22. Hukuk Dairesi 2016/11859 E. , 2016/15050 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde santral memuru olarak 04.12.2004 tarihinde çalışmaya başladığını, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan ....tarafından tacize uğradığını, bu durumu muhasebe müdürü ..."ya iletmesi üzerine davacının 29.04.2010-05.05.2010 tarihleri arasında yıllık izne çıkarıldığını, ancak davalının iznini 30.05.2010 tarihine kadar uzattığını, izne çıkarıldığına ilişkin belgeyi almak üzere işyerine gelen davacıya ... tarafından hakaret edildiğini ve tehditlerde bulunulduğunu, bununla ilgili duyurusunda bulunulduğunu, daha sonra ..."a gerçek dışı isnatlarda bulunması ve diğer çalışanlar hakkında asılsız konuşmalar yapması sebep gösterilerek davacının iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, hafta tatili çalışma ücreti, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti, resmi ve dini bayram ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının, müdür sekreteri yapılması talebinin reddedilmesi üzerine müvekkili şirketin yönetim kurulu üyesi ... hakkında gerçek dışı, düzmece ve çirkin iddialarla suç duyurusunda bulunduğunu, yönetim kurulu üyesinin isnat edilen suçu işlemediğinin kamera kayıtları ve diğer delillerle sabit olduğunu, yönetim kurulu üyesinin ise davacının iddia ettiği saatler arasında okulda olmadığını, bu nedenlerle davacının sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/Il-b bendi uyarınca işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması sebebiyle feshedildiğini, davacının alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, bozmaya fazla çalışma ücretine ilişkin bozma nedeni açısından uyulup, fesih açısından direnme karar verilerek davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir neden yokken feshedildiği, davacının diğer taleplerine ilişkin alacakları da bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı ve davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işverence haklı nedenle feshedilip feshedilmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Dairemizce daha önce verilen karar, “Dosya içeriğine göre, davacı hakkında iftira suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Öncelikle somut bir olayla ilgili olarak ceza yargılaması ve hukuk yargılaması arasındaki ilişki genel olarak dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 53. maddesinde ortaya konulmuştur. Anılan maddeye göre, "Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” Benzer düzenleme karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesinde de yer almaktadır. Bu hükümlerde kısaca, hukuk hakimin ceza ve hukuk yargılamasının kendisine özgü kuralları bulunması nedeniyle ceza mahkemesinde yapılan işlemler ve verilen kararlarla kural olarak bağlı olmadığı ifade edilmek istenmiştir. Ancak söz konusu hükümlere dayanılarak ceza mahkemesince yapılan, maddi vakıaların tespiti ile sanığa yüklenen eylemin sabit olup olmadığına ilişkin belirlemelerin hukuk hakimini bağlamayacağı söylenemez. Çünkü aksinin kabulü halinde aynı olayla ilgili olarak yargı tarafından iki farklı gerçeklik meydana gelmesine zemin hazırlanması söz konusu olur ki bu durumun benimsenmesi mümkün değildir.
Somut olaya dönülecek olunursa; yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece söz konusu ceza davasının akıbeti araştırılarak dava devam ediyorsa sonucunun beklenmesi, sonuçlanmışsa ceza davası dosyasının denetime elverişli olacak şekilde aslının ya da onaylı bir örneğinin dosya kapsamına dahil edilerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip feshedilmediğinin belirlenmesi gerekirken bunun yapılmayarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” denilerek bozulmuştur. Mahkemece bu bozma nedeni açısından direnme karar verilmekle dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 26.02.2016 tarihli ve 2014/22-768 esas, 2016/196 sayılı kararla, dairenin bozma kararı yerinde görülerek direnme kararı bozulmuştur. Gelinen noktada yukarıdaki bozma nedenin gereğinin yerine getirilmesi için yeninden bozma kararı vermek gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.