Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı ile 2006 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, ancak bir süre sonra pişmanlık duyarak tekrar bir araya gelmek istediğini, davalının 331 parsel sayılı taşınmazda bulunan 54 nolu bağımsız bölümün mülkiyetinin kendisine devredilmesi şartıyla yeniden evlenmeyi kabul ettiğini, bunun üzerine bağımsız bölümün mülkiyetini davalıya satış suretiyle devrettiğini, 1 yıl süreyle birlikte yaşamalarına rağmen davalının evlenmeye yanaşmadığı gibi kendisini de evden kovduğunu, taşınmazın hile ile ve herhangi bir bedel ödenmeksizin davalı tarafından ele geçirildiğini ileri sürerek tapunun iptali ile adına tesciline, taşınmaz el değiştirmişse bedelinin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacıya hiçbir zaman evlenmeyi vaad etmediğini, davacının ısrarı, aile baskısı ve müşterek çocuğu için eve dönmeyi kabul ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalının evlenme vaadi ile davalıya devredildiği, ancak vaadin yerine getirilmediği, satış sözleşmesinin hile nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, öncesi davacıya ait olan 331 parseldeki 54 nolu bağımsız bölüme, davalının 27.06.2006 tarihinde satınalma suretiyle malik olduğu, tarafların önceden evli iken 11.04.2006 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, sonradan evlilik birliğinin yeniden kurulması ümidiyle çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya temlik edildiği, tarafların bir araya gelmek suretiyle bir süre birlikte yaşadıkları ve bilahare birlikteliğe son verdikleri dosya kapsamı ile sabittir.
Davacı, malik olduğu taşınmazın davalıya temlikinin evlilik birliğinin yeniden tesisi amacıyla yapıldığını, ancak davalının sonradan buna yanaşmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmış ve mahkemece iddiaya değer verilerek dava kabul edilmiştir.
Davacının yapmış olduğu temliki işlemin satış suretiyle gerçekleştirildiği tartışmasız olup, yapılan temlik işleminin iradi olduğu, iradeyi ifsat edici bir sebebe dayanmadığı, dosya kapsamıyla sabittir. İradi olarak yapılan temlikte iradeyi ifsat edici bir sebebin varlığı da kanıtlanmış değildir. Diğer taraftan hata ve hile olgusunun temlik yapılırken bulunması şarttır. Sonradan ortaya çıkan iradeyi fesada uğratan bir halin başlangıçtaki geçerli bir işlemi etkilemesi için bir sebep olarak kabul edilemez.O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle aksi yönde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.