Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/2636
Karar No: 2018/7350
Karar Tarihi: 13.04.2018

un işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın - aynen iade - suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi - - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/2636 Esas 2018/7350 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2018/2636 E.  ,  2018/7350 K.

    "İçtihat Metni"



    İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli ve nitelikli tehdit suçlarından sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca 4 kez 1 yıl 8 ay hapis ve 4 kez 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2013 tarihli ve 2012/570 esas, 2013/79 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 28/02/2018 gün ve 94660652-105-34-6132-2016-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/03/2018 gün ve 2018/19866 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
    Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
    Aynı Makemenin 16/03/2016 tarihli aynen infaza ilişkin ek kararının, ilk kararın kanun yararına bozulması halinde hukuken geçersiz olacağı düşünülerek yapılan incelemede,
    Dosya kapsamına göre,
    1- Sanığın mağdurlara "ya kürtleri buradan göndereceksin yada dükkanına zarar vereceğiz, senin yaptığını taksimdeki orospular yapmaz...” şeklinde sözlerle her dört müştekiyi de aynı anda tehdit ettiğinin ve onlara yönelik çalışma hürriyetini ihlâl ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, anılan suçların birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği bir kez ceza verilip, bu cezanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 43/2. maddesi ile artırılması gerekirken, her bir müşteki için ayrı ayrı ceza verilmesinde,
    2- Anayasanın 141, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkân verecek biçimde olması gerektiği, Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdanî kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukukî nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanunî bağlamda tartışılması gerekirmesi karşısında, sanık hakkında gerekçesiz hüküm kurulmasında,
    3- 5271 sayılı Kanun"un 226. maddesinde yer alan, "(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem
    üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." biçiminde düzenleme karşısında, sanık ... hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2012/97593 soruşturma sayılı ve 05/07/2012 tarihli iddianamesiyle 5237 sayılı Kanun"un 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmasına karşın, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye aykırı olarak ek savunma hakkı verilmeden, sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezanlandırılmasına, bu cezaların anılan Kanun"un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesinde,
    4- Sanık hakkında hükmolunan cezaların 2 yıldan az hapis cezası olması ve adlî sicil kaydında da hapis cezasını gerektiren mahkûmiyetinin bulunmaması karşısında, 5271 sayılı Kanun"un 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmemesinde,
    5- 5271 sayılı Kanun"un 210/1. maddesinde yer alan, "Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir." biçiminde düzenleme karşısında, sanığın atılı suçlamaları kabul etmemesi ve mağdurların ise kendi aralarında birbirleriyle farklılıklar içeren anlatımlarda bulundukları anlaşılmakla, olayın tek tanığı durumunda bulunan Füsun Uzuner ise anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak duruşmaya çağrılıp dinlenmeden karar verilmesinde,
    6- Sanığın, akrabası olan Samet Dinç"in müştekilerden Levent Karagöz ile çalışmış olduğu iş yerinde tartışması ve kavga etmesi nedeniyle 30/06/2012 günü şikâyetçi Uğur Uzunere ait Kemerburgaz İstanbul Caddesinde bulunan İskele Balıkçısı isimli iş yerine geldikleri, burada şikâyetçilerle tartışmaya başladıkları, tüm şiâyetçilere hitaben sinkaflı kelimelerle hakaret ettikleri, sinkaflı kelimelerle hep birlikte şikâyetçileri tehdit ettikleri, "... ya kürtleri buradan göndereceksin ya da dükkanına zarar vereceğiz, bu iş yerinde kürt çalıştırmayacaksın, bu senin yaptığını Taksimdeki orospular yapmaz..." demek suretiyle birden fazla kişi ile beraber tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyeti aleyhine suç işlediklerinin iddia edildiği, hakaret suçlarından şikâyet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesine dair kararlar verildiği, sanığın diğer eylemleri nedeniyle de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezanlandırılmasına ve bu cezaların ertelenmesine karar verildiği, ancak; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/11/2014 tarih ve 2013/4-663 esas, 2014/498 sayılı kararında açıklandığı üzere, sanığın mağdurlara yönelik eylemlerinin aynı yer ve zamanda, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleştirilip geçekleştirilmediği, hukuken bir bütün halinde tek bir suçu oluşturup oluşturmadığı ve bu bağlamda, 5237 sayılı Kanun"un 42. ve 44. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasının gerektiği gözetilmeden karar verilmesinde,
    isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

    ./..
    .3.




    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli ve nitelikli tehdit suçlarından sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca 4 kez 1 yıl 8 ay hapis ve 4 kez 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2013 tarihli ve 2012/570 esas, 2013/79 sayılı kararının,
    1- Sanığın mağdurlara "ya kürtleri buradan göndereceksin yada dükkanına zarar vereceğiz, senin yaptığını taksimdeki orospular yapmaz...” şeklinde sözlerle her dört müştekiyi de aynı anda tehdit ettiğinin ve onlara yönelik çalışma hürriyetini ihlâl ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, anılan suçların birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği bir kez ceza verilip, bu cezanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 43/2. maddesi ile artırılması gerekirken, her bir müşteki için ayrı ayrı ceza verilmesinde,
    2- Anayasanın 141, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkân verecek biçimde olması gerektiği, Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdanî kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukukî nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanunî bağlamda tartışılması gerekirmesi karşısında, sanık hakkında gerekçesiz hüküm kurulmasında,
    3- 5271 sayılı Kanun"un 226. maddesinde yer alan, "(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." biçiminde düzenleme karşısında, sanık ... hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2012/97593 soruşturma sayılı ve 05/07/2012 tarihli iddianamesiyle 5237 sayılı Kanun"un 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmasına karşın, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye aykırı olarak ek savunma hakkı verilmeden, sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezanlandırılmasına, bu cezaların anılan Kanun"un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesinde,

    ./..
    .4.






    4- Sanık hakkında hükmolunan cezaların 2 yıldan az hapis cezası olması ve adlî sicil kaydında da hapis cezasını gerektiren mahkûmiyetinin bulunmaması karşısında, 5271 sayılı Kanun"un 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmemesinde,
    5- 5271 sayılı Kanun"un 210/1. maddesinde yer alan, "Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir." biçiminde düzenleme karşısında, sanığın atılı suçlamaları kabul etmemesi ve mağdurların ise kendi aralarında birbirleriyle farklılıklar içeren anlatımlarda bulundukları anlaşılmakla, olayın tek tanığı durumunda bulunan Füsun Uzuner ise anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak duruşmaya çağrılıp dinlenmeden karar verilmesinde,
    6- Sanığın, akrabası olan Samet Dinç"in müştekilerden Levent Karagöz ile çalışmış olduğu iş yerinde tartışması ve kavga etmesi nedeniyle 30/06/2012 günü şikâyetçi Uğur Uzunere ait Kemerburgaz İstanbul Caddesinde bulunan İskele Balıkçısı isimli iş yerine geldikleri, burada şikâyetçilerle tartışmaya başladıkları, tüm şiâyetçilere hitaben sinkaflı kelimelerle hakaret ettikleri, sinkaflı kelimelerle hep birlikte şikâyetçileri tehdit ettikleri, "... ya kürtleri buradan göndereceksin ya da dükkanına zarar vereceğiz, bu iş yerinde kürt çalıştırmayacaksın, bu senin yaptığını Taksimdeki orospular yapmaz..." demek suretiyle birden fazla kişi ile beraber tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyeti aleyhine suç işlediklerinin iddia edildiği, hakaret suçlarından şikâyet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesine dair kararlar verildiği, sanığın diğer eylemleri nedeniyle de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezanlandırılmasına ve bu cezaların ertelenmesine karar verildiği, ancak; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/11/2014 tarih ve 2013/4-663 esas, 2014/498 sayılı kararında açıklandığı üzere, sanığın mağdurlara yönelik eylemlerinin aynı yer ve zamanda, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, hukuken bir bütün halinde tek bir suçu oluşturup oluşturmadığı ve bu bağlamda, 5237 sayılı Kanun"un 42. ve 44. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasının gerektiği gözetilmeden karar verilmesinde,
    isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Sanık ... hakkında kurulan hükümlerin gerekçesiz olup olmadığının, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının ve sanığa ek savunma hakkı verilmesinin gerekip gerekmediğinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair kararın gerekçesinin yasal olup olmadığının, olayın tek tanığının dinlenmesinin gerekip gerekmediğinin, TCK"nın 42 ve 44. maddeleri tartışılmadan hükümler kurulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.


    ./..
    .5.




    III- Hukuksal Değerlendirme:
    Anayasanın 141, CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde olması gerekir. Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 226. maddesinde"(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." biçiminde düzenleme yapılmıştır.
    5271 sayılı CMK"nın 231/6. maddesinde "(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
    a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
    c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez."
    biçiminde düzenleme yapılmıştır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı
    takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır. Gerek koşulları oluştuğu halde bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması, gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleşmiş olmasına karşın bu koşulların oluşmadığından bahisle bu kurumun uygulanmamasına ilişkin hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle bu hususların yasa yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde de bir kuşku bulunmamaktadır.
    5271 sayılı CMK"nın 210/1. maddesinde "Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir." biçiminde düzenleme yapılmıştır.
    5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnalarına, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/11/2014 tarih ve 2013/4-663-2014/498 E-K. sayılı kararında açıklandığı üzere, tehdit suçunun tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenmesi de mümkündür. Örneğin failin karşısındaki topluluğa hitaben "hepinizi öldüreceğim" demesi gibi. Bu takdirde TCK"nun 43/2. maddesi uyarınca aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanacak, zincirleme suç hükümlerinde olduğu gibi faile tek ceza verilip bu ceza TCK"nun 43/1. maddesi uyarınca arttırılacaktır. Tehdit suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için tehdidin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek tehdit içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir. Aksine, şekli bir yorum ve bakış açısıyla bu bütünlük görmezlikten gelinerek, her bir mağdura yönelik hareketin bağımsız birer fiili oluşturduğunun kabul edilmesi ve gerçek içtima hükümlerinin uygulanması halinde, cezalandırmada adaletsizliğe yol açılacağı gibi "fiilin hukuki anlamda tekliği" prensibine de aykırı davranılmış olacaktır.
    İncelenen dosyada;
    Sanık ve haklarında atılı suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar kurulan diğer iki sanık için, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2012/97593 soruşturma sayılı dosyası üzerinden 05/07/2012 tarihli iddianameyle "Şüphelilerin akrabaları olan Samet Dinç"in şikayetçilerden Levent Karagöz ile çalışmış olduğu iş yerinde tartışması ve kavga etmesi nedeniyle 30/06/2012 günü şikayetçi Uğur Uzunere ait Kemerburgaz İstanbul Caddesinde bulunan İskele Balıkçısı isimli iş yerine geldikleri, burada şikayetçilerle tartışmaya başladıkları tüm şikayetçilere hitaben sinkaflı kelimelerle hakaret ettikleri, sinkaflı kelimelerle hep birlikte şikayetçileri tehdit ettikleri, ya kürtleri buradan göndereceksin ya da dükkanına zarar vereceğiz, bu iş yerinde kürt çalıştırmayacaksın, bu senin yaptığını Taksimdeki orospular yapmaz demek suretiyle birden fazla kişi ile beraber tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyeti aleyhine suç işledikleri, Şikayetçiler beyanı, şüpheliler beyanı, tanıklar beyanı, arama yakalama görüşme tutanakları ve ekli evrak kapsamından anlaşılmakla; Şüphelilerin yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan müsnet suçlardan 5237 sayılı TCK"nın 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61, 62 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları" talebiyle kamu davası açıldığı,

    Dosyanın İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/570 esasına kaydedildiği, yapılan yargılama sonucunda, "Yukarıda açık kimliği yazılı Şüphelilerin akrabaları olan Samet Dinç"in şikayetçilerden Levent Karagöz ile çalışmış olduğu iş yerinde tartışması ve kavga etmesi nedeniyle 30/06/2012 günü şikayetçi Uğur Uzunere ait Kemerburgaz İstanbul Caddesinde bulunan İskele Balıkçısı isimli iş yerine geldikleri, burada şikayetçilerle tartışmaya başladıkları tüm şikayetçilere hitaben sinkaflı kelimelerle hakaret ettikleri, sinkaflı kelimelerle hep birlikte şikayetçileri tehdit ettikleri, ya kürtleri buradan göndereceksin ya da dükkanına zarar vereceğiz, bu iş yerinde kürt çalıştırmayacaksın, bu senin yaptığını Taksimdeki orospular yapmaz demek suretiyle birden fazla kişi ile beraber tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyeti aleyhine suç işledikleri, Şikayetçiler beyanı, şüpheliler beyanı, tanıklar beyanı, arama yakalama görüşme tutanakları ve ekli evrak kapsamından anlaşılmakla, Şüphelilerin yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan müsnet suçlardan 5237 sayılı TCK"nın 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61, 62 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları kamu adına iddia ve talep olunur." içerikli iddianameyle açılan kamu davası üzerine yapılan yargılamalar sonucunda, TCK"nın 43/2. maddesi kapsamında zincirleme suç durumuyla 44/1. maddesi kapsamında fikri içtima durumu olmaksızın atılı tüm suçların aynen iddianamede anlatılan şekilde her üç sanık yönünden de, mağdur sayısı kadar olmak üzere 4(dört) kere tüm yasal unsurlarıyla birlikte ayrı ayrı sübuta erdiği, duruşmaya katılan mağdurların sanıklardan şikayetçi olmadıklarını belirtmeleri karşısında atılı takibi şikayete bağlı hakaret suçu yönünden düşme kararı verilmesi gerektiği, sanık ..."in adli sicil kayıt örneğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kayıt mevcut olup, diğer iki sanığın ise sabıkasız oldukları ve tüm sanıkların suçlarını tevil yollu ikrar ettikleri, dosyada mevcut tüm delillerden anlaşılmış olmakla" şeklindeki gerekçeyle kanun yararına bozmaya konu edilen sanık ... hakkında, hakaret suçlarından şikayet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesine, diğer

    ./..
    .8.



    eylemleri nedeniyle de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezanlandırılmasına, bu cezaların anılan Kanun"un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği,
    Bu hükümlerin 08.03.2013 tarihinde temyiz edilmeksizin yöntemince kesinleştiği, sanığın denetim süresi içerisinde 27.11.2013 tarihinde gerçekleştirdiği kasten yaralama eylemi nedeniyle, İstanbul 80. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/380 E.-2014/384 K. sayılı ve 30.12.2014 tarihli kararıyla neticeten 3 ay 22 gün hapis cezasına mahkum edildiği bu kararın 11.02.2016 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleşmesi üzerine erteli cezaların infazı için ihbarda bulunulduğu, İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/570 Esas, 2013/79 Karar sayılı ve 16/03/2016 tarihli ek kararıyla erteli cezaların aynen infazına karar verildiği anlaşımıştır.

    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    Sanığın, akrabası olan Samet Dinç"in şikayetçilerden Levent Karagöz ile çalışmış olduğu iş yerinde tartışması ve kavga etmesi nedeniyle 30/06/2012 günü şikayetçi Uğur Uzuner"e ait Kemerburgaz İstanbul Caddesi"nde bulunan İskele Balıkçısı isimli iş yerine geldikleri, burada şikayetçilerle tartışmaya başladıkları, tüm şikayetçilere hitaben sinkaflı kelimelerle hakaret ettikleri, sinkaflı kelimelerle hep birlikte şikayetçileri tehdit ettikleri, ya kürtleri buradan göndereceksin ya da dükkanına zarar vereceğiz, bu iş yerinde kürt çalıştırmayacaksın, bu senin yaptığını Taksim"deki orospular yapmaz demek suretiyle birden fazla kişi ile beraber tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyeti aleyhine suç işledikleri iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2012/97593 soruşturma sayılı ve 05/07/2012 tarihli iddianamesiyle 5237 sayılı TCK"nın 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61, 62 maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış, yargılama sonunda hakaret suçlarından şikayet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesine, diğer eylemleri nedeniyle de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve bu cezaların ertelenmesine karar verilmiştir.
    Anayasanın 141, CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde olması gerekir. Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılması gerekirmektedir. Kanun yararına bozmaya konu edilen hükümlerde ise, açıklanan bu hususlara uyulmayarak gerekçesiz hükümler kurulmuştur.
    Sanık atılı suçlamaları kabul etmemiş, mağdurlar ise kendi aralarında birbirleriyle farklılıklar içeren anlatımlarda bulunmuşlardır. Olayın tek tanığı durumunda bulunan Füsun Uzuner duruşmaya çağrılmamış ve dinlenmemiştir.
    ./..
    .9.



    Sanığın, TCK"nın 106/1.1. cümle, 2-c, 125/1, 43/2, 117/1, 119/1-c, 44, 53, 61, 62 maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmasına karşın, CMK"nın 226. maddesine aykırı olarak sanığa ek savunma hakkı verilmeden, sanığın TCK"nın 106/2-c, 62/1-2, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca dört kez 1 yıl 8 ay hapis ve dört kez 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Sanığın mağdurlara "ya kürtleri buradan göndereceksin yada dükkanına zarar vereceğiz, senin yaptığını taksimdeki orospular yapmaz...” şeklinde sözlerle her dört müştekiyi de aynı anda tehdit ettiğinin ve onlara yönelik çalışma hürriyetini ihlâl ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, anılan suçların birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği bir kez ceza verilip, bu cezanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 43/2. maddesi ile artırılması gerekirken, her bir müşteki yönünden sanığa ayrı ayrı ceza verilmiştir.
    Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/11/2014 tarih ve 2013/4-663-2014/498 E-K. sayılı kararında açıklandığı üzere, sanığın mağdurlara yönelik eylemlerinin aynı yer ve zamanda, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleştirilip geçekleştirilmediği, hukuken bir bütün halinde tek bir suçu oluşturup oluşturmadığı ve bu bağlamda, TCK"nın 42. ve 44. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasının gerektiği gözetilmemiştir.
    Sanığın adli sicil kaydının incelenmesinde, suç tarihi itibariyle sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair bir adet kayıt bulunmaktadır. Sanık, ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiğini beyan etmiştir. Sanığa isnat edilen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit ve iş ve çalışma hürriyetinin ihali suçları nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanık hakkında yükletilen suçlardan hüküm kurulurken sabıkasız oluşu ve duruşmada gözlemlenen hali olumlu değerlendirilerek takdiri indirim uygulanmasına, yine verilen cezanın süresiyle niteliği, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan ötürü sabıkasının bulunmaması ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık nazara alınıp yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak hükmolunan hapis cezalarının ertelenmesine karşın, "atılı suçun mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, "hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi" durumu sözkonusu ise de, adli sicil kayıt örneğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kayıt mevcut olup mahkememizde bu yönden olumlu kanaat oluşmadığından," biçimindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Oysa ki; CMK"nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmemiş ve her iki suç yönünden kanuni olmayan gerekçeyle, CMK"nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
    Bu açıklamalar karşısında; sanık ...’in,TCK"nın 106/2-c, 117/1, 119/1-c ve 62/1-2. maddeleri uyarınca 4 kez 1 yıl 8 ay hapis ve 4 kez 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, cezalarının anılan Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2013 tarihli ve 2012/570 esas, 2013/79 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
    IV-Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle,
    Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2013 tarihli ve 2012/570 esas, 2013/79 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4 maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 13/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi