10. Hukuk Dairesi 2015/9972 E. , 2016/6561 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılığı ile 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamındaki sigortalılığı çakıştığından, çakışan dönemde 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamındaki sigortalılığın geçerli olduğunun ve 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında sigortalılık nedeniyle kuruma borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içeriğinden, davacının dosyada bulunan sigortalılık bilgilerine göre, 04.10.2007-10.05.2008, 06.03.2009-25.06.2009, 03.07.2009-19.08.2009, 16.12.2009-31.05.2011, 07.01.2012-30.12.2012 tarihleri arasında 506 sayılı Kanuna tabi olarak çalıştığı, 12.09.1985 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile vergi kaydına istinaden, 02.01.1984 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında... tescilinin yapıldığı, 02.01.1984-25.05.1988 ve 01.01.1997-31.10.1997 tarihleri arası giyim imalatı faaliyetinden vergi kaydı olduğu, ortağı olduğu ....’nin vergi kaydının ise 31.08.2002 tarihinde sona ermesine rağmen dosyaya yansıdığı kadarıyla sicil kaydının devam ettiği, dosya içerisinde bulunan 05.08.2013 tarihli sigortalılığını gösteren cetvelden üzere Kurumca 02.01.1984-29.02.1984, 11.05.2008-28.02.2011, 01.06.2011-06.10.2011, 01.11.2011-06.01.2012 ve 31.12.2012- devam şeklinde Bağ-Kur sigortalısı kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın, davacının çakışan 06.03.2009-25.06.2009, 03.07.2009-19.08.2009 ve 16.12.2009- 28.02.2011tarihleri arası 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında mı yoksa 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında mı sigortalı kabul edileceği ve bunun sonucu olarak 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında prim borcu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
1- Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinin (I) numaralı bendinde, Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlardan, limited şirketlerin ortaklarının bu Kanun kapsamında sigortalı sayılacakları
belirtildikten sonra 25. maddesinde, şirketlerle ilgisi kalmayanların sigortalılıklarının, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten itibaren, iflâsına karar verilmiş olan tasfiye halindeki şirket ortaklarının, şirketin mahkemece tasfiyesine karar verildiği, iflâsına karar verilmiş olan veya tasfiye halindeki şirket ortaklarından hizmet akdi ile çalışanların ise çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce sona ereceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 4/l-(b) maddesinde, bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kollan uygulaması bakımından, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, limited şirketlerin ortaklarının sigortalı sayılacağı hüküm altına alındıktan sonra, 9. maddesinin 1. fıkrasında, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından 4/l-(b] maddesi kapsamındaki sigortalılardan, limited şirketlerin ortaklarından paylarının tamamım devreden sigortalıların, pay devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın istemesi durumunda, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların istememesi durumunda, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği tarihten itibaren sona ereceği belirtilmiştir.
5510 sayılı Kanunun, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, "Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır." düzenlemesine yer verilmiş iken; 53 üncü maddenin birinci fıkrası, 6111 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile değiştirilerek, "Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a] ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanunun yürürlük tarihlerini düzenleyen 125 inci maddesinin (b) bendinde, 33 üncü maddenin, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımını takip eden ayın birinci gününde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, anılan dönemde, davacının hangi tarihler arasında limited şirket ortağı olduğu, hisse devrinin bulunup bulunmadığı ve bu konuda ortaklar kurulunca karar verildiği tarih araştırılarak, şirketin tasfiye sürecine girdiğinin anlaşılması halinde, tasfiyenin hangi tarihte başlayıp sona erdiği, yukarıda geçen 9. maddede belirtilen yasal düzenleme kapsamında davacının Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığı belirlenerek, 5510 sayılı Yasanın 4/1- b maddesine göre sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir. Çakışan dönemde 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılığı geçerli olması halinde, 6111 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile değişiklikten önce yürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasanın 53. maddesine göre önce başlayan sigortalılık olan
5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılığın geçerli olacağı değerlendirilerek bu kapsamda değerlendirme yapılmalıdır. Yine, 23.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddenin "kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan. Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. ...” hükmü gözetilerek, Kurumdan davacının sigortalılığının anılan yasal düzenleme kapsamına girip girmediği ve durdurulması gereken tarih sorularak bu çerçevede, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılığa yönelik prim borcunun varlığı araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
2- Prim yönünden ise, davacıya tahakkuk ettirilen 16.800 TL tutarındaki primin, ihya edilen 30.04.2008 öncesi süre yönünden olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, 16.800 TL tutarındaki bu primlerin yazılı şekilde 30.04.2008 tarihi sonrası için tahakkuk ettirildiği şeklinde değerlendirilmesi hatalıdır. Bu nedenle dava konusu uyuşmazlığın olduğu döneme yönelik primler kurumdan sorularak belirlenmeli sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.