8. Hukuk Dairesi 2011/6621 E. , 2012/2731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Saraycık Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İncesu Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2011 gün ve 126/146 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde; mevki ve sınırlarını bildirdiği yaklaşık 7.000 m2 yüzölçüme sahip taşınmazın davacının babası tarafından tarla olarak kullanılmakta iken 25-30 yıl önce bağ çubukları dikildiğini ve babasından sonra davacının kullanımına geçtiğini açıklayarak davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir
Davalı Hazine vekili 11.08.2010 tarihli dilekçesi ile; taşınmazın kadastro tespitleri sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olması nedeniyle tespit harici bırakıldığını, davacının zilyetliğinin de kadastrodan sonra başladığını bildirmiş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Köyü usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermemiş ve yargılamaya da iştirak etmemiştir.
Mahkemece, 09.11.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 5.774,35 m2"lik yer yönünden davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline, A harfi ile gösterilen 1982,72 m2"lik yer yönünden ise davanın reddi ile bu yerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, imar-ihya, muristen intikal ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen yer yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Melikgazi Kadastro Müdürlüğünün 23.11.2009 tarih 1240 sayılı karşılık yazısından dava konusu taşınmazın 1965 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında ""muhtar ve bilirkişilerin tespit edilecek başka arazi bulunmadığını bildirmeleri"" nedeniyle ve teknik bilirkişi raporundan taşlık vasfı ile tespit harici bırakıldığı anlaşılmıştır. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının dava tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit dışı bırakılma tarihi olan 1965 yılından sonra dava tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait (1980-1988 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin olacağı görülecektir. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Öte yandan 27.10.2009 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişi ... ve davacı tanığı ... tapulama öncesinde taşınmazın Saraycık ve Hamurcu köylülerinin hayvanlarını otlattığı, taşlık niteliğinde boşluk olduğunu bildirmişlerdir. Bu halde taşınmaz tahsisli ve kadim mera araştırmasına muhtaçtır. Dava konusu yerin öncesinin veya hâli hazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
...nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; taşınmazın tahsisli veya kadim mera niteliğinde olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması olmalıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri ile İl Özel İdare Genel Sekreterliğinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftasının getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Kanunun 5. maddesinde belirtilen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı, ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Şahit ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmelidir
Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve taraflarca bildirilecek tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın öncesi, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı, meradan elde edilen yerlerden değilse, taşınmazda kim tarafından ne şekilde imar-ihya çalışmalarına başlandığı, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi, zilyetliğin dava tarihine kadar ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğü yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasındaki çelişki HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmelidir. 25.05.2009 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanı uyarınca, Süksün Kasabası ve Hamurcu Köyü sakinlerinin de aynı yerde aynı şekilde yararlandıkları taşınmazlar bulunduğundan dava konusu taşınmazın bulunduğu Saraycık Köyü ve belirtilen yerler dışındaki komşu köylerde ikamet eden ve meradan yararlanmayan kişiler arasından belirlenecek yerel bilirkişiler ile tarafların bildireceği tanıklar dinlenmelidir.
Bundan başka taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari mercilerce toprak tevzi çalışmasının yapılıp yapılmadığı dikkate alınmalı, yapılan bir çalışma söz konusu ise, komşu taşınmazları da gösterecek şekilde toprak tevzi komisyonunun düzenlediği tevzi paftası ile dava konusu taşınmaza ait belgeler getirtilmeli ve yapılacak keşifte taşınmazın niteliğinin tespiti sırasında gözönünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.