Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2132
Karar No: 2021/668
Karar Tarihi: 03.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2132 Esas 2021/668 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2132 E.  ,  2021/668 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 20. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 28.08.1996 tarihinde vefat eden eşinden dolayı ölüm (dul) aylığı aldığını, babası ...’ın ise 09.10.1982 tarihinde vefat ettiğini, 3-4 yıl önce babasından da ölüm (yetim) aylığı bağlandığını ancak daha sonra yetim aylığının kesilerek ödenenlerin geri alındığını, Hukuk Genel Kurulunun 2012/21-21 E., 2012/223 K. sayılı kararı ile Sosyal Güvenlik Kurumunun 11.07.2005 tarihli ve 568707 sayılı Genelgesi uyarınca babasının ölüm tarihinin 2003 yılından önce olması nedeniyle mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) geçici 91. maddesi uyarınca yetim aylığına hak kazandığını ileri sürerek müvekkiline eşinin ölüm tarihinden itibaren babasından dolayı ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde;
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 54/a-5. maddesi ile Kurumun 2008/96 ve 2011/58 sayılı Genelgeleri uyarınca 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kurlu babasından ve eşinden aylık almaya hak kazanan kadınlara yalnızca miktarı fazla olan aylığın bağlanması gerektiğini, bu nedenle dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. ... 20. İş Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli ve 2015/855 E., 2015/418 K. sayılı kararı ile; davacının eşinin ve babasının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı oldukları, 1479 sayılı Kanun’un 02.08.2003 tarihinde değiştirilen 46. maddesine göre hem kocasından hem de babasından aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanın ödeneceği, öte yandan 5510 sayılı Kanun’un 54. maddesi uyarınca ödenecek aylıkların birleşmesi hâlinde tercihe göre eşten ya da ana veya babadan aylık bağlanacağı, bu nedenle Kurum işleminin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Kararı:
    7. ... 20. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 23.02.2016 tarihli ve 2015/21298 E., 2016/2704 K. sayılı kararı ile; "...Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşinin 28.08.1996 tarihinde vefat ettiği, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan babasının 09.10.1982 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
    Somut olaydaki uyuşmazlığın yasal dayanağı babanın ölüm tarihi olan 09.10.1982 tarihinde yürürlükte bulunan 02/09/1971 tarihli 1479 sayılı yasanın 46. maddesidir. Bu yasanın 2. ve 3. fıkralarının etkisi 24/08/2000 tarihli 619 sayılı kanun hükmündeki kararnamenin yürürlük tarihine kadar devam edecektir.
    02/09/1971 tarihli 1479 sayılı yasanın 46. maddesinin 2. fıkrasında ""Sigortalının kız cocukları evlenirse bağlanan aylık kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenmenin son bulması halinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yeniden aylık bağlanır "" hükmü yer almaktadır.
    619 sayılı kanun hükmünde kararname ile yasanın bu şekli “sigortalının kız coçuklarına bağlanan aylıklar, bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladığı veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalması halinde bu kanunu 45. maddesinin 2. fıkrasının (c)bendi saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan da fazla olanı ödenir ” hükmü yer almaktadır. Ancak bu fıkranın yürürlük tarihi itibari ile somut olayımızla ve de ölen babasının ölüm tarihinin 09.10.1982 olması nedeniyle uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
    Davacının eşi 12.09.1996 tarihinde vefat ettiğinden, dul aylığı evlenmemek kaydı ile talep üzerine takip eden aybaşında hakedilecektir. Bunu haketmek için başka bir şarta ihtiyaç yoktur. Diğer yandan ölen babasından dolayı yetim aylığının 2. aylık olarak hak edebilmesi için eşin ölüm tarihi olan 12.09.1996 tarihinde yürürlükte bulunan 46. madde hükümlerinin incelenmesinde şartların, dul olmak ve geçimini sağlayacak aylık gelirinin bulunmaması gerektiği görülmektedir. Öncelikle bu tarihte geçimin sağlanması için ne kadar parasal kaynak ve imkanın var olması gerektiği hususunun araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla dul aylığının miktarı haksahibine geçimini sağlamaya yeterli bir miktarda bulunup bulunmadığı hususu gözden geçirilmeli bir başka gelir kaynaklarının varlığının da araştırılmasına ve tümünün tartışılmasına gerek bulunmaktadır.
    Bu varlık kaynaklarının aylık bağlama tarihinde, geçimi için yeterli olmadığı kanaatine varlığında da II. aylığın bağlaması gerektiğine karar verilmelidir.
    Oysa, yerel mahkemece yasanın 12/09/1971 tarihli şekli değil, 619 sayılı Kanun hükmünde kararname ile yürürlüğe giren şekli ve bunun Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra devamında benzer hükümleri taşıyan 4956 sayılı Yasa ile 46 maddede meydana gelen değişik şekli ele alınarak somut olay çözülmeye çalışılmıştır.
    Mahkemece yapılacak iş; dul aylığının miktarı, haksahibine geçimini sağlamaya yeterli bir miktarda bulunup bulunmadığı hususu gözden geçirilerek, bir başka gelir kaynaklarının varlığının da araştırıldıktan sonra tümünün tartışılarak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

    Direnme Kararı:
    9. ... 20. İş Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli ve 2016/293 E., 2016/604 K. sayılı kararı ile; ölüm sigortasından aylık tahsislerinde genel kuralın hakkı doğuran olay tarihinde yürürlükteki mevzuatın uygulanması gerektiği, buna göre babasının yaşamını yitirdiği tarihte evli olan davacının aylığa hak kazanmadığı, eşinin ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanun’da 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan davacı hakkında Kanun"un 45. maddesindeki aylık bağlama engelinin kaldırılmasına rağmen bu kez aynı Kanun"un 46. maddenin 2. fıkrasında yapılan düzenlemeye göre çift aylık bağlanamayacağı, bu nedenle Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 28.08.1996 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı yanında ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 09.10.1982 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo–ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır ( Arıcı, K.: Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, ... 2015, s.95).
    13. Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (Arıcı, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
    14. Gelinen bu noktada uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal mevzuatın belirlenmesi ve incelenmesinde zorunluluk bulunmakta olup, gerek davacının babasının vefat ettiği 09.10.1982, gerekse eşinin vefat ettiği 28.08.1996 tarihinde yürürlükte bulunan mülga 02.09.1971 tarihli 1479 sayılı ... ve .... ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun (1479 sayılı Kanun) 46. maddesinin 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesindeki hâlinin incelenmesi gerekir.
    15. Söz konusu 1479 sayılı Kanun"un 4956 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki “Ölüm Sigortasından Bağlanan Aylığın Sona Ermesi” başlığını taşıyan 46. maddesinde; “Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca aylık yeniden bağlanır. Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe bu aylıklardan fazla olanı ödenir.
    Sigortalının kız çocukları evlenirse bağlanan aylık kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenmenin son bulması hâlinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yeniden aylık bağlanır.
    Sigortalının çocuklarına bağlanan aylıklar; çocuğun 18 yaşını, orta öğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Bu yaşları doldurdukları tarihlerde çalışamayacak durumda malul olan çocukların aylıkları, bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez.” düzenlemesi bulunmaktaydı.
    16. Ayrıca 1479 sayılı Kanun"un “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, "bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 tarihli ve 2000/61 E., 2000/34 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
    17. İptale konu düzenleme daha sonra kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 1479 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 1479 sayılı Kanun"un 46. maddesinin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
    18. Görüldüğü üzere 1479 sayılı Kanun"un 46. maddesinin ilk hâlinde 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamaktadır. Sadece sigortalının kız çocukları yönünden “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının bulunduğu görülmektedir.
    19. Somut olaya gelince; 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 28.08.1996 tarihinde vefat eden eşinden dolayı 12.09.1996 tarihli tahsis talebine istinaden dul aylığı alan davacıya 06.02.2003 tarihli talebi üzerine 26.02.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 09.10.1982 tarihinde vefat eden 1479 sayılı Kanun sigortalısı olan babasından dolayı ölüm aylığı bağlanmıştır. Ancak davalı Kurum tarafından 22.12.2003 tarihli karar ile davacının yetim aylığı kesilerek ödenen aylıklar borç çıkarılmış, ölüm(yetim) aylığının yeniden bağlanmasına ilişkin 12.06.2014 tarihli talebi de Kurumun 01.07.2014 tarihli yazısı ile her iki aylığı birden almasının mümkün olmadığı belirtilerek reddedilmiştir.
    20. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgular bir arada değerlendirildiğinde; uyuşmazlığa davacının gerek babasının gerekse eşinin vefat ettiği tarihte yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanun"un 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikten önceki 46. maddesinin uygulanması gerekmekte olup bu maddeye göre ise davacının eşinden aldığı ölüm (dul) aylığı yanında babasından dolayı ölüm (yetim) aylığı alması mümkün ise de bunun için dul kaldığı tarihi takip eden ay başından itibaren geçimini sağlayacak başka gelirinin bulunmaması koşulu gerçekleşmelidir. Bu nedenle dul aylığının davacının geçimini sağlamaya yeterli olup olmadığı, başkaca gelir kaynakları ve imkânlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, sonucuna göre davacının babasından da aylık almaya hak kazanıp kazanamayacağı belirlenmelidir.
    21. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
    22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    23. Öte yandan bozma kararının "Davacının eşi 12.09.1996 tarihinde vefat ettiğinden" söz dizesi ile başlayan paragrafında davacının eşinin ölüm tarihi 28.08.1996 olduğu hâlde 12.09.1996 olarak yazılmış ise de; bu husus maddi hata olarak değerlendirilmiş ve 12.09.1996 tarihlerinin 28.08.1996 olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Özel Daire bozma kararının "Davacının eşi 12.09.1996 tarihinde vefat ettiğinden" söz dizesi ile başlayan paragrafındaki "12.09.1996" tarihlerinin "28.08.1996" olarak düzeltilmesine, maddi hatanın bu şekilde giderilmesine,
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 03.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi