8. Hukuk Dairesi 2012/1634 E. , 2012/2640 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal paylaşımı, katkı payı ve mal rejimi tasfiyesi
Davacı-birleşen dosyada davalı ... ile davalılar-birleşen dosyada davacılar ... ve Selehattin Gülleci aralarındaki mal paylaşımı, katkı payı ve mal rejimi tasfiyesi davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, kısmende mahkemenin görevsizliğine dair Mersin 3. Aile Mahkemesinden verilen 23.09.2011 gün ve 1036/863 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı-birleşen dosyada davalı vekili, davalı-birleşen dosyada davacı ... vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.04.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı-karşı davacı ... bizzat, davacı-birleşen dosyada davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı-birleşen dosyada davalı ... vekili, evlilik birliği içinde alınan ve davalı ... adına tescil edilen altı parça taşınmazın alımında vekil edeninin katkısı olduğunu, bunlardan 9 ada 30 parsel üzerinde yasal alacak hakkı bulunduğunu ancak davalı tarafından vekil edeninden mal kaçırmak amacı ile boşanma davasının açılmasının hemen öncesinde muvazaalı olarak diğer davalı Selehattin’e devredildiğini açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.000 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, harcını da yatırdığı 15.1.2007 tarihli dilekçesi ile katkı oranının % 60 olarak dikkate alınmasını gerektiğini ifade ile isteğini 131.316 TL olarak ıslah etmiştir.
Davacı-birleşen dosyada davalı vekili 18.9.2006 tarihli dilekçesinde ise, 9 ada 30 parselin muvazaalı olarak Selehattin’e yapılan devrin de iptaline karar verilmesini istediğini açıklamıştır.
Davalı-birleşen dosyada davacı ... vekili, dava konusu taşınmazların alımında davacının herhangi bir katkısının olmadığını, davacı adına da edinilen mallar bulunduğunu açıklayarak vekil edeni aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuş, birleşen dosyadaki davasında ise, ev eşyalarının iadesini, 670 ada 114 parselde 26 ve 27 nolu bağımsız bölümler ile 33 HL 456 plakalı aracın ... adına edinilmesinde vekil edeninin katkısı sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 7.000 TL.lik kısmının davalı ...’den tahsiline karar verilmesini istemiştir. ... vekili, 24.9.2010 tarihli keşif ve 23.9.2011 tarihli yargılama oturumundaki beyanlarında, ev eşyaları ve araçla ilgili taleplerinden feragat ettiklerini açıklamıştır.
Mahkemece, "davacı ...’in açtığı davada 9 ada 30 parsel üçüncü kişiye satılmış ve devredilmiş olduğundan mahkemenin görevsizliğine, bu davaya bakma görevinin Mersin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine, tarafların süresi içinde müracaatı halinde dosyanın görevli ve yetkili Mersin nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, diğer parsellerle ilgili kararın bu karardan ayrılmasına, diğer 2438 parsel, 665 ada 7 ve 10 parseller, 2071 parsel ve 258 ada 142 parselde 6 nolu meskenle ilgili davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı ...’in bu taşınmazlarda %50 katkısı bulunduğu dikkate alınarak boşanma davasının açıldığı 21.10.2005 tarihi tasfiye tarihi kabul edilerek 109.430 TL.nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile ıslah tarihinden itibaren ıslah edilen kısmın ıslah edilen tarih itibarıyla davalı ...’den tahsili ile davacı ...’e ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, birleşen dosyada ise, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 7.000 TL katkı alacağının davalı ...’den tahsili ile davacı ...’ye ödenmesine, taşınmaz bakımından davacı ... için fazla hakkının saklı tutulmasına, araç ve ev eşyaları ile ilgili davaların feragat sebebiyle reddine" karar verilmesi üzerine; hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 4.7.1977 tarihinde evlenmiş, 28.10.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 5.3.2008 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).
Dava konusu 2438 parsel 26.11.1999, 665 ada 7 ve 10 parseller 21.12.1999, 2071 parsel 7.3.1994 ve 258 ada 142 parselde 6 nolu mesken ise 31.10.1990 tarihinde ... adına satın alınarak tapuya tescil edilmişlerdir. Davacının isteği, 9 ada 30 parsel dışındaki taşınmazlar bakımından 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı eş tarafından edinilen taşınmazlara yapılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. ... vekili tarafından dava konusu edilen 670 ada 114 parselde 26 ve 27 numaralı meskenler ise, 9.10.1995 tarihinde ... adına satın alınarak tapuya tescil edilmiş olup ...’nin talebi de katkı payı alacağına ilişkindir.
Dava konusu 9 ada 30 parsel ise 15.3.2004 tarihinde davalı ... adına satın alınmış, 21.10.2005 tarihinde ise tapudan diğer davalı Selehattin Gülleci’ye devredilmiştir. Dava dilekçesi, davacı ... vekilinin dosya arasındaki açıklamaları ile 29.12.2005 tarihli dilekçesinde TMK’nun 229.maddesinden de bahsederek muvazaa ile ilgili iddiaları karşısında davacı ... vekilinin 9 ada 30 parselle ilgili talebinin, ... tarafından taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınan taşınmazla ilgili katılma alacağı hakkından kaynaklanan hakkını alamaması amacı ile diğer davalı Selehattin’e yaptığı devrin muvazaalı olduğu iddiası ile iptali ve ... adına tescil, terditli olarak da bu taşınmazla ilgili yasal katılma alacağının davalı ...’den tahsili isteği olarak kabulü gerekir.
İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davanın yasal dayanağının Borçlar Kanununun 18. maddesi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup, davacının katılma alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunmaktadır. Bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile eski malike dönüşü sağlandığı takdirde terditli isteği olan edinilmiş mallara katılma (artık değer) alacağının tahsili sağlanmış olacaktır. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri, 6100 sayılı HMK.nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca Aile Mahkemesi görevsiz olup, genel mahkemeler görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her safhasında ileri sürülebileceği gibi, kendiliğinden de gözönünde tutulması gerekmektedir. Bu açıklamalar karşısında mahkemece, davacının genel muvazaaya dayalı iptal ve tescil isteği ile ilgili olarak görevsizlik kararı verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu hususa ilişen temyiz itirazları yerinde olmadığından reddi ile hükmün görevsizlik ile ilgili bölümünün ONANMASINA,
Davacının terditli katılma alacağı ile ilgili isteği bakımından ise mahkemece, terditli talep bulunduğu gözden kaçırılarak olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. 9 ada 30 parsel bakımından mahkemece, ... vekilinin katılma alacağı isteği için yapılması gereken iş, bu isteğe ilişkin davanın diğer taşınmazlarla ilgili olarak açılan katkı payı alacağı davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydının sağlanması, daha sonra görevsizlik kararı verilen tapu iptali ve tescil davasının sonucunun beklenmesi ve o davanın sonucuna göre katılma alacağı ile ilgili yargılamaya devam edilerek taraf delilleri doğrultusunda olumlu veya olumsuz bir karar vermek olmalıdır. Mahkemece ... vekilinin katılma alacağı ile ilgili talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması bu açıdan doğru olmamıştır.
Katkı payı alacağı isteğini içeren diğer taşınmazlarla ilgili davacı ... vekilinin temyiz isteğine gelince; ... vekili, vekil edeninin davalı ... adına evlilik birliği içinde alınan taşınmazların alımında çalışarak katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Her iki tarafın da çalışarak gelir elde ettikleri anlaşıldığına, ...’in gelirinin başka bir yerde kullanıldığı da ispatlanamadığına göre ...’in alımlarda katkıda bulunduğunun kabulü doğrudur. Yine hesaplamada, taşınmazların 21.10.2005 dava tarihindeki değerleri dikkate alınması gerekirken boşanma davasının açıldığı 28.10.2005 tarihindeki değerlerinin gözönünde tutulması doğru değil ise de iki tarihin birbirine yakın oluşu gözetilerek hesaplamaya esas alınan sürüm değerlerinin bu sebeple yerinde olduğu kabul edilmiştir. Dosya arasına taraflara ait tüm gelirler getirtilememiş ise de, getirtilen belgelere göre taraf gelirlerinin birbirine yakın oldukları görülmüş, mahkemenin kabulü gibi tarafların birbirine eşit oranda gelir elde ettiklerinin benimsenmesi gerektiği düşünülmüştür.
Ancak, her iki tarafın eşit oranda gelir elde ettiklerinin kabulü halinde, tarafların kişisel harcamaları ile erkeğin TKM’nin 152.maddesinden kaynaklanan evi geçindirme yükümlülüğü birlikte düşünülerek taraf gelirlerinden yapılacak indirimler sonunda ...’in katkı oranının % 60’dan daha fazla çıkacağı açıktır. Ancak davacının katkı oranını % 60 ile sınırlandırdığı dikkate alınarak mahkemece taleple bağlı kalınarak katkı oranının % 60 olarak alınması ve katkı payı alacağı hesabının bu orana göre yapılması gerekirken hatalı şekilde katkı oranının % 50 olarak dikkate alınması doğru değildir.
Diğer yandan HUMK’nun 388/2.fıkrası (HMK’nun 297/2.m) hükmüne göre; “…Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Mahkemece dava dilekçesinde istenen bölüm bakımından dava, ıslah dilekçesinde istenen miktara ise ıslah tarihinden geçerli şekilde yasal faiz yürütülmesi gerekirken infazda da tereddüt ve karışıklık yaratacak şekilde “109.430 TL.nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile ıslah tarihinden itibaren ıslah edilen kısmın ıslah edilen tarih itibarıyla davalı ...’den tahsili ile davacı ...’e ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine” şeklinde karar verilmiş olması da usul ve kanuna aykırıdır. Taraf vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerindedir.
Bundan ayrı mahkemece, birleşen dava ile ilgili olarak davanın taşınmazla ilgili talebi bakımından kabule, ev eşyaları ile araç bakımından ise redde karar verilmiştir. Birleşen dava fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak araç, taşınmaz ve ev eşyaları ile ilgili 7.000 TL değerle açılmıştır. Yargılama sırasında ev eşyaları ve araçla ilgili feragat üzerine mahkemece davacı ... vekilinden talepleri ile ilgili ayrı ayrı istediği alacak miktarını bildirmesi istenmiş, ... vekili 7.4.2009 tarihli yargılama oturumunda 7.000 TL.nin tamamının taşınmaz için geçerli olduğunu açıklamış, mahkemece bu miktarla ilgili kabule karar vermiş ve ...’nin fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmuştur. Davada birbirinden farklı üç ayrı değer bulunmaktadır. Mahkemece ayrı ayrı istekler bakımından her biri için ne kadar alacak istendiği açıklattırılmaya çalışılmış ise de ... vekilinin dava dilekçesinin harcı yatırılan 7.000 TL.nin tamamının taşınmaz için geçerli olduğunu bildirmiş olmakla birlikte, bu durum olağan hayat akışı karşısında kabul edilemez. ... vekili açıklama istenmesine rağmen ev eşyaları ile araç bakımından bir değer bildirmediğine göre dava dilekçesindeki 7.000 TL.nin üç ayrı talebe eşit oranda bölünerek değerlerin bu şekilde dikkate alınması gerekir. Bu durumda ... vekilinin taşınmazla ilgili talebinin 7.000 TL.nin 1/3 oranındaki değeri bakımından kabulüne, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi gerekirken 7.000 TL.nin tamamının taşınmaz için geçerli olduğunun kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Kısmen redde konu ev eşyaları ile aracın değerinin ise 7.000 TL.nin 2/3 oranına tekabül ettiği gözetilerek birleşen dosyada bu kısma isabet eden yargılama giderlerinin davacı ... üzerinde bırakılması, ayrıca yargılamada kendini vekille temsil ettiren ... lehine reddedilen bu 2/3 oranındaki değer dikkate alınarak vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği de düşünülmelidir. Mahkemece açıklanan bu durum ve dava değerleri dikkate alınmadan yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile ilgili bir hüküm kurulmamış olması da yerinde olmamıştır.
Dava, katkı payı ve katılma alacağı isteğine ilişkin olup bu davaların çözüm yeri 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi gereğince Aile Mahkemeleri olduğuna, davacı ... tarafından harcı da yatırılarak yapılan ıslah geçerli olup mahkemece alacak miktarının hesabı yönünden bilirkişiden rapor alınmamış ise de bu husus hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenebilecek ve yapılabilecek hesaplama niteliğinde bulunduğuna, az yukarıda açıklandığı gibi hesaplamada dikkate alınan değerler yerinde ise de, ...’in katkı oranının %50 olarak alınmış olması dışında hesap hatası görülmediğine, mahsupla ilgili tarafların dosyada herhangi bir talepleri olmayıp mahkemece resen dikkate alınamayacağına göre ... vekilinin diğer temyiz itirazları ise yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı-birleşen dosyada davacı ... vekilinin asıl dosyadaki faizle ilgili çelişkili kısımla ilgili temyiz itirazları, davacı-birleşen dosyada davalı ... vekilinin ise görevsizliğe ilişen temyiz itirazları dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA ve 1.723,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-birleşen dosyada davalı ..."e , davalı-birleşen dosyada davacı ..."ye ayrı ayrı iadesine 10.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.