Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/3034
Karar No: 2009/6368

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/3034 Esas 2009/6368 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, borç para aldığı davalıya taşınmaz malını teminat olarak vermiş, protokolde borç ödendiğinde taşınmazın iade edileceği kararlaştırılmıştır. Ancak borç ödenmemiştir ve davalı taşınmazın mülkiyetini iade etmemiştir. Asil müdahil ise vekalet tarihi ve protokolün düzenlendiği tarihte asilin hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve temlikin muvazaalı yapıldığını iddia etmiştir. Mahkeme, asıl davanın ve asli müdahilin davasının ispatlanamaması nedeniyle reddetmiştir. Asıl davacının Sicil kaydının iptali ile kendi adına tescilini isteyemeyeceği belirtilerek temyiz itirazları reddedilmiştir. Müdahil davacının ise vekilin vekalet görevini kötüye kullanması nedeniyle taşınmazın maliki olan davalıya satılması durumunda vekalet sözleşmesinin geçersiz olduğu ve müdahil davacının taleplerine yönelik araştırma yapılmamasının isabetsiz olduğu belirtilerek temyiz itirazları kabul edilmiştir.
Kanun Hükümleri:
- Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağını düzenleyen hükümleri
- Medeni Kanun'un 3. maddesi (iyi niyetli sözleşmelerde geçerli olma durumu)
- Medeni Kanun'un 2. maddesi (dürüstlük kuralı)
1. Hukuk Dairesi         2009/3034 E.  ,  2009/6368 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
    TARİHİ : 25/12/2008
    NUMARASI : 2005/194-2008/476

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, maddi sıkıntı nedeni ile davalıdan borç para aldığını borcun teminatı olarak arsa maliki F.’nın kendisine verdiği vekaletname ile dava konusu ...parsel ...nolu meskeni davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan protokolde borcun ödenmesi halinde taşınmazın iade edileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının vermeyi vaat ettiği parayı vermediğini ileri sürüp tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
    Asli müdahil F..vasisi de, vekalet tarihi ve protokolün düzenlendiği tarihte asilin hukuki ehliyetinin bulunmadığını, davalıya yapılan temlikin vekalet görevi kötüye kullanılarak muvazaalı yapıldığını öne sürerek tapu iptal ve tescil talep etmiştir.
    Davalı, davacının borcunu ödemediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, asli müdahilin Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre ehliyetli olduğu, protokole göre davacının davalıya olan borcunu ödemediği, davalıya halen borçlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın ve asli müdahilin davasının ispatlanamaması nedeni ile reddine karar verilmiştir.                        
    Karar,  davacı ve asli müdahil vekilleri  tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 2.6.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden K..A..ile  diğer  temyiz eden M.. S.. vekili Avukat İ.. H.. geldiler, davetiye tebliğine  rağmen  temyiz  edilen vekili avukat  gelmedi, yokluğunda  duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

     Asıl dava ve müdahale talepli istek tapu iptal ve tescile ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

     Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli  taşınmazın kayden müdahil davacı F..ait iken vekili K..tarafından satış suretiyle davalı David’in malik olduğu anlaşılmaktadır.
    Asıl davada, davacı Kenan davalı David’ten borç para aldığını buna karşılık para ödendiğinde taşınmaz mülkiyetinin iade edileceğini ve davalı ile bu hususta sözleşme düzenlediklerini, buna karşın borcun kısmen ödendiğini ve bakiye kısmını da ödemeye hazır olmasına rağmen davalının taşınmazın mülkiyetini iade etmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış ve açılan bu davaya davacı Fatma’nın vasisi aracılığı ile taşınmazın kendisine ait olduğu ve fakat vekilin vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davalıya intikal ettirdiğini iddia ederek davaya müdahale talebinde bulunduğu görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, asıl davacı K...ın taşınmazın önceki mülkiyet durumu ile bir ilişkisi bulunmadığı halde sicil kaydının iptali ile kendi adına tescilini isteyemeyeceği, bu hakkın doğrudan kaydın önceki malikine ait olacağı gözetilmek suretiyle bu davacının  davasının mahkemece red edilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Öyle ise, asıl davacının temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.
    Müdahil davacının temyiz itirazlarına gelince;
    Gerçekten de taşınmazın öncesinde  müdahil davacı F.. ait olduğu ve vekil Kenan tarafından davalıya satış suretiyle intikal ettirildiği kayden sabittir.Müdahil davacı F.. vekil Kenan ile aralarındaki ticari ilişki sebebi ile K..’ı vekil tayin ettiğini oysa vekilin çekişme konusu taşınmazı kendisini zararlandırma kastı ile hareket ederek davalıya satış suretiyle devrettiğini iddia etmiştir.
    İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre müdahil davacının dayandığı hukuki sebebin vekâlet görevinin kötüye  kullanıldığı nedenine dayalı olduğu açıktır.
    Bilindiği üzere,Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona  dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.

     Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında  bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. 
     Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. 
    Oysa somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemece müdahil  davacının isteği konusunda herhangi bir araştırma yapılmamış olması isabetsizdir.
    Hal böyle olunca, müdahil davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA,19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden ,asli müdahil davacı vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.6.2009   tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi