1. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/5118 Karar No: 2009/6045 Karar Tarihi: 27.5.2009
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/5118 Esas 2009/6045 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalılar adına kayıtlı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir. Davalılar, tapu kaydına güvenilerek taşınmazın satın alındığını, başka bir yerle trampa edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkeme, çekişmeli taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını keşfen belirleyerek davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri göz önünde bulundurulduğunda davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerektiği hükmedilmiştir. Kanun maddeleri ise şöyle açıklanmaktadır: 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/C maddesi gereği kıyı kenar çizgisi içinde kalan yerler kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak yerlerdir. Ancak 5841 Sayılı Kanunun 2. ve 3. maddelerine ve geçici 10. maddesine eklenen hükümler, bu kuralın iddia ve taşınmazın niteliğine veya tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanacağını belirtmektedir. Bu nedenle, davanın 3621 Sayılı Tapu Kanunu'nun tapu iptali ve terkin isteğine ilişkin olan 10 yıllık hak düşür
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalılar adına kayıtlı 5 ada 7 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir. Davalılar, tapu kaydına güvenilerek taşınmazın satın alındığını, başka bir yerle trampa edilmesi gerektiğini, bildirip, davanın reddini savunmuşlar olmazsa kıyı çizgisi nedeniyle uğradıkları zararın tazminine karar verilmesini istemişler, dahili davalı O... M... B... , davaya yanıt verememiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Ümit Acar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteğine ilişkindir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davalı kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.. Dosya içeriğine ve toplanan delillerden çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 5.3.1967 tarihinde kesinleştiği davanın ise 15.9.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Her nekadar, nizalı taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin "bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" ve 3.maddesi ile ile eklenen geçici 10.maddesinin " bu kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 5.3.1967 ile davaların açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasagı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.5.2009 tarihinde oybiriğiyle karar verildi.