8. Ceza Dairesi 2018/11623 E. , 2019/1363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜMLÜ : ...
SUÇ : Mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında verilen kararlar 5275 sayılı Yasanın 98, 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olduğundan, hükümlünün temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, CMK.nun 264. maddesi gözetilerek istemin itiraz olarak kabulü ile gereğinin mahallinde takdirine, 04.02.2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(K.D) (K.D)
KARŞI OY
Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 16.01.2015 tarih ve 2013/388 Esas, 2014/105 Karar sayılı ek kararına yönelik hükümlü ...’in temyiz talebinin reddine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.
Sanık ... hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda hırsızlık, işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından mahkumiyetine karar verilmiş ve 04.08.2014 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Hükümde mala zarar verme suçu ile ilgili olarak TCK.nun 151/1. maddesi uyarınca dört ay hapis ve TCK.nun 62. maddesi uygulanmak suretiyle sonuç ceza üç ay on beş gün olarak belirlenmiştir.
Hükmün infazı aşamasında Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı ilamat bürosunun 15.01.2015 tarihli yazılarıyla TCK.nun 62. maddesinin uygulanması sonucu 1/6 oranında indirim yapılırken 3 ay 10 gün yerine 3 ay 15 gün hapis cezası uygulandığı belirtilerek 5275 sayılı Kanunun 98. maddesi gereğince tereddütün giderilerek fazladan 5 günün hükümden çıkarılması talep edilmiştir.
Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince de, 16.01.2015 tarihli “TAVZİH EK KARARI” ile asıl hükümde hata yapıldığı kabul edilerek sonuç cezanın 3 ay 10 gün olarak tavzihine itirazı kabil olarak karar vermiştir.
Hükümlünün ek karara yönelik 23.01.2015 tarihli dilekçesi üzerine dosyanın itirazen gönderildiği Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesince talebin temyiz olması ve Yargıtay"ca karar verilmesi gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemiz sayın çoğunluğu “Hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında verilen kararlar 5275 sayılı Yasanın 98, 101 maddeleri uyarınca itiraza tabi olduğundan hükümlünün temyiz isteminin CMUK.nun 317. maddesi gereğince reddine, CMK.nun 264. maddesi gözetilerek istemin itiraz olarak kabulü ile gereğinin mahallinde takdirine...” denilmek suretiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 tarih ve 2010/10-188-248 sayılı kararında “5271 sayılı CYY’nın 267 ila 271. maddelerinde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, itiraz kural olarak hakimlik kararlarına, yasada açıkça belirtilmiş olmak koşulu ile de mahkeme kararlarına karşı başvurulan olağan bir yasa yoludur. Nitekim yasada da itiraz yasa yoluna tabi olan mahkeme kararları, ilgili hükümlerinde açıkça belirtilmiş, Yasanın 268. maddesinde itiraz usulü ile itiraz mercilerine ilişkin hususlara, 271. maddede itiraz mercilerinin inceleme yöntemi ile merciince verilecek kararlara yer verilmiştir.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen uygulanma zorunluluğu bulunan 1412 sayılı Yasanın 305. maddesinde ceza mahkemesince verilen hükümlerin temyiz yasa yoluna tabi olduğu belirtilmiş,
5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde ise;
a) Beraat,
b) Ceza verilmesine yer olmadığı,
c) Mahkûmiyet,
d) Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,
e) Davanın reddi,
f) Davanın düşmesi,
g) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik,
Kararları hüküm sayılmıştır.
1412 sayılı Yasanın 305. maddesi uyarınca yukarıda sayılan hükümlerden birinin verildiği ahvalde, kesin nitelikteki hükümler istisna olmak üzere bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasa yolu temyizdir.
Görüldüğü gibi itiraz kural olarak hakimlik kararlarına karşı başvurulan bir yasa yolu olup, mahkeme kararlarına karşı ise ancak yasada açıkca belirtilmesi koşuluyla itiraz yasa yoluna başvurulabilecektir.
Temyiz ise 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca hükümlere karşı başvurulan bir yasa yoludur. 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde sayılan ve verilme koşulları ayrıntılı bir şekilde belirtilen, hükümlerden biri verildiği halde bu hükümlere karşı başvurulacak yasa yolu temyiz olacaktır.
Temyiz ve itiraz yasa yoluyla ilgili bu açıklamalardan sonra 5275 sayılı Yasanın 98. vd. madde hükümlerinin de uygulanma koşullarının belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’nın Dördüncü Kısım, Sekizinci Bölüm’de infazla ilgili kararlar başlığı altında 98 vd. maddelerinde, infaz sırasında alınacak kararlar ve bu kararlara karşı başvurulacak yasa yolu ile ilgili ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 98. maddesinin 1. fıkrasında, “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir” hükmüne yer verilip, aynı Yasanın 101. maddesinde ise, cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100. maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararların duruşma yapılmaksızın verileceği ve bu kararların itiraza tabi olacağı belirtilmiş, 98. maddenin 1. fıkrasının uygulanma koşulları ise, madde gerekçesinde; “Madde ile infazı söz konusu olabilen yani kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının yorumunda, içeriğinin belirlenmesinde veya çektirilecek cezanın hesabında tereddüt edilirse yahut hükümlünün adının yanlış yazılması gibi bir nedenle cezanın infaz olunmayacağı ileri sürülürse veya sonradan yürürlüğe giren kanun lehe ise yerine getirilecek cezanın belirlenmesi veya tereddüttün giderilmesi için, bir karar alınmak üzere yargılama makamına başvurulması hususları düzenlenmiştir.” şeklinde açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi 5275 sayılı Yasanın 98. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen ve infaza taalluk etmesi nedeniyle aynı Yasanın 101. maddesi uyarınca itiraza tabi bulunan kararlar;
Kesinleşmiş bir hükmün yorumu,
Çektirilecek cezanın hesabında duraksama,
Cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği,
Sonradan yürürlüğe giren yasanın lehe hükümler içermesi halinde, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi ile sınırlıdır.
Yine aynı şekilde 5275 sayılı Yasanın 98. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi, 99. madde gereğince birden fazla hükümdeki cezaların toplanması ve 100. maddedeki cezanın infazına başlandıktan sonra hastanede geçen sürenin cezadan indirilmesine ilişkin kararlar da mutlak suretle infaza ilişkin olduğundan, bu kararlara karşı başvurulacak yasa yolu da 101. madde uyarınca itirazdır.
Bir karar veya hükme karşı başvurulacak yasa yolunun belirlenmesinde, öncelikle bu konudaki açık yasal düzenlemeler nazara alınmalı, açık ve ayrıksı yasal düzenleme bulunmaması halinde ise verilen kararın niteliği ve veren makam nazara alınarak 5271 sayılı CYY’nın 223, 267 ve 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddelerine göre değerlendirme yapılmalıdır. Burada dikkate alınması gereken ölçüt infaza başlanıp başlanmadığı olmayıp, verilen kararın hakimlik kararı mı yoksa mahkeme kararı mı olduğu ve kararın hüküm niteliğinde olup olmadığı ile 5275 sayılı Yasanın 98 vd. maddelerinde sayılan infaza ilişkin kararlar kapsamında yer alıp almadığıdır.” denilmek suretiyle hangi hüküm ve kararların temyize ve itiraza tabi olduğu ve 5275 sayılı Kanunun 98. ve 101. maddesi uyarınca itiraza tabi kararların hangileri olduğu hususlarına açıkça vurgu yapılmıştır.
Somut olayda, kesinleşen hükümdeki hapis cezası ek karar ile değiştirilmiş olup kesinleşen hükmün yorumunda, çekilecek cezanın hesabında duraksama, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ve sonradan yürürlüğe giren bir yasanın lehe hükümler içermesi gibi bir durum söz konusu olmadığından Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.01.2015 tarihli ek kararı hukuken yok hükmündedir ve 5275 sayılı Kanunun 98. ve 101. maddeleri kapsamında itiraza tabi değildir.
Kesinleşen bir hükümdeki hapis cezasının adı ne olursa olsun ek kararla düzeltilmesi hukuken olanaklı değildir.
Ancak CMK.nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma yoluyla hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür.
Söz konusu karar hukuken yok hükmünde olup temyizi kabil kararlardan olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
Bu gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 04.02.2019
Muhalif Üye Muhalif Üye
... ...