10. Hukuk Dairesi 2020/11829 E. , 2021/3176 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
...
Dava, rücuan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Dava ile 26.11.2010 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu vefat eden Kurum sigortalısının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirden oluşan Kurum zararının %50’sine tekabül eden miktarının davalı işverenden tahsili talep edilmiştir.
Davanın 5510 sayılı Kanunun 21. ve 23. maddelerine dayanılarak açılması halinde Mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde ise, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre işverenin kusursuz sorumluluğunu düzenleyen 23. maddenin uygulanma önceliği vardır. Ancak, dava dilekçesinde anılan kanunun 23. maddesi uyarınca talepte bulunulmadığı, davalının kusuruna dayalı talepte bulunulduğu, dolayısıyla davanın yasal dayanağının 5510 sayılı kanunun 21. maddesi olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesinde hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır. Bu çerçevede; 5510 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi uyarınca davacı Kurum zararının rücuan tazminine yönelik davada, yazılı şekilde karar tesisi bozmayı gerektirmektedir.
3) Kabule göre de; Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; bozma sonrası davacı Kurum vekilinin 20.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırması sonucu, ıslah ile arttırılan talebe göre karar verildiği görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulun 16.03.2005 tarihli 2005/13-97 Esas, 2005/150 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bilindiği gibi, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve ardından gelen maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunduğundan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 12.05.2016 tarih ve 2015/4-268 E.,2016/1 K. sayılı kararları uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılabilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmış olmakla, ıslah dilekçesi ile arttırılan talep miktarı nazara alınmaksızın karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.