1. Hukuk Dairesi 2009/5272 E. , 2009/7003 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2008
NUMARASI : 2006/85-2008/96
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine, 229 ada ...sayılı parselin kıyı-kenar çizgisi içiresinde kaldığını ileri sürerek, tapusunun iptalini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazın tamamının kıyı kapsamında bulunduğunun keşfen saptandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 Sayılı Yasa’dan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan, çekişme konusu 229 ada 10 sayılı parselin 1972 yılındaki kadastro işleminde tapu kaydına dayalı olarak tespit gördüğü, dayanak tapunun tesis kaydının ise Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16.7.1959 tarih, 114-210 sayılı kararıyla senetsizden hükmen oluştuğu görülmektedir.
Davacı Hazine, taşınmazın belirlenecek kenar çizgisine göre kıyıda kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici .... madde eklenmiştir.
Açıklanan yasal düzenleme karşısında, eldeki dava bakımından öncelikle dava şartlarından olan hak düşürücü sürenin gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, davanın süresinde açılmış olması halinde, kadastro sırasında taşınmaza uygulanan tapu kaydının ilk tesisinin dayanağını oluşturan mahkeme kararının Hazine yönünden bağlayıcılığı üzerinde durulması da kaçınılmazdır.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin hangi tarihte kesinleştiğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması, kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar 3402 Sayılı Yasa’nın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi durumunda işin esasına girilmeden davanın reddedilmesi; dava süresinde açılmış ise, taşınmazın ilk tesis kaydının ve dayanağı ilamın tescil krokisinin mahalline uygulanıp kapsamının belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmünHUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Okundu
6.7.2009 A.R.T.