Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/15718
Karar No: 2020/3992
Karar Tarihi: 24.06.2020

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/15718 Esas 2020/3992 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/15718 E.  ,  2020/3992 K.

    "İçtihat Metni"

    14. Hukuk Dairesi

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05/09/2012 gününde verilen dilekçe ile suya vakı elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Davacı, 144 parsel No’lu taşınmazın maliki olduğunu, ... tarafından 1955 yılında ... ve civarı sakinlerinin içme suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla çalışmaların yapıldığını ve dava konusu çeşmenin içme suyunu karşılaması amacıyla hizmete sunulduğunu, söz konusu tarihten beri çeşmenin bölge halkının içme suyu ihtiyacını karşıladığı gibi, artan su ile de civardaki ağaçların sulanmasında kullanıldığını, davalılar tarafından 2010 yılı Haziran ayından itibaren 144 ada 14 No’lu parsel içerisinde sondaj faaliyetlerinin başlatıldığını, 2011 yılı Kasım ayında ise faaliyete geçirildiğini, sulama dönemi olmaması nedeniyle kuyu kullanılmadığından, çeşmeye vaki bir zararın olup olmadığının tespit edilemediğini, 2012 yılı Nisan, Mayıs aylarından itibaren fiilen kullanılmaya başlanan kuyunun, sondaj pompasının çalıştırılmaya başlamasından sonra kurumaya başladığını, böylece davalılara ait su kuyusunun ... tarafından yapılmış bulunan içme suyu kuyusuna zarar verdiğinin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/3 D.İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, 144 parselindeki bahçe ve ağaçların suya ihtiyaç duyulan bir dönemde kuyu sondajı yapılarak, çeşme suyunun kurumasına sebebiyet verilmiş olması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilerek mevcut çalışmaların durdurulmasına, suya vaki müdahalenin men"i ile kuyu hakkında kal kararı verilmesini istemiştir
    Davalılar ..., ... ve ..., ,,,’nin izni ile kuyu açtıklarını, içme suyuna müdahalelerinin bulunmadığını, davacının açtığı kuyunun çeşmeyi etkilediğini, çeşme suyu ile bahçe sulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
    Mahkemece, 14 parsel sayılı taşınmazdaki sondaj kuyusunda yapılan pompa denemesi sonucunda çeşme debisinin %71 oranında azalması dolayısıyla sondaj kuyusunun çeşme debisini olumsuz yönde etkilemesi, sebebiyle davanın kabulüne, davaya ve talebe konu olan ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 114 ada 14 nolu parsel içerisinde bulunan su kuyusunun, ... Mahallesi 114 ada 4 No’lu parsel içerisinde bulunan köy çeşmesine yaptığı müdahalenin menine ve masrafı davalılarca karşılanmak üzere ... Mahallesi 114 ada 14 No’lu parsel içerisinde bulunan su kuyusunun kaline, karar verilmiştir.
    Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
    Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
    Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
    Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
    Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
    Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
    Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
    Türk Medeni Kanununun 756/2. maddesi gereğince "Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur" hükmü doğrultusunda kaynak hakkı ancak tapuda düzenlenecek resmi senetle tapu malikinin rızası ile kurulabilir.
    Yine benzer şekilde Türk Medeni Kanununun 837. maddesi de "Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
    Madde hükmünde belirtildiği üzere, kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılması mümkündür.
    Gerçekten Türk Medeni Kanununun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, ... ve civarı halkın içme suyu ihtiyacının karşılanması için ... Genel Müdürlüğü tarafındn 1955 yılında dava konusu çeşmenin yapıldığını, o tarihten beri bölge halkının içme suyu ihtiyacını karşıladığı ve artan su ile de ağaçlarını suladığını, davalının kendi parselinde açtığı sondaj kuyusunun kullanılması sonucunda çeşme suyunun kuruduğunu iddia etmektedir. Mahkemece dava konusu yerde iki kez keşif yapılmıştır. Keşifler sonucu alınan raporlardan; dava konusu çeşme ve gözesinin 114/4 parsel içinde olduğu,çeşme suyuna ait 144/4 parselde ve 144 parselde iki adet depo olduğu,ve çeşme suyunun azalmasına neden olduğu bildirilen sondaj kuyusununda davalının 144/14 parseli içinde olduğu anlaşılmaktadır. 20.10.2014 tarihli Jeoloji-Hirojeoloji Mühendisi raporunda davalı kuyusunun çalıştırılmadan yapılan ölçümde çeşmenin debisinin 0,106 lt/sn olarak belirlendiğini,sondaj kuyusunun dalgıç pompasının çalıştırılmasından sonra ise çeşmen suyunun debisinin 0,032 lt/sn olduğu ve dava konusu kuyunun çeşmenin yeraltı suyu güzergahı üzerinde(çeşmeyi besleyen akifer seri üzerinde olduğu) olduğunu, yapılan bu pompa denemesi sonucunda çeşme suyu debisinin %71 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar bilirkişi tarafından kuyu nedeniyle çeşmenin suyunun azaldığı tespit edilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma yeterli görülmemiştir.
    Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
    Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
    1465 sayılı ... Suları Tüzüğünün 15. maddesi gereğince yeraltı suyunu kullanacak arazi veya kuyu sahibinin veya işletmecilerinin faydalı su ihtiyacı; sırasıyle içme, temizlik, belediye hizmetleri, hayvan sulaması, zirai sulama ve maden ve sanayi suyu, sportif ve benzeri tesislerin faydalı kullanış miktarı gözönünde bulundurularak tahsis edilecek maksada göre ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle... tarafından tespit edilir. Davalı kuyuyu... nin izni ile açıldığını bildirmiş ancak bu husus araştırılmamıştır.
    Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi