Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 1203 ada 1 parsel sayılı taşınmazı bedelini ödeyerek satın alıp davalı adına tescil ettirdiğini,davalının baskı ve hilesi ile tescilin yapıldığını,temlik ile saklı payının ihlal edildiğini,murisin vekili sıfatıyla hareket eden davalının murisin banka hesaplarını da boşalttığını ileri sürüp tasarrufların iptali ile miras paylarının adlarına tesciline,olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı,davanın zaman aşımı süresinde açılmadığını,dava konusu taşınmazın yıllardır murisin bakımını yaptığından minnet duygusu ile kendisi adına tescil edildiğini,mal kaçırma ve saklı payı ihlal kastının bulunmadığını,iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla,tetkik hakimi Emine Solmazlar’ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteği tebliğat gideri karşılanmadığından reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazı davalının 07.01.2003 tarihli akitle dava dışı E...D.... den satış suretiyle edindiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan temlikte satış bedelini murisin ödediğini ileri sürerek eldeki davayı
açmıştır. Mahkemece, miras bırakanın üçüncü kişiden bedelini ödeyerek (gizli bağış) taşınmazı davalı adına tescil ettirme işleminde 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek tapu iptali ve tescil isteği yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; davacılar tapu iptali ve tescil isteği yanında tenkis isteğinde de bulunmuşlardır.
Ne var ki, mahkemece tenkis isteği yönünden bir araştırma ve inceleme yapılmış değildi Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun
564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zeleleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına
tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir Hal böyle olunca; tenkis isteği yönünden yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.