Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu . Parsel sayılı taşınmazdaki D blok . nolu bağımsız bölümün bilgisi dışında eşi P. D. "e vekalet düzenlenerek vekaletname ile davalı H. "a satış suretiyle temlik edildiğini, onun da diğer davalıya devrettiğini, davalıların arkadaş olup, son kayıt malikinin iyiniyetli olmadığını, davalı H. "un eşini tehditleri ile evinin satıldığını öğrendiğini ileri sürüp tapunun iptal ve tescilini istemiş olmadığı takdirde manevi tazminat ile bedelin tahsilini istemiştir.
Davalılardan Haluk; aleyhine açılan davanın husumetten reddini, davalı A. İse iyiniyetli malik olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Davaya ihbar edilenler; davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.3.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ile temyiz edilen A. R. Ö. vekili Avukat ve yine temyiz edilenler H. G. F. Ö. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilenler ve vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin ve asillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi
Tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, sahtecilik hukuksal nedeniyle yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacının malik olduğu parsel sayılı taşınmazdaki 16 nolu bağımsız bölümün sahteliği 1.6.2007 tarihli adli tıp kurumu Fizik İhtisas Dairesince saptanan vekaletname ile vekil P. D. P, tarafından 60,250 YTL. bedelle H.B. A 9.3.2005 tarihinde temlik edildiği ,onun da anılan taşınmazı 29.7.2005 tarihinde vekil aracılığıyla 68.000 YTL. bedelle Alirıza Özdemir"e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten de , davacı kayıt malikinin temlike dayanak 28.2.2005 tarih 5049 yevmiye nolu vekaletnameyi düzenlemediği vekaletnamedeki Ç. P. "e atfen imzaların eli ürünü olmadığı 1.6.2007 tarihli adli tıp kurumu raporu ile sabittir.
O halde, 27.12.1939 tarih 11/60 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ilk el konumundakilerin iyi veya kötü niyetli olmasının araştırılmasına gerek bulunmadığı gibi iyiniyetli olsalar bile sicilin illetini teşkil eden işlemlerin sahte olması nedeniyle edinimin hukuken korunmasına olanak yoktur.
Uyuşmazlık son kayıt maliki 2. el konumunda bulunan A. "nın Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanıp yararlanamayacağı noktasında taplanmaktadır.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda ise; eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden sahteliği sabit olan vekaletnamedeki vekil Pınar Dilek ile son kayıt maliki Alirıza"nın da taraf olduğu Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/ 259 esas-806 karar sayılı vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil davası nedeniyle birbirlerini tanıdıkları ,Alirıza"nın taşınmazı satın alırken basit bir araştırma ile ilk kayıt maliki davacının, Pınar Dilek"in ayrıldığı eşi olduğunu bilebileceği ve ilk malike ulaşabileceği açıktır.Kaldıki, taşınmazın davacı taarafından tasarruf edildiği de sabittir. Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde son kayıt maliki Alirıza"nın iyiniyetli olduğunu dolayısıyla Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğu altında bulunduğunu kabule olanak yoktur.
Hal böyle olunca, tapu iptal- tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken bu hususta yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan, manevi tazminat talebinin yazılı olduğu gerekçelerle reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacının buna yönelik temyiz itirazlarının reddiyle, tapu iptal ve tescil isteğine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.