10. Hukuk Dairesi 2014/20304 E. , 2016/6614 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 26 maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasanın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücu alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı Yasanın 26/2. maddesinde ise, 3. kişinin rücu alacağından sorumluluğu için, kasıt veya kusuruyla iş kazasının oluşumuna etkide bulunma koşulu öngörülmüştür. İşveren veya üçüncü kişiler ile üçüncü kişileri çalıştıranlara rücu olanağı anılan maddede öngörülen sayılı ve sınırlı durumların gerçekleşmesi halinde mümkün olup, 506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayalı dava kapsamında, maddedeki sorumluluk hallerinin genişletilmesi veya genel hükümler uyarınca kusursuz sorumluluk yoluna gidilmesine olanak bulunmamakta olduğundan davalıların rücu alacağından sorumluluğu ancak, maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.
Anılan Yasal düzenleme çerçevesinde kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi hükmü doğrultusunda alınacak raporda tartışılmalıdır. İşveren yada işverenlerin tamamen kusursuz kabul edilebilmesi için ise, anılan madde gereğince, işyerindeki işçilerin sağlığı ve iş güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri alması, uygun çalışma ortamı hazırlaması, araçları noksansız bulundurması, işçileri etkin bir biçimde denetlemesi, gözetlemesi, bütün yükümlülüklerini özenle yerine getirmesi gerekir.
Eldeki davada, elektrik ve maden mühendisi bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan kusur raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, gerçek kişi davalıların iş kazasının gerçekleştiği işyerindeki görev ve sorumlulukları ile bu sorumlulukların yerine getirilmemesinin kazaya etkisi ayrıntılı olarak irdelenmediği için anılan rapor
hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahkemece, ceza mahkemesinde yapılan yargılamada gerçek kişi davalıların kusurlu bulunarak mahkum olduğu gözetilerek, kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği göz önünde bulundurularak, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, kusur oran ve aidiyeti konusunda (kişilerin görevi ve bu görevin ne şekilde ihmal edildiği ve bu ihmalin kazaya etkisi hususunda) ayrıntılı rapor alınıp irdelenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Kabule göre de, 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi ise, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir." düzenlemesini içermektedir.
İş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine gelir bağlandığı, gelir bağlama tablosunda ise 92. maddeye yer verildiği görülmektedir.
Kurumun, vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda, Kurumun ödemediği veya ödeyemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi uyarınca yarıya indirilip indirilmediği araştırılarak, bu indirimin davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına da yansıtılması gereği üzerinde durularak, iş kazası gelirinin yarıya indirildiği durumlarda, gelirin başladığı tarih itibariyle % 50 üzerinden hesaplanması ve gelirin % 50’ye düştüğü tarihe kadarki dönemde fazladan yapılan % 50 oranındaki ödemenin de tazmini gereken değere eklenmesi gerekeceği gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi, ayrıca sigortalının hak sahiplerinden gelirden çıkanlar yönünden fiili ödeme miktarlarının mevcudiyeti nedeniyle, Kurumun talep edebileceği miktarın belirlenmesinde, ilk peşin sermaye değerli gelir ile fiili ödeme miktarının karşılaştırılarak düşük olan tutar esas alınarak hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 25.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.