Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın mal varlığının bir kısmını satıp arsa alarak üzerine ev yaptığını ve davalı eşi adına tescil ettirdiğini, bir taşınmazını da davalı kuruma bağışladığını, tasarruflarının bir bölümünü de bankada mevduata dönüştürdüğünü, yapılan işlemlerin mirasçıların saklı paylarını zedelemek amaçlı olduğunu ileri sürerek saklı paylarına tecavüz edilen kısım oranında miras hakkının davalılardan faiziyle tahsiline, iptali gereken tasarruflarla karşılaşıldığı takdirde söz konusu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı İ... Zamanaşımı itirazında bulunarak iddiaların yerinde olmadığını, adına kayıtlı taşınmazı birikimleri ile satın aldığını, m... ilk eşinden kalan taşınmazını davacılara bıraktığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davalı Kızılay Genel Müdürlüğü, zamanaşımı itirazında bulunarak miras bırakanın yaptığı temlikin mirasçıların saklı paylarını zedeleme kastı bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın mirasçıların saklı paylarını zedeleme kastıyla davalılara temlikte bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 11.10.2001 tarihinde ölen miras bırakanın çekişme konusu 11 parselde bulunan 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini 9.1.1989 tarihinde resmi akitle davalı Kızılay’a bağışladığı, 113 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davalı İ.... 4.7.1983 tarihinde dava dışı üçüncü kişiden bizzat satın aldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, davalı İ... adına kayıtlı taşınmazın bedelinin miras bırakan tarafından ödendiğini, her iki tasarrufun saklı paylarını zedelemek kastı ile gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği gibi; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; kayden davalı İmren adına kayıtlı 814 ada 113 parsel sayılı taşınmazın bedelinin miras bırakan tarafından ödenip ödenmediği yeterince açıklığa kavuşturulmamıştır.
Hal böyle olunca; davalı İmren adına kayıtlı taşınmazın bedelinin muris tarafından ödenip ödenmediğinin araştırılması için taraf delillerinin toplanması, tanıklarının dinlenmesi, bedelin muris tarafından ödendiğinin saptanması halinde her iki taşınmaz yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bir incelemenin yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.