Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/5647
Karar No: 2009/7459

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/5647 Esas 2009/7459 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, davalı adına kayıtlı bulunan taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptaline, elatmanın önlenmesine ve yapıların yıkımına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu, taşınmazın bu bölümünde yapı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Davacı hazine tarafından temyiz edilen kararın, yeni yasal olanaktan yararlanma engeli olmayacağı ancak davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varan mahkeme kararı bozulmuştur. Davanın 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 12. maddesi gereğince hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesine karar verilmiştir. Kanun maddeleri; Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 16/C, 2. madde, 3. maddesi ve geçici 10. madde.
1. Hukuk Dairesi         2009/5647 E.  ,  2009/7459 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SİLİFKE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 30/12/2008
    NUMARASI : 2004/947-2008/549

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalılar adına kayıtlı bulunan .  parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptaline, elatmanın önlenmesine ve yapıların yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davanın zaman aşımı süresi içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın kıyı ile ilgisi bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu, taşınmazın bu bölümünde yapı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
     Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi   raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.                                
    Dava,  çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali, sicilin terkini, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm yalnız davacı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan  delillere göre; çekişme  konusu taşınmazın  kadastro  tespitinin 16.08.1966 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 21.09.2004 tarihinde açıldığı  anlaşılmaktadır.
    Her nekadar, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümünün  devletin hüküm ve  tasarrufu  altında ve kamu malı niteliğinde  özel  mülkiyete  konu olamayacak  (Anayasanın 43, 3402 Sayılı  kadastro Yasasının 16/C  maddesi gereğince  )  yerlerden  olduğu  keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009  tarihinde  kabul edilip 14.3.2009  tarihinde yürürlüğe giren  5841 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12.  maddesinin 3. fıkrasına  eklenen  " bu hüküm iddia ve taşınmazın  niteliğine  yahut  Devlet ve  diğer kamu tüzel kişileri  dahil  tarafların sıfatına  bakılmaksızın  uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin  " bu kanunun 12.  maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve  tasarrufu altında  olduğu iddası  ile yürürlük  tarihinden önce  açılmış ve  henüz kesin hükme  bağlanmamış olan davalarda  dahi  uygulanır"  şeklindeki  hükmü  gözetildiğinde  kadastro  tespitinin  kesinleştiği tarih olan  16.08.1966 tarihi ile davanın açıldığı tarih  arasında  3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde  sözü edilen  10 yıllık  hak düşürücü sürenin  geçmiş  olduğu sabittir. Temyiz etmemenin 5841 sayılı yasanın, yeni getirdiği yasal olanaktan yararlanmaya engel olamayacağı; yeni yasanın usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil edeceği; eldeki davanın kesin hükme bağlanmamış olduğu gözetildiğinde kararın davalı tarafından temyiz edilmemiş olması sonuca etkili görülmemiştir.
    Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
    Öyleyse, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile  hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,  25.6.2009  tarihinde oyçokluğuyla  karar verildi.

     -KARŞI OY YAZISI-

    Dava, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün kıyıda kaldığı iddiasına dayalı kütükten sicil kaydının terkini isteğine ilişkin olup, mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair kararın davacı Hazine tarafından temyiz edildiği, davalının bir temyiz itirazının bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir.
    Mahkemece, hüküm kurulurken isabetle davanın ret ve kabul edilen bölümlerine göre yargılama giderleri oranlanmak ve kabul edilen bölüm bakımından davada vekille temsil edilen davacı için avukatlık ücreti belirlenmek ve kabul edilen bölüme ilişkin harçda hüküm altına alınmak suretiyle karar tesis edilmiş, davacı hazinece karar sadece hakkında ret kararı verilen bölüme hasren temyiz edilmiş olup, diğer kabul kapsamına alınan bölüme ilişkin bir temyiz itirazı varit değildir.
    O halde, temyiz edilmeyen bölüm yönünden  kurulan hüküm kesinleşmiştir. Bir başka ifadeyle anılan bölüm bakımından elde var sayılan derdest bir dava kalmamıştır. Buna göre, bu bölümle ilgili olarak kesin hükmün oluşmadığı söylenemez ve kabul edilemez.
    Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da kazanılmış hak ilkesi (müktesep hak) gözetilmeksizin  28.6.1960 tarih 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince uygulanacağı ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil ettiği tartışmasızdır. Esasen, bu kural çoğunluğunda kabulündedir.  Oysa, sonradan yürürlüğe konulan yasa düzenlemeleri ile çıkan İçtihadı Birleştirme Kararının kesin hükümleri ortadan kaldırmayacağı ve kesin hüküm halini almış olaylarda uygulanamayacağı açıktır.
    Öyleyse, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümlerinin davası devam eden sadece temyiz edilen bölüme hasren uygulanmasının gerekeceği, kesin hüküm halini alan bölümün yasa kapsamında kalmadığı ve yasanın kesin hükmü bertaraf edemeyeceği sebebiyle bu bölüm yönünden tatbikinin olanaksız bulunduğu görüşüyle kabul kapsamına alınan bölüm hakkında da sonradan çıkan yasanın tatbiki ile bu bölüm bakımından da  bozma kararı yapılmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.25.06.2009

                    

     

     

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi