1. Hukuk Dairesi 2009/5799 E. , 2009/7491 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2008
NUMARASI : 2007/207-2008/381
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, çekişme konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, taşınmazın davalı belediye tarafından diğer davalıya ihale edilip, anfi tiyatro inşaatına başlanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalı Belediye, davanın reddini savunmuş, diğer davalı, duruşmalara gelmemiş, bir cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının iddiası sabit görülmeyerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü
Dava, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yere elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; özellikle dosyada mevcut fotoğraflar ve krokilere göre 1976 yılında belirlenen kıyı kenar çizgisi gözetildiğinde çekişme konusu yerin kıyıda kaldığı, bu yer için Belediye Meclisince 3194 Sayılı Yasanın 11.maddesinden sözedilerek belediyeye terki konusunda 14.11.2005 tarih 31 sayılı keza Belediye Encümenince de aynı doğrultuda 21.2.2007 tarih 61 sayılı kararın alındığı ve çekişmeli taşınmazın "anfi tiyatro" ve "park" alanına dönüştürüldüğü görülmektedir.
Öncelikle, taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesi için kıyı kenar çizgisinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması zorunludur.
Öte yandan, kıyı olduğu saptanan yerlerde uygulama imar plan kararıyla ne gibi yapıların yapılabileceği ve yapılamayacağı 3621 Sayılı Yasanın 6. maddesinde belirtildikten sonra yapılmasına yasal olanak bulunan yapıların yapılabilmesi için aynı yasanın 11. maddesinde gerekli usul ve esaslar düzenlendikten sonra izne tabi olduğu belirtilmiştir.
O halde, ittihaz edildiği görülen Belediye Meclis ve Encümen kararlarının bu çerçevede değerlendirilmesi zorunludur. Zira, Anayasanın 43. maddesi hükmü gereğince "kıyılar" kamunun istifadesine mahsus yerlerden olup, özel mülkiyete konu olamaz ve edilemezler.
Bilindiği üzere; davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre; yanlar arasındaki uyuşmazlığın,"kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır.
Bilindiği üzere; son kez yürürlüğe giren 362l Sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir.
Hal böyle olunca; öncelikle idare tarafından 362l Sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeolog veya Jeoloji mühendisi veya Yüksek mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı"nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır.Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenip de 5/3 Sayılı Kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan delil olarak yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
O halde; çekişmeli yerin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre 3621 Sayılı Yasanın 4. maddesinde tarifi yapılan kıyıda kalıp kalmadığının ortaya çıkarılması kıyıda kaldığının tespiti halinde yukarıda değinilen yasal düzenlemelerde gözetilmek suretiyle yapı ve muhdesatların değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve tatbikat ve tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.