4. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/531 Karar No: 2011/1043 Karar Tarihi: 03.02.2011
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2010/531 Esas 2011/1043 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2010/531 E. , 2011/1043 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğeri aleyhine 01/04/2004 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/04/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre maddi tazminat istemine yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Manevi tazminata yönelik temyiz itirazına gelince; davacı, resmi nikahlı eşi olan davalı ..."in evlilik birliğinin devamı sırasında diğer davalı ile ilişkiye girmesi nedeniyle doğan çocuğun kendi çocuğuymuş gibi nüfusuna kaydedildiğini, uzun yıllar bu çocuğa kendi çocuğu gibi baktığını, çocuğun kendisinden olmadığını öğrenince eşi ile boşandıklarını ve eşi aleyhinde 2001 yılında soy bağının reddi davası açtığını, soy bağının reddi davasında, Adli Tıp Kurumu"ndan alınan rapor ile çocuğun kendisinden olmadığının ve bu çocuğun babasının davalılardan ... olduğunun anlaşıldığını, davalıların evlilik dışı ilişkiye girerek kendisini aldattıklarını, yaşadığı tüm bu olaylar nedeni ile psikolojisinin bozulduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı ... ise; çocuğunun olamayacağını çok önceden bilen davacının bu yönde tedavi gördüğünü, doğan çocuğun kendi çocuğu olmadığını bilerek bu durumu kabullendiğini belirterek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Yerel mahkemece, davalılardan ... ile evli olan davacı ..."in 16.04.1998"de doğan küçüğü 01.05.1998 günü nüfusuna kaydettirdiği, davalı eşin savunmalarına göre yaptırdığı muayeneler sonucu 1987"den bu yana çocuğunun olamayacağını ve küçüğün başkasından olduğunu bilen davacının 2 yıl gibi bir zaman süresince sessiz kaldığı, 31.12.2007 günlü bilirkişi raporunda doğal yoldan çocuk sahibi olma yeteneği bulunmadığı belirtilen davacının bu durumu bilerek küçüğü nüfusuna kaydettirip aradan uzun zaman geçtikten ve boşanma gerçekleştikten sonra manevi tazminat istemesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile manevi tazminat istemi reddedilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının resmi nikahlı eşi olan davalının diğer davalı ile birlikte evlilik birliğinin devamı sırasında cinsel ilişkiye girdikleri, davacının açtığı soy bağının reddi davasında Adli Tıp Kurumu"ndan alınan rapor ile çocuğun davacıdan olmadığının ve bu çocuğun babasının diğer davalı ... olduğunun anlaşıldığı, doğan çocuğunun davacının nüfusuna kayıt ettirildiği, soy bağının reddi davasının kabul edilerek küçüğün soy bağının düzeltildiği anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalıların eyleminin davacının aile bütünlüğüne ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğu benimsenip davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle manevi tazminat isteminin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle manevi tazminat yönünden BOZULMASINA; davacının maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/02/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.