2. maddesi ile somut olayda gözetilidiğinde, 31.12.2008 tarihinde iş kazasını Kuruma bildirilen işveren yönünden, bu kapsamdaki sorumluluğunun anılan tarihe kadar ödenen geçici iş göremezlik ödenekleri kadar olması gerektiği, oysa davaya konu edilen ve hakkında kabul hükmü kurulan geçici iş göremezlik ödeneklerinin 07.12.2008-05.7.2009 dönemine dair olduğu anlaşılmaktadır.
    3-Sigorta şirketleri, sigortaladığı aracın sürücüsü ile şayet tespit edilmişse araç malikinin kusurlarıyla ve poliçe limitleriyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu tutulabilirler. Kurumun kanundan doğan basit rücu hakkı nedeniyle, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; sigorta şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarın sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; sigorta şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödedikleri miktar oranında sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir.
    Mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa kime yapıldığı ve poliçedeki hangi teminat yönünden ödeme yapıldığı, tarih ve miktarı dayanağı belgeler de getirtilerek, gerektiğinde sigorta şirketi kayıtları üzerinde inceleme yapılarak yöntemince araştırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    4- 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil
    sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür. 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir. Dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmemişse ve dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının müteselsil ödetme isteği de anlaşılmıyorsa, dava dışı ancak kusurlu olduğu anlaşılanlara ait kusur oranından davalıların sorumlu tutulması yersizdir.
    Yukarıda belirtilen maddî ve hukukî olgulara göre yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    O hâlde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 26.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi