Esas No: 2017/322
Karar No: 2019/384
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/322 Esas 2019/384 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 181-403
Karşılıksız yararlanma suçundan sanık ..."nün beraatine ilişkin İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.02.2013 tarihli ve 1884-105 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 28.01.2015 tarih ve 24624-2191 sayı ile;
"Sanık hakkında yıkık bina kodlarına sahip abonelik adlarını kullanıp adres kaydırarak yönetmeliğe aykırı şekilde elektrik kullandığına dair kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlenmesi karşısında; sanığın meskeninde kullanılan elektrik sayacının tüketimi eksik gösterip göstermediği veya sayaca tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edilip edilmediğinin tespit edilebilmesi için kuruma kaydı bulunmayan sayacın kullanıcı tarafından istenildiği zaman değiştirilmesinin mümkün olduğu da dikkate alınarak, sanığın hangi tarihten itibaren kurumda kaydı bulunmayan sayacı kullandığının kesin olarak saptanması, sanık, suça konu yerde hâlen oturmakta ise keşif yapılıp kurulu güç belirlenmek suretiyle; oturmuyor ise tespit tutanağında belirtilen devreden geçen akım miktarı ile yine tespit tutanağında belirtilen endeks değerinin uyumlu olup olmadığı ve usulsüz kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınması, sanığın ifadesinde bildirdiği..."ın ve Maşallah isimli şahsın kimlik tespitinin yapılarak ifadelerine başvurulması suretiyle sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği değerlendirilerek, suç kastının varlığı hâlinde, 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikâyetçi kurumun zararını tazmin etmesi hâlinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığın kurumun zararını giderip gidermediği sorularak, gidermediğinin tespiti hâlinde, "Bilirkişi tarafından tespit edilecek normal tarifeye göre vergiler dahil, cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zararı gidermesi hâlinde 6352 sayılı Yasa"nın geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine" dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 07.05.2015 tarih ve 181-403 sayı ile;
"...Sanığın başka bir şahıs adına olan faturalarla ilgili hiçbir ödeme yapmadığına dair dosyada bir iddia olmadığı gibi tüketimi eksik göstermesi için sanık tarafından sayaca bir müdahalede bulunulduğuna dair bir tespit de yoktur.
Elektrik idaresi, tekel (monopol) pozisyonunda olup şahısların başka bir yerden elektrik enerjisi kullanmalarının ve sanığın içinde bulunduğu koşullara göre sayaçta eksik bir tespit olması hâlinde bunun da kurumun bilgisi dahilinde olduğunun kabulünün mümkün olmaması, sayacın tüketimi doğru tespit etmesi hâlinde zaten sonucun değişmeyeceği göz önünde bulundurularak, sanığın, kendine gelen ancak başkası adına olan faturayı ödediği ve hiçbir ödeme yapmadan sayaçtan geçecek şekilde de olsa elektrik enerjisi kullandığına dair bir iddianın da olmadığı..." şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.07.2015 tarihli ve 236655 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 659-1311 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 23.03.2017 tarih ve 280-3083 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığı,
2- Sanığa, 6352 sayılı Kanun"un geçici 2/2. maddesi gereğince bilirkişi tarafından tespit edilecek olan katılan kurumun zararını gidermesi hâlinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan atılı suçtan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığı,
Hususlarının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kaçak ve usulsüz elektrik tespit tutanağında; 1656 Sokak No: 9 sayılı mesken olarak kullanılan yerde 02.03.2012 tarihinde yapılan kontrolde, faal olmayan, bina yıkık kodlarına sahip abonelerin adları kullanılarak adres kaydırmak suretiyle kaçak elektrik kullanıldığının tespit edildiği bilgilerine yer verildiği,
Kaçak elektrik tüketim makbuzunda; 24.10.2010 ile 21.01.2011 tarihleri arasında kaçak elektrik kullandığı tespit edilen sanığa, 174,60 TL ceza enerji bedeli, 61,75 TL dağıtım bedeli ve diğer giderler olmak üzere toplamda 716, 87 TL tüketim borcu tahakkuk ettirildiği,
Katılan kurum tarafından gönderilen 14.02.2013 tarihli yazıda; sanığın asıl alacak, gecikme cezası ve diğer cezalarla birlikte toplamda 841,63 TL kaçak elektrik borcunu ödemediğinin bildirildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan kurum vekili; suç nedeniyle meydana gelen zararın sanık tarafından giderilmediğini beyan etmiştir.
Sanık ... aşamalarda; oturduğu binanın kaçak olması nedeniyle elektriğinin bulunmadığını, komşusu olan..."ın, af çıktığını, evine elektrik bağlatabileceğini, Maşallah isminde bir arkadaşının abonelik takip işlemleri yaptığını söylemesi üzerine elektrik dosyasını komşusu Nesim"e verdiğini, komşusunun da dosyayı Maşallah"a götürdüğünü, kendisinin de sonradan görüştüğü Maşallah"ın, dosyayı TEDAŞ"a teslim ederek işlemleri başlattığını söylediğini, bu iş için Maşallah"a 3.500 TL ödediğini, sonradan Maşallah ile birlikte gelen iki TEDAŞ görevlisinin evine elektrik bağladıklarını, sayaçtan geçirerek kullandığı elektriğin bedelini ödediğini, ancak faturaların başka bir şahıs adına geldiğini, bu durumu sorduğunda Maşallah"ın, “İlerleyen günlerde fatura senin adına gelecek.” şeklinde cevap verdiğini, kendisinin de buna inandığını, olay tarihinde evine kontrol amacıyla gelen görevlilerin bağlama işinin gayrı resmî olduğunu söyleyip sayacı söktüklerini, Maşallah"ın sonradan görüştüklerinde, abonelerde bir yanlışlık olduğunu, durumun düzeleceğini söylediğini, suçlamayı kabul etmediğini, bu olay nedeniyle mağdur olduğunu, suç işleme kastının olmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
I- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığı;
TCK"nın "Karşılıksız yararlanma" başlığını taşıyan 163. maddesi;
"1- Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
2- Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde iken 6352 sayılı Kanun"un 83. maddesi ile TCK"nın 163. maddesine;
"Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi hâlinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklindeki üçüncü fıkra eklenerek abonelik esasına göre yararlanılan su, doğal gaz ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
TCK"nın karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği 163. maddesinin gerekçesinde;
“Madde metninde karşılıksız yararlanma suçu tanımlanmıştır. Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanmak, karşılıksız yararlanma suçunu oluşturmaktadır. Otomatlar aracılığı ile satışa sunulan hizmetlerden, otomatın teknik işleyişini devre dışı bırakan müdahalelerle, bedeli ödenmeksizin yararlanılması durumunda, ortada bir taşınabilir mal bulunmadığı için, hırsızlık suçu oluşmayacaktır. Örneğin, toplu taşıma sistemlerinde yolcuların geçişlerini kontrol eden otomatlara müdahale edilmek suretiyle ücret ödenmeksizin yolculuk yapılması durumunda, karşılıksız yararlanma suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Burada, bir hilenin varlığından söz edilemez. Çünkü bu durumda herhangi bir kişi aldatılmamaktadır. Yapılan müdahale ile bir otomatın teknik işleyişinin devre dışı bırakılması durumunda da, bir hilenin varlığından söz edilemez. Çünkü, dolandırıcılık suçu açısından hilenin varlığı için muhatabın mutlaka insan olması gerekir.
Keza, başkasına ya da kamuya ait telefon şebekesinden bedeli ödenmeksizin ve hukuk dışı yollarla yararlanılması durumunda, hırsızlık suçu oluşmaz. Çünkü, ortada taşınabilir bir mal yoktur. Başkasına ya da kamuya ait telefon şebekesinden bedeli ödenmeksizin ve hukuk dışı yollarla yararlanılması fiili, karşılıksız yararlanmanın tipik bir örneğini oluşturmaktadır.
Kamu veya özel kuruluşlarca kurulmuş bulunan telli ve telsiz telefon hatları ile sistemlerinden veya elektromanyetik dalgalar yolu ile şifreli veya şifresiz yayın yapan televizyon yayınlarından sahiplerinin veya zilyetlerinin rızası olmadan yararlanılması durumunda da bu suç oluşur. Bu durumlarda bir mal söz konusu olmadığı için hırsızlık suçunun oluştuğundan söz edilemez.”,
6352 sayılı Kanun"un 83. maddesi ile TCK"nın 163. maddesine üçüncü fıkranın eklenmesine ilişkin gerekçede ise;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Karşılıksız Yararlanma" başlıklı 163 üncü maddesinde; otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişiler ile telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişilerin cezalandırılması hüküm altına alınmıştır. Maddenin gerekçesinde ise, bu durumlarda, ortada taşınabilir bir mal olmadığından hırsızlık suçunun oluştuğundan söz edilemeyeceği ve karşılıksız yararlanmanın tipik bir örneğinin düzenlendiği ifade edilmiştir.
Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Karşılıksız yararlanma" başlıklı 163. maddesine yeni bir fıkra eklenmek suretiyle esas itibarıyla karşılıksız yararlanma kapsamında değerlendirilmesi gereken ve abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğalgazın sahibinin rızası olmaksızın tüketilmesi eylemleri de karşılıksız yararlanma olarak düzenlenmektedir. Yapılan düzenlemeyle, söz konusu eylemlerin cezası, bu suçlarla mücadelede etkinliğin sağlanabilmesi amacıyla iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
TCK"nın 163. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen fiilin konusu, abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik, su veya doğal gazdır. Bu fıkra ile elektrik, su veya doğal gazdan bedel ödeyerek yararlanan kişilerin daha fazla ödemede bulunmaması amacıyla sayılan enerjiler üzerindeki kullanım hakları korunmaktadır. Bu kapsamda suçun mağduru, kendi hattından hukuka aykırı olarak enerji nakli yapılan gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi bu hizmeti sağlayan şirket de olabilir. Başka bir ifade ile mağdur; elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın "sahibi" olmalıdır.
Abonelik esasına göre yararlanılabilme enerjinin bir niteliği olup bu suçun hizmeti sağlayan kurum veya kuruluşlar yanında geçerli bir abonelik sözleşmesi kurarak enerjinin sahibi hâline gelen ve kendi hattından hukuka aykırı olarak enerji nakli yapılan gerçek veya tüzel kişilere karşı işlenmesi mümkündür.
Elektrik enerjisi, doğal gaz veya sudan sahibinin rızası olmadan yararlanma fiilinin oluşması için, gerçek tüketim miktarının tespitinin engellenmiş olması da gerekir. Bu durum, abonelik esasına göre kurulması gereken tesisatın abonelik ilişkisi kurulmaksızın enerjiden yararlanma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi geçerli bir abonelik ilişkisi bulunmakla birlikte enerjinin tüketim miktarını gösteren tesisata müdahale edilmesi sonucu tesisatın tüketim miktarını hiç göstermemesi veya daha az göstermesi şeklinde de gerçekleşebilir. Karşılıksız yararlanma suçunun oluşabilmesi için, failin, sadece kendi sayacına müdahale etmesi şart olmayıp abone olan başka bir kişiye ait sayaçtan geçtikten sonra ayrı bir hat çekerek ve ayrı bir sayaçtan geçirmeksizin kaçak elektrik kullanması hâlinde de kullandığı elektrik miktarının belirlenmesini engellemesi söz konusu olacaktır. Mühim olan kullanılan kaçak elektrik miktarının belli olmamasıdır. Kaçak kullanılan elektriğin başkasına ait sayaçtan geçmesinin önemi yoktur.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, ikamet ettiği evinde, faal olmayan, bina yıkık kodlarına sahip abonelerin adlarını kullanarak adres kaydırmak suretiyle kaçak elektrik tükettiği olayda;
Karşılıksız yararlanma suçunun oluşabilmesi için sahibinin rızası olmaksızın, abonelik esasına göre kurulması gereken tesisattan abonelik ilişkisi kurulmadan yararlanılması ya da geçerli bir abonelik ilişkisi bulunmakla birlikte enerjinin tüketim miktarını gösteren tesisata müdahale edilmesi sonucu tesisatın tüketim miktarını hiç göstermemesi veya daha az göstermesi koşullarının yanında ayrıca sanık tarafından gerçek tüketim miktarının tespitinin engellenmiş olması gerektiği de dikkate alınarak, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm delillerin toplanması ve tartışılmasının zorunlu olduğu cihetle, sanığın evinde bulunan elektrik sayacına gerçek tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edip etmediğinin tespiti bakımından, kurum nezdinde sanık adına kaydı bulunmayan sayacın istenildiği zaman değiştirilmesinin mümkün olduğu da gözetilip; usulsüz kullanımın ne zaman başladığı araştırılarak, sanığın hangi tarihten itibaren kaçak elektrik kullandığının kesin olarak saptanması ve suça konu evde hâlen ikamet etmesi durumunda mahallinde keşif yapılıp kullanabileceği elektrik miktarı belirlenmek suretiyle; aksi hâlde tespit tutanağında belirtilen endeks değerinin daha önceki tüketimler ile uyumlu olup olmadığı ve usulsüz kullanım bedeli konusunda bilirkişiden rapor alınması, sanığın savunmasında bahsi geçen komşusu... ile abonelik takip işi yapan Maşallah isimli şahsın açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilerek ayrıntılı beyanlarının alınması ve sonucuna göre sanığın karşılıksız yararlanma kastı ile hareket edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
II- Sanığa, 6352 sayılı Kanun"un geçici 2/2. maddesi gereğince bilirkişi tarafından tespit edilecek olan katılan kurumun zararını gidermesi hâlinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan atılı suçtan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu ele alındığında;
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında ikamet ettiği evinde, faal olmayan, bina yıkık kodlarına sahip abonelerin adlarını kullanarak adres kaydırmak suretiyle kaçak elektrik tükettiği iddiasıyla karşılıksız yararlanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın atılı suçtan beraatine karar verildiği, katılan vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece tüketilebilecek elektrik miktarının tespit edilerek sanığın karşılıksız yararlanma kastı ile hareket edip etmediğinin değerlendirilmesi ve bilirkişi tarafından hesaplanan normal tarifeye göre vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedelini ödeyerek şikâyetçi kurumun zararını gidermesi hâlinde 6352 sayılı Kanun"un geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkeme tarafından bozma sonrası devam olunan yargılamada, herhangi bir araştırma yapılmadan ve sanığa bildirimde bulunulmadan direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler TCK"nın 141. maddesinde;
"1- Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
2- Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.",
Aynı Kanun"un 142. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde;
"1- Hırsızlık suçunun;
...
f) Elektrik enerjisi hakkında,
...
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde hırsızlık suçu olarak düzenlenmişken 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un 105. maddesi ile TCK"nın 141. maddesinin ikinci fıkrası; 82. maddesi ile de 142. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, yerine, aynı Kanun"un 83. maddesi ile karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği TCK"nın 163. maddesine;
"Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklindeki üçüncü fıkra eklenerek, abonelik esasına göre yararlanılan su, doğal gaz ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
6352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
"(1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar." biçiminde düzenlenmiştir.
6352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi hâlinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kanun"un genel gerekçesindeki "İş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler yapılmakta ve ceza yargılamasına ilişkin süreci hızlandıracak değişiklikler öngörülmektedir." şeklindeki açıklama da bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Her ne kadar kanunda “yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde” ibaresine yer verilmiş ise de, suç nedeniyle meydana gelen zararın tespitinin, bilirkişi marifetiyle mümkün olduğu dikkate alınarak, tespit edilen zararın tazmin edilmesi hâlinde ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirim yapıldıktan sonra sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu görüş af niteliğinde bir düzenlemeyle sanığa ikinci bir şans veren kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
Bu nedenle 05.07.2012 tarihinden önce işlenen karşılıksız yararlanma suçlarından dolayı kurum borcu ödendiği takdirde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceğine dair ihtarat yapılıp, zararın ödenmesi için makul bir süre verilerek, ödemede bulunulması hâlinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmeli, ödemede bulunulmaması hâlinde ise sanığın hukuki durumu değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan soruşturma yapıldığı sırada 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun uyarınca Kanun"un yürürlük tarihten itibaren 6 ay içinde suçtan kaynaklanan zarar ödendiği takdirde cezaya hükmolunamayacağına ilişkin düzenleme yapıldığı, gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında, tespit edilecek olan gerçek zarar miktarını, 6352 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin yasal sonuçları da hatırlatılmak suretiyle sanığa bir bildirimde bulunulmadığı gibi altı aylık sürenin de yargılama aşamasında dolduğu olayda;
6352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi hâlinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinin gerekmesi ve bu kararın, suçun tüm yasal sonuçlarını ortadan kaldırma sonucunu doğurması karşısında, öncelikle sanığa, bilirkişi tarafından tespit edilecek olan vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zararın, mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödenmesi hâlinde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimde bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, usulünce bir tebligat yapılmadan, 6 aylık sürenin dolduğu ve zararın tazmin edilip edilmemesinin sonucu değiştirmeyeceğinden bahisle eksik araştırmaya dayalı olarak sanığın beraatine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç olarak, sanığın ikametinde bulunan elektrik sayacına, gerçek tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edip etmediğinin tespiti bakımından, sanığın suça konu yerde hâlen ikamet etmesi durumunda mahallinde keşif yapılıp kullanabileceği elektrik miktarı belirlenmek suretiyle; aksi hâlde tespit tutanağında belirtilen endeks değerinin daha önceki tüketimler ile uyumlu olup olmadığı ve vergiler dahil cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin bilirkişiden rapor alınması; Nesim Kaplan ve Maşallah isimli şahısların ayrıntılı beyanlarına başvurulması ile sanığın karşılıksız yararlanma kastı ile hareket ettiğinin tespiti durumunda kaçak kullanım bedeline ilişkin zararın, mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödenmesi hâlinde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin yasal sonuçları da hatırlatılmak suretiyle sanığa bildirimde bulunulması ve sonuca göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması nedenleriyle yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.05.2015 tarihli ve 181-403 sayılı direnme kararına konu hükmünün,
a- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığı,
b- Sanığa, 6352 sayılı Kanun"un geçici 2/2. maddesi gereğince bilirkişi tarafından tespit edilecek olan katılan kurumun zararını gidermesi hâlinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan atılı suçtan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığı,
Hususlarının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede, her iki uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.