19. Ceza Dairesi 2017/5334 E. , 2017/10667 K.
"İçtihat Metni"
5846 sayılı Kanuna Aykırılık suçundan sanık ... hakkında Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 23/01/2014 tarih,2013/525 Esas, 2014/43 karar sayılı kararı ile sanığın 5846 sayılı kanunun 71/1,81/1,TCK’nın 62,52,54 maddeleri gereği 8.100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair kararın sanık tarafından temyiz edilmesi sonucu verilen karar sanık lehine TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğine dair Dairemizin 21/06/2016 tarih,20015/34818 esas,2016/20009 karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi daha önce verdiği kararında direnerek bozma ilamına uymayarak, 15/11/2016 tarih, 2016/463 esas, 2016/591 karar sayılı yüze karşı verilen kararı ile 23/01/2014 tarih, 2013/525 Esas, 2014/43 karar sayılı kararında direnmek suretiyle sanığın 5846 sayılı kanunun 71/1,81/1,TCK’nın 62,52,54 maddeleri gereği 8.100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 15/11/2016 tarih, 2016/463 esas, 2016/591 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 18/04/2017 tarih ve 2017/2889 esas 2017/3461 karar sayılı kararıyla;
Sanığın, 15.11.2016 tarihinde tefhim olunan kararı, CMUK"nın 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra 23.11.2016 tarihinde temyiz etmesi nedeniyle temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE, ” karar verilmiştir.
I- KARAR DÜZELTME NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/10/2017 gün ve KD – 2017/45253 sayılı yazısı ile;
“Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi daha önce verdiği kararında direnerek bozma ilamına uymayarak Mahkemesinin 15/11/2016 tarih, 2016/463 esas,2016/591 karar sayılı yüze karşı verilen kararı ile 23/01/2014 tarih, 2013/525 Esas,2014/43 karar sayılı kararında direnmek suretiyle sanığın 5846 sayılı kanunun 71/1,81/1,TCK.nun 62,52,54 md.gereği 8100 TL APC ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu karar da sanık tarafından 21/11/2016 tarihinde temyiz süresi içerisinde temyiz edilmiş olmasına rağmen 19.Ceza Dairesi tarafından temyiz tarihi olarak 23/01/2014 tarihi baz alınarak temyiz tarihinde hataya düşülerek düzenlenen 2017/12679 sayılı 26/03/2017 tarihli temyizin reddine dair tebliğname doğrultusunda karar vererek 18/04/2017 tarih ve 2017/2889 esas 2017/3461 karar sayılı ilamı ile temyizin reddine karar vererek söz konusu karar kesinleşmiştir.
19 Ceza Dairesinin bu kararına karşı sanığın yaptığı 21/06/2017 tarihli itiraz dilekçesi üzerine mahkemesince hak kaybına sebebiyet verilmemesi için infazın durdurulmasına karar vererek dosyanın 5271 sayılı CMK.nun 308. madde yönünden 22/06/2017 tarih,2016/463 esas 2016/591 karar sayılı kararı ile Yargıtay C.Başsavcılığı"mıza gönderilmiştir.
Sonuç ve istem : İtirazımızın kabulü ile;
Yüksek dairenizin 18/04/2017 tarih ve 2017/2889 esas 2017/3461 karar sayılı red kararınızın kaldırılarak;
Dairenizce verilen ve sanık lehine olan TCK.nun 43/1 maddesinin uygulanmasına yönelik bozma kararı doğrultusunda temyiz incelemesinin yapılarak Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi daha önce verdiği ve direndiği bozma ilamına uymayarak verdiği 15/11/2016 tarih,2016/463 esas,2016/591 karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi suretiyle,
6352 sayılı Kanun"un 99.maddesi ile 5271 sayılı CMY"nın 308 nci maddesine eklenen 3 ncü fıkra hükmü uyarınca itirazın Yüksek Dairenizce yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine karar verilmesi talep ve dosya tebliğ olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II- KARAR
1)Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/10/2017 gün ve KD – 2017/45253 sayılı karar düzeltme istemi içerik itibariyle itiraz niteliğinde olduğundan 6352 sayılı Kanun ile değişik CMK"nın 308/3. maddesi uyarınca itirazın kabulüne karar verilip
Dairemizin 18/04/2017 tarih ve 2017/2889 esas 2017/3461 karar sayılı red kararının kaldırılarak yeniden yapılan incelemede;
Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince verilen 23/01/2014 tarih 2013/525 Esas ve 2014/43 Karar sayılı hüküm temyiz üzerine Dairemizce incelenerek,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizin de benimsediği 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplum olduğu ve suça konu eserlerle ilgili olarak şikayet bulunmasının da durumu değiştirmeyeceği cihetle;UYAP ortamında yapılan araştırmada benzer eylemler nedeniyle sanık hakkında ;Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 24/09/2013 tarih ve 2013/272 Esas- 2013/476 sayılı kararı ile verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen Dairemizin 2015/16035,Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 22/10/2013 tarih ve 2013/252 Esas- 2013/530 sayılı kararı ile verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen Dairemizin 2015/33765 esaslarında kayıtlı olan dava dosyalarının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Anılan dosyaların birleştirilmesi, suç ve iddianame tarihleri dikkate alınıp hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilmek suretiyle,sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında TCK"nın 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu, nedeniyle bozulmuştur.
Bozma üzerine yerel mahkemece bozmaya konu ilamlar incelenip yeniden değerlendirme yapılarak önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş ise de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun benzer bir hüküm nedeniyle aynı mahkemece verilen direnme kararını 25/10/2016 tarih ve 2016/19-509 esas, 2016/380 karar sayılı kararı ile eylemli uyma kabul edip dosyayı temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderdiği de gözetilerek Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 15/11/2016 tarih 2016/463 esas ve 2016/591 karar sayılı direnme kararı da eylemli uyma kabul edilerek yapılan incelemede;
Yerinde görülmeyen sair temyiz iddiaların reddi;
Ancak;
Ceza Hukukunda, Kanundaki tanımlamaya uygun her sonuç ilke olarak ayrı bir suç oluşturur. Bu nedenle sanığın eylemi kaç sonuç meydana getirmişse o kadar da suç işlemiş sayılır. İşlediği her suç nedeniyle de ayrı ayrı cezalandırılır.
Bazı hallerde ise değişik sonuçlardan dolayı sanığa ayrı ayrı cezalar verilmeyerek, tek ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla sonucun meydana gelmesine rağmen, sanığa tek ceza verilmesini gerektiren durumlardan biri, zincirleme (müteselsil) suçtur.
Zincirleme suç, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 80., 5237 sayılı TCK’nın da 43. maddesinde düzenlenmiştir.
Zincirleme suç kavramının tarihi gelişimine bakıldığında ‘zincirleme suç kavramı Ortaçağda Glossatörler ve Postglossatörler tarafından ortaya atılmıştır. Müşterek bir kararla, aynı tip suçu birden çok işleyen failleri, kanunların öngördükleri şiddetli cezalardan korumak için çözüm arayan pratik hukukçular tarafından yaratılmıştır. Özellikle üç hırsızlık suçunun cezasının “ölüm” olmasının doğurduğu aşırılıkları yumuşatmanın çıkar yolu olarak düşünülen bu kurum, Zanardelli Kanunu’nda da yer almış ve buradan Türk hukuk sistemine girmiştir. (Bkz. Doç. Dr. Türkan Yalçın Sancar, TBB Dergisi, sayı 70,2007 sahife 247-248)
5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
2- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
3- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği hususunda da kesin bir kural koymak mümkün değildir. Mesela iki suç arasında bir ay geçmemesinin kabulü durumunda otuz bir gün arayla, üç ayın kabulü halinde üç ay bir gün arayla suç işlenmesi durumunda aynı sorun yine devam edecektir. Bu nedenle, esas alınması gereken temel ölçüt zaman aralığından ziyade işlenen suçun aynı suç işleme kararının icrası kapsamında kalıp kalmadığı, suçlar arasında hukuki kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
Bandrol yükümlüğüne aykırılık suçlarında sanıklar genellikle aynı suç işleme kararı ile hareket ederek eylemlerini devam ettirmekte, suç işledikleri tesbit edildiğinde de haklarında tutanak düzenlenmektedir.
Görevlilerce düzenlenen her suç tutanağının müstakil suç sayılması (örneğin bir ay içerisinde ikişer gün arayla on beş ayrı suç tutanağı düzenlenip, on beş kez cezalandırılmaları) halinde TCK’nın 3. maddesinde öngörülen “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesinin korunamayacağı açık bir gerçektir.
5846 sayılı Kanun’un haklara tecavüzün önlenmesi başlıklı 81. maddesinin 13. fıkrasında “Bandrol yükümlüğüne aykırılığın aynı eserle ilgili olarak 71’inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde tanımlanan suçla birlikte işlenmesi halinde, fail hakkında sadece 71’inci maddeye göre cezaya hükmolunur. Ancak; verilen ceza üçte biri oranında artırılır.” hükmü yer almakta ise de bu hüküm bandrol yükümlülüğüne aykırılık eyleminde meslek birliklerinin şikayetçi olması, suçun mağduru toplumu oluşturan bireylerdir şeklindeki kabulü değiştirmeyecektir. Zira 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılmayacaklardır.
Açıklanan nedenlerle sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması, anılan maddenin uygulanması sırasında da, öncelikle görülmekte olan davada olayın özelliklerine göre kesinleşmiş davadan bağımsız olarak temel ceza belirlenip bu ceza üzerinden TCK’nın 43. maddesi uyarınca artırım yapılarak evvelce kesinleşen cezanın mahsubu ile infaza esas sonuç cezanın tayin olunması, buna göre de;
I- Önceki ve sonraki cezalar hapis cezası ise, örneğin kesinleşen ceza 10 ay hapis, sonraki ceza 1 yıl 3 ay hapis cezası ise, sonuçta infazın 5 ay hapis üzerinden yapılmasına,
II- Önceki ve sonraki cezalar adli para cezası ise, örneğin kesinleşen ceza 6.000+80 TL sonraki ceza 7.000+200 TL adli para cezası ise, sonuçta infazın 1.000 + 120 TL adli para cezası üzerinden yapılmasına,
III- Önceki ve sonraki cezalardan biri hapis diğeri adli para cezası ise: iki durum söz konusu olacağından;
a) Önceki ceza adli para cezası sonraki ceza hapis cezası ise, örneğin önceki ceza 6.000+80 TL adli para cezası sonraki ceza 1 yıl 15 gün hapis+ 100 TL adli para cezası ise, sonuçta infazın( kesinleşen 6.000 TL karşılığı 10 ay hapis cezası olduğu gözetilerek) 2 ay 15 gün hapis ve 20 TL adli para cezası üzerinden yapılmasına,
b) Önceki ceza hapis sonraki ceza adli para cezası ise, örneğin önceki ceza 10 ay hapis+80 TL adli para cezası, sonraki ceza 7.000 TL( 11 ay 20 gün hapisten çevrilir.) +120 TL adli para cezası ise, sonuçta infazın 1.000+40 TL adli para cezası üzerinden yapılmasına,
IV- Tüm olasılıklarda, önceki ceza sonraki cezadan fazla ise, örneğin önceki ceza 1 yıl 3 ay hapis+ 200 TL adli para cezası, sonraki ceza 7.000+120 TL adli para cezası ise, önceki ceza miktar itibariyle fazla olup onu da kapsadığından tayin olunan cezanın infaz edilmemesine karar verilmesi gerekirken, yerinde görülmeyen ve yasal olmayan gerekçelerle her eylem için ayrı ayrı cezaya hükmolunması,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 06/12/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.