Esas No: 2017/361
Karar No: 2019/382
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/361 Esas 2019/382 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 365-637
Kasten yaralama suçundan sanık ..."in TCK"nın 86/2, 86/3-a, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Nazilli (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 30.04.2008 tarihli ve 135-273 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Nazilli (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 07.11.2013 tarih ve 353-852 sayı ile, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanması suretiyle sanığın TCK"nın 86/2, 86/3-a, 29/1, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 31.03.2016 tarih ve 27892-8226 sayı ile;
"Sanık hakkında 30.04.2008 tarihli Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/135 esas, 2008/273 karar sayılı ilamı ile hükümlülüğüne, CMK"nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, hükmün kesinleşmesinden sonra 08.03.2013 tarihinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.07.2013 tarih ve 2013/456 esas, 2013/700 karar sayılı ilamı ve yine Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.07.2010 tarihli, 2010/452 esas, 2010/592 karar sayılı ilamı ile ayrı ayrı hükümlülüğüne karar verilip kararların kesinleşmesinden sonra mahkemesine yapılan ihbar üzerine, duruşma açılıp yeniden hüküm kurulmuş ise de temyize, Yargıtay incelemesine tabi olacak ve kesinleşmesi hâlinde infaza verilecek hükmün, açıklanmasına karar verilecek yeni hüküm olduğu, bu nedenle kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçların unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, açıklanan ilkelere uyulmadan, önceki karara yollama yapılmak suretiyle Anayasa"nın 141/3 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun"un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan Nazilli 4. Asliye Ceza Mahkemesi ise 09.06.2016 tarih ve 365-637 sayı ile;
"Gerek mahkememiz hükmünün bozulmasına karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve gerek Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarına bakıldığında; denetim süresi içinde kasten suç işleyen sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilirken hükümde herhangi bir değişiklik yapma imkânı yoktur. Ayrıca açıklanması geri bırakılan hüküm kurulduğunda hükmü kuran hâkim sanığın hangi sebeple mahkûmiyetine karar verdiğini gerekçeleri ile açıklamak zorundadır. Sonradan hükmü açıklayan hâkim yeni bir hüküm kurmamakta, daha önce gerekçesi ile birlikte kurulan ancak bir anlamda askıda duran hükmü açıklayarak sadece hukuk hayatında varlık kazanmasını sağlamaktadır. Bu aşamada hâkimin hükme müdahale etme yetkisi olmayıp yaptığı işlem sadece hükmün açıklanması için CMK"nın 231/11. maddesinde hükmün açıklanması için belirlenen şartların varlığı hâlinde hükmün açıklanması gerektiğini tespit etmekten ibarettir.
Çoğunlukla açıklanması geri bırakılan hükmü kuran hâkim ile daha sonra bu hükmü açıklayan hâkim farklı olduğundan bu hâkimden önceki hâkimin hangi akli tümevarımlar ile kurduğunu bilmediği ve üzerinde herhangi bir değişiklik yapma yetkisi dahi olmayan hükme yeni bir gerekçe yazmasını beklemek kanunun amacı ile bağdaşmaz. Ayrıca sanık hakkında ilk defa hüküm kurulup açıklanması geri bırakıldığında bu kararı veren hâkim sübuta yönelik gerekçesini yazmaktadır.
Mahkememiz dosyasında daha önce açıklanması geri bırakılan Nazilli (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/135 esas, 2008/273 karar sayılı kararının gerekçe bölümünde sübuta yönelik gerekçe açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle hükmün gerekçesi mevcut olup gerekçenin olmadığına dair Yargıtay 3. Ceza Dairesinin bozma ilamının, usule ve kanuna uygun olmadığı" şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2016 tarihli ve 314865 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1260-753 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 23.03.2017 tarih ve 552-3225 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Aylin Şener hakkında kasten yaralama ve hakaret suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle açıklanan hükmün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... hakkında, kız kardeşi katılan ... (Bozdağ) ...’nu basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaraladığı iddiasıyla kasten yaralama suçundan TCK"nın 86/2 ve 86/3-a maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Nazilli (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 30.04.2008 tarih ve 135-273 sayı ile sanığın TCK’nın 86/2, 86/3-a, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 30.05.2008 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içerisinde 06.05.2010 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan kesin nitelikte 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece 07.11.2013 tarih ve 353-852 sayı ile; açıklanması geri bırakılan karara atıf yapılmakla yetinilip sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinden bahsedilmek suretiyle CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hüküm açıklanarak sanığın TCK’nın 86/2, 86/3-a, 29/1, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince; önceki karara yollama yapılmak ve gerekçesiz hüküm kurulmak suretiyle Anayasa’nın 141/3, CMK’nın 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda, 09.06.2016 tarih ve 365-637 sayı ile bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar veren Yerel Mahkemece hükmün gerekçe kısmında, sadece iddia ve savunmaya yer verilerek “değerlendirme” başlığı altında dosya safahatından bahsedildiği, Yargıtay Ceza Dairelerinin bazı örnek kararlarına değinildiği ve hükmün açıklanmasına karar verilen dosyalarda neden yeni bir gerekçe yazılmasının gerekli olmadığına ilişkin değerlendirme yapıldıktan sonra mahkûmiyet hükmünün tesis edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası;
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında;
"Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfi olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 gün ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Yerel Mahkemece direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde; “Mahkememiz dosyasında daha önce açıklanması geri bırakılan Nazilli (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/135 esas, 2008/273 karar sayılı kararının gerekçe bölümünde sübuta yönelik gerekçe açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle hükmün gerekçesi mevcut olup...” şeklindeki gerekçeyle Özel Dairece bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükümlere atıf yapılmakla yetinilerek katılan ve tanık beyanları ile delillere yer verilmeden, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğu açıklanmadan ve deliller tartışılıp değerlendirilmeden kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir karar verilmemesi suretiyle CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine,
Ulaşılan kanaat ile sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiilinin gerekçeli kararda belirtilmeyerek aynı madde ve fıkranın (c) bendine,
Muhalefet edildiğinin anlaşılması karşısında; direnme kararına konu hükmün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Nazilli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.06.2016 tarihli ve 365-637 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.