Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/354
Karar No: 2019/379

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/354 Esas 2019/379 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/354 E.  ,  2019/379 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 391-65

    Sincan Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.04.2012 tarihli ve 2535-199 sayılı iddianameyle sanık ... hakkında tehdit suçundan, sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçuna yardım etme ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüse yardım etmeden açılan kamu davası ile, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2012 tarihli ve 15497-74 sayılı iddianamesiyle suç tarihinde on sekiz yaşından küçük olan sanıklar ... ve ... hakkında iştirak hâlinde nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davası arasında şahsi, hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince 22.06.2012 tarih ve 114-165 sayı ile verilen birleştirme kararı üzerine yargılama yapan Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 30.12.2013 tarih ve 132-280 sayı ile, sanıklar ... ve ...’in nitelikli kasten öldürme suçuna yardım etme, sanıklar ... ve ...’nun nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüse yardım etmeden ayrı ayrı beraatlerine; sanık ...’ın katılan ...’e yönelik nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 82/1-e, 35/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası; sanık ...’ın maktul ...’a yönelik nitelikli kasten öldürme suçuna yardım etmeden TCK’nın 82/1-e, 39/2-c, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası; sanık ...’in katılan ...’e yönelik nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 82/1-e, 35/2, 31/3 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezası; sanık ...’nun maktul ...’a yönelik nitelikli kasten öldürme suçuna yardım etmeden TCK’nın 82/1-e, 39/2-c, 31/3 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, tüm sanıklar hakkında mahsuba ve sanıklar ... ile ... hakkında hak yoksunluğuna; sanık ...’nun tehdit suçundan TCK’nın 106/1-1. cümle, 43/2-1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiştir.
    Kısmen resen temyize tabi hükümlerin sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafileri, katılanlar vekili ile Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.11.2015 tarih ve 1231-5435 sayı ile;
    "Sanıkların 11.02.2012 günü işledikleri iddia olunan suçlar nedeniyle 11.04.2012 tarihinde iddianame düzenlendiği, 30.12.2013 tarihinde dosyanın karara bağlandığı, aynı suçlardan hakkında kamu davası açılan ve hiçbir aşamada savunması alınamayan ancak olayların içinde yer aldığı belirlenen sanık ..."nun beyanının önemli ölçüde etki etme ihtimali nazara alındığında adı geçen hakkındaki yakalama emrinin infazının makul bir süre daha beklenerek, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekirken, yazılı şekilde Sadık yönünden tefrik kararı verilerek eksik inceleme sonucu mahkûmiyet ve beraat hükümleri kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 15.03.2016 tarih ve 391-65 sayı ile;
    "...Sanık ... hakkında yakalama emri çıkartıldığı, 4 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen yakalanamadığı, dosyanın tutuklu dosya olup yakalama emirli sanığın beyanın esasına bir katkı sağlamayacağı, dosyanın sürüncemede kalmaması bakımından, tefrik kararı verildiğinden Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmamasına karar verilmiştir." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine ve beraatlerine karar vermiştir.
    Direnmeye konu kısmen resen temyize tabi bu hükümlerin sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafileri, katılanlar vekili ile Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2016 tarihli ve 221507 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1090-1232 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.03.2017 tarih ve 49-733 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ..."ya yönelik kasten yaralama suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş; sanık ... hakkında katılan ..."ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece bu karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi suretiyle kesinleşmiş; sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçu, nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüse yardım etme ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davaları ise Yerel Mahkemece tefrik edilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme, nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüs ve bu suçlara yardım etmeden verilen beraat ve mahkûmiyet hükümleri ile sanık ... hakkında tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Katılanlar vekilinin temyiz dilekçelerine göre sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin bulunup bulunmadığının,
    2- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında 11.02.2012 tarihinde iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davalarında, söz konusu suçları adı geçen sanıklarla iştirak hâlinde işlediği iddiasıyla açılan kamu davaları ayrılan, hakkında yakalama kararı bulunan ve suç tarihinden inceleme tarihine kadar savunması alınamayan inceleme dışı sanık ...’nun yakalanmasının beklenilmesinin gerekip gerekmediğinin,
    Belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- Katılanlar vekilinin temyiz dilekçelerine göre sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin bulunup bulunmadığı;
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2012 tarihli ve 2535-199 sayılı iddianamesi ile sanık ..."nun, kardeşi olan inceleme dışı sanık ... aleyhine ifade vermemeleri hususunda diğer sanıklar ..., ..., ... ve ..."yu tehdit ettiği iddiasıyla kamu davası açıldığı,
    Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 30.12.2013 tarih ve 132-280 sayı ile sanık ...’nun tehdit suçundan TCK’nın 106/1-1. cümle, 43/2, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği,
    Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.11.2015 tarih ve 1231-5435 sayı ile hükmün, inceleme dışı sanık ... hakkındaki yakalama emrinin infazının makul bir süre daha beklenerek delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.03.2016 tarih ve 391-65 sayı ile bozmaya direnilerek sanık ... hakkında önceki hüküm gibi mahkûmiyet hükmü kurulduğu, hükmün sanığın yokluğunda, katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği,
    Katılanlar vekilinin 18.03.2016 havale tarihli süre tutum talebine ilişkin temyiz dilekçesiyle sadece sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkındaki hükümlerin temyiz edildiği, dilekçede sanıklar bölümünde ...’nun isminin bulunmadığı, katılanlar vekilinin 13.04.2016 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinin başlığında ise diğer sanıklarla birlikte sanık ...’nun da isminin yazılmasına rağmen dilekçede “sanıklar ..., ... hakkındaki ...’e karşı kasten öldürmeye iştirak suçundan beraatlerine, sanıklar ... ve ... hakkındaki ...’e karşı kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan beraatlerine ilişkin kararın sadece ‘beraat kararlarına ilişkin’ olarak temyizen incelenerek bozulmasına ve sanıkların ilgili suçlardan cezalandırılmalarına karar verilmesini müşteki vekili sıfatıyla, saygıyla arz ve talep ederim” şeklindeki sınırlamayla sadece sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkındaki beraat hükümlerinin temyiz edildiğinin açıkça belirtildiği,
    Yerel Mahkemece sanık ... hakkında tehdit suçundan verilen 4.500 TL adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmediği gerekçesiyle 04.05.2016 tarihinde kesinleştirildiği ve infaza verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
    Bunlardan ilki süre şartıdır. CMUK"nın 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi bahse konu maddenin 3. fıkrasındaki istisnai durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
    Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "Davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. CMUK’nın 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiş ise de on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtayca incelenmesi mümkün değildir.
    CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
    Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 04.06.1984 tarihli ve 2-196 sayılı kararında yer verildiği üzere, ilgili kişinin yüzüne karşı verilen bir hükme yönelik yasal temyiz süresi, tefhimle birlikte başlamakta olup sonradan yapılan karar tebliği, temyiz süresini yeniden başlatmayacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılanlar vekilinin 13.04.2016 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinin başlığında diğer sanıklarla birlikte sanık ...’nun da isminin yazılmasına rağmen dilekçede “Sanıklar ..., ... hakkındaki ...’e karşı kasten öldürmeye iştirak suçundan beraatlerine, sanıklar ... ve ... hakkındaki ...’e karşı kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan beraatlerine ilişkin kararın sadece ‘beraat kararlarına ilişkin’ olarak temyizen incelenerek bozulmasına ve sanıkların ilgili suçlardan cezalandırılmalarına karar verilmesini müşteki vekili sıfatıyla, saygıyla arz ve talep ederim” şeklindeki sınırlamayla sadece sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkındaki beraat hükümlerinin temyiz edildiğinin açıkça belirtildiği, sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz talebinde bulunulmadığı, bu itibarla temyiz davasının açılabilmesi için gerekli olan istek şartının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
    Öte yandan sanık ... hakkında tehdit suçundan verilen 15.03.2016 tarihli mahkûmiyet hükmünün katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği, tefhim ile başlayan bir haftalık temyiz süresinin 22.03.2016 tarihinde sona ermesine rağmen katılanlar vekilince yasal temyiz süresinden sonra 13.04.2016 tarihinde temyiz dilekçesi verildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki, sanık ..."nun tehdit suçunu dosyadaki diğer sanıklar ..., ..., ... ve ..."ya karşı işlediğinin iddia edildiği, bu itibarla katılanlar ... ve ..."in sanık ... hakkında açılan kamu davasına katılma hakkının bulunmadığı, dolayısıyla katılanlar vekilinin sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmünü temyiz etme yetkisi de bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, katılanlar vekilinin temyiz dilekçelerine göre sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin bulunmadığı anlaşıldığından, incelemenin sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet ve beraat hükümlerine yönelik sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafileri, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerine göre yapılması gerekmektedir.
    2- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında 11.02.2012 tarihinde iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davalarında, söz konusu suçları adı geçen sanıklarla iştirak hâlinde işlediği iddiasıyla açılan kamu davaları ayrılan, hakkında yakalama kararı bulunan ve suç tarihinden inceleme tarihine kadar savunması alınamayan inceleme dışı sanık ...’nun yakalanmasının beklenilmesinin gerekip gerekmediği;
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2012 tarihli ve 2535-199 sayılı iddianamesi ile, sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’nun, 11.02.2012 tarihinde iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmalarına karar verilmesi istemiyle kamu davası açıldığı,
    Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.03.2012 tarih ve 270 değişik iş sayılı kararı ile, sanık ... hakkında yakalama kararı verildiği,
    Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 26.04.2012 tarihli tensip zaptının (4) numaralı ara kararı uyarınca sanık ... hakkında Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesince çıkartılan 27.03.2012 tarihli ve 270 değişik iş sayılı yakalama kararının kaldırılması ile sanığın bulunamayışı, o tarihe kadar savunmasının alınamayışı nedeniyle hakkında CMK"nın 94. maddesine göre tutuklanmak üzere yakalama kararı çıkartılmasına karar verildiği,
    Bu karara istinaden Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanık hakkında 27.04.2012 tarihli tutuklanmaya yönelik yakalama emri düzenlendiği,
    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2012 tarihli ve 15497-74 sayılı iddianamesi ile suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanıklar ... ve ...’nun maktul ... ile katılan ...’e yönelik iştirak hâlinde nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmalarına karar verilmesi istemiyle kamu davası açıldığı,
    Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince 22.06.2012 tarih ve 114-165 sayı ile, 18 yaşından küçük sanıklar ... ve ... hakkındaki kamu davasının, yaşı büyük sanıklar ..., ... ve inceleme dışı sanık ...’nun yargılandıkları Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2012/132 esas sayılı kamu davası ile aralarında şahsi, hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesine karar verildiği,
    Yapılan yargılama sonucunda Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 30.12.2013 tarih ve 132-280 sayı ile, hakkındaki yakalama kararı infaz edilemeyen ve savunması alınamayan sanık ... hakkındaki kamu davasının ayrılmasına karar verildikten sonra, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında TCK"nın 37/1 ve 39. maddeleri delaletiyle nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraat ve mahkûmiyet hükümleri kurulduğu,
    Kısmen resen temyize tabi hükümlerin, sanıklar müdafileri, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.11.2015 tarih ve 1231-5435 sayı ile “Aynı suçlardan hakkında kamu davası açılan ve hiçbir aşamada savunması alınamayan ancak olayların içinde yer aldığı belirlenen sanık ..."nun beyanının önemli ölçüde etki etme ihtimali nazara alındığında, adı geçen hakkındaki yakalama emrinin infazının makul bir süre daha beklenerek, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekirken, yazılı şekilde sanık ... yönünden tefrik kararı verilerek eksik inceleme sonucu mahkûmiyet ve beraat hükümleri kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.03.2016 tarih ve 391-65 sayı ile bozmaya direnilerek sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında önceki hükümler gibi beraat ve mahkûmiyet kararları verildiği,
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden yapılan araştırmada, sanık ... hakkındaki yakalama kararının, dosyanın Ceza Genel Kurulunda incelendiği 07.05.2019 tarihi itibarıyla infaz edilemediğinin tespit edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından “makul sürede yargılanma hakkı” üzerinde durulması gerekmektedir.
    Adil yargılanma hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 36/1. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklindeki düzenleme ile Anayasal güvenceye kavuşturulmuş, bu anlayışa paralel olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6/1. maddesinde de; “Herkes davasının, makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ... olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” denilerek makul sürede yargılama hakkı teminat altına alınmıştır.
    Hakkın özü ile ilgili olarak, makul sürede gereksiz gecikme olmaksızın yargılanma hakkı, daha çok ceza yargılamaları ile ilişkilendirilmektedir. Çünkü hak, kamu suçlaması sonucunda ortaya çıkan korku ve endişenin en aza indirilmesi ve uzun ertelemeler nedeniyle, suçlanan kişinin kendini savunma kabiliyetini zayıflatma olasılığını ortadan kaldırılması yönünde, yargılama öncesi gereksiz ve bunaltıcı tutukluluğun önlenmesi için önemli bir güvencedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ilk kararlarından itibaren makul sürede yargılama hakkına açıklık getirmiş ve hakkın amacının hak arayanların, yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasından korunması ve suçlanan ya da herhangi bir nedenle yargı kararı bekleyen kişinin uzun süre, işin nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamasının önlenmesi olduğunu belirtmiştir. (Başar Başaran, Adil Yargılama Hakkı, Yüksek Lisans Tezi, s. 107 -113.)
    Bununla birlikte davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasa"nın 141. maddesinin de Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereğince, makul sürede hakkaniyetle yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
    Öte yandan, AİHM Hentrich v Fransa A 296-A (1994) ve Rezette v Lüksemburg (2004) vb. kararlarında, iki ya da daha fazla sanığın davasının birleştirilmesinin makul olabileceğini, ancak bu durumun sanıklardan herhangi birinin davasındaki gecikmeyi meşru kılmayacağının gözden ırak tutulmaması gerektiğini; hem cezai hem cezai olmayan davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığının davanın özel koşullarına göre değerlendirilmesini (König v Federal Almanya A 27, 1978), mutlak bir süre sınırının bulunmadığını, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde her zaman gözetilen etkenlerin davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili idari ve yargısal makamların tutumları olduğunu vurgulamıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2012, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2012 tarihli iddianameleriyle sanıklar ..., ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’nun, 11.02.2012 tarihinde iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmalarına karar verilmesi istemiyle kamu davaları açıldığı, soruşturma aşamasında savunması alınamayan inceleme dışı sanık ... hakkında Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.03.2012 tarihli ve 270 değişik iş sayılı kararı ile yakalama kararı verildiği, kovuşturma aşamasında ise Yerel Mahkemece soruşturma aşamasında verilen yakalama kararı kaldırılarak sanık hakkında 27.04.2012 tarihli tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlendiği, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 30.12.2013 tarihli duruşmada yakalama kararı infaz edilemeyen sanık ... hakkındaki kamu davasının ayrılmasına karar verilerek diğer sanıklar hakkında mahkûmiyet ve beraat hükümleri kurulduğu, bu hükümlerin Özel Dairece 11.11.2015 tarihli karar ile, olayların içerisinde yer aldığı belirlenen ancak hiçbir aşamada savunması alınamayan inceleme dışı sanık ... hakkındaki yakalama emrinin infaz edilmesinin makul bir süre daha beklenilmesi, yakalanması durumunda ise delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemece bozma üzerine yapılan 23.02.2016 tarihli duruşmada bozma kararına direnilmesine karar verildikten sonra 15.03.2016 tarihli duruşmada diğer sanıklar hakkında önceki hüküm gibi mahkûmiyet ve beraat kararları kurulduğu, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden yapılan kontrolde sanık ... hakkındaki yakalama emrinin, inceleme tarihi olan 07.05.2019 tarihi itibarıyla infaz edilemediğinin tespit edildiği dosyada; sanıkların iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında, suç tarihinden itibaren yakalanamayan inceleme dışı sanık ...’nun beyanlarının, diğer sanıkların hukuki durumunu önemli derecede etkileme ihtimali bulunmakta ise de, sanıklar ... ile ...’ın 27.03.2012 tarihinden itibaren tutuklu olmaları, 11.02.2012 olan suç tarihinden inceleme tarihine kadar 7 yıldan fazla bir sürenin geçmiş olması, suç tarihinden inceleme tarihine kadar yakalanamayan sanık ...’nun yakalanıp yakalanamayacağı veya ne zaman yakalanacağının belirli olmaması yakalansa dahi susma hakkını kullanma veya atılı suçları inkar etme ihtimalinin de bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ...’nun yakalanmasının beklenilmesine devam edilmesinin diğer sanıkların yargılamalarının öngörülemeyecek ölçüde sürüncemede kalmasına yol açacağı, davanın belirsiz süre uzamasına sebebiyet verecek bu durumun, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını emreden Anayasa’nın 141. maddesine aykırılık oluşturacağı gibi diğer sanıkların gerek Anayasa’nın 36/1 gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6/1. maddesinde teminat altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlaline neden olacağı anlaşıldığından, yargılamada gelinen bu aşama itibarıyla sanık ...’nun yakalanmasının beklenilmesine gerek olmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükümlerin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Sanıklar ..., ..., ... ve ..."nun iştirak hâlinde işledikleri iddia edilen nitelikli kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan beraat ve mahkûmiyet hükümleriyle ilgili Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Hükümlerin esasının incelenmesi için dosyanın, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    ..

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi