3. Hukuk Dairesi 2016/1710 E. , 2017/10592 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı tarafça aleyhine icra takibi başlatılan 0538 849 60 14 numaralı hat ile ilgili abonelik sözleşmesini kendisinin imzalamadığını, kimliği bilinmeyen şahıslar tarafından kendi kimlik bilgileri kullanılarak, kullanmadığı bir adresin verildiğini, icra dosyasına itiraz edilerek Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, ancak itirazın süresinde yapılmadığından takibin durmadığını, bu nedenle dava dışı ağabeyinin faizi ile birlikte 3.337,90 TL/lik borcu ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğü"nün 2011/13379 E sayılı icra dosyasında 0538 849 60 14 numaralı telefon hattından kaynaklanan fatura borcu olmadığının ve davalı şirkete bu hatla ilgili aboneliğinin olmadığının tespiti ile borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 3.337,90 TL nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı hakkında ödenmeyen faturalar hakkında icra takibi başlatıldığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama neticesinde; alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamından sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığından davacının davalıya Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğünün 2011/13379 esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve davacının bu takip nedeniyle davalıya ödemek zorunda kalmış olduğu toplam 3.337,90 TL"nin de ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dava; telefon fatura borcundan kaynaklı alacağın istirdadı istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü
tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için; yasanın amacı içerisinde, yukarıda tanımları verilen taraflar arasında, mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 4077 sayılı Yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Bu bilgiler ışığında somut olaya gelince; dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere, davaya konu edilen ve taraflar arasında akdedildiği iddia edilen 20.10.2009 tarihli abonelik sözleşmesindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre; taraflar arasında herhangi bir abonelik ilişkisi bulunmadığı sabit olmakla, davacı tüketici tanımına uymadığı gibi, olayda 4077 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması da mümkün değildir.
O halde mahkemece; davada genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu düşünülerek mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, tüketici mahkemesinin görevli olduğu kanısıyla işin esasına girilerek hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.